Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Naked Attraction gibisi gelmedi ekranlara!

Pazartesi gecesi Britanya'da Channel 4’da başlayan çöpçatanlık programı Naked Attraction günlerdir kendinden bahsettiriyor. Sosyal medyada önce İngilizlerin sonra bütün dünyanın “gelmiş geçmiş en ahlaksız program” diyerek tepki gösterdiği Naked Attraction (Çıplak Çekim) için Britanya’nın RTÜK’ü diyebileceğimiz Ofcom’a tam 24 (yazıyla yirmidört) şikayet gelmiş. Buna karşılık programı izleyenlerin sayısı 1.4 milyondan fazla. O kadar fazla aleyhte yazı yazıldı ki, önümüzdeki pazartesi bu izleyici sayısının daha da artması bekleniyor.

Peki nasıl bir şey bu Naked Attraction? Tabii ki sizin için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık ve ahlakımızı sakatlama pahasına oturduk izledik Naked Attraction’ı.

Programın sunucusu Anna Richardson. Arkasında meşhur kutulardan iki tanesi.

Stüdyoda altı tane cam kutu var, hepsinin içinde de bir adem oğlu. İlk seçici 32 yaşındaki müzik prodüktörü Aina. Sunucu ayaktan bele kadar olan kısmı gösterecek şekilde açılmasını istiyor ve Aina’yla birlikte altı çift ayak, beş buçuk çift bacak ve altı penisle başbaşa kalıyoruz. Kamera tek tek kutulara zum yapıyor, çeşitli renk ve ebatta penisler yakın plan ekranda. Yarışmacılardan birinin tek bacağı takma, hatta bu yarışmacı tam cinsel organının üzerine fil suratı dövmesi yaptırmış. Hortumu tahmin edebiliyorsunuz tabii… Her neyse, sunucu ve Aina uzun uzun penis değerlendirmesine girişiyorlar. Bu sırada  mesela “kadınların %82’si için penisin boyu değil kalınlığı önemlidir” gibi bazı istatistikler çok naif animasyonlarla ekrana geliyor, bu da programın bilimsel yönünü oluşturuyor herhalde. Sıra popolarda, epey de bir onlar incelendikten sonra (bu sert, bu yuvarlak, bu kıllı vs..) Aina yüzünü hiç görmediği ve sırf belden aşağısına bakarak beğenmediği erkeği eliyor. Programın ilk eleneni Muhammed, 22 yaşında bilgisayar mühendisliği öğrencisi. Giyinikken tatlı çocuk.

Kıl, tüy, muhabbetleri göbek bölgesi, memeler, benler, yeni elemeler derken sona iki beyefendi kalıyor. (Biri filli olan.) Aina ikisinden birini seçmeden önce kendisi çırılçıplak soyunup geliyor ve o iki beyefendi Aina’yı enine boyuna, sağa sola döndürerek,  lafla tartıyorlar. Tabii beğenmeyecek halleri yok. Aina filli olanı seçiyor, ilk randevularında birbirlerini ilk kez giyinik olarak görmenin rahatlığını yaşıyorlar, bir ay sonrasında da her şeyin yolunda gittiğini görüyoruz.

Programın sunucusu Anna Richardson, yayından sonra özellikle sosyal medyadan gelen tepkilere çok şaşırdığını söylüyor. Aslında bu tepkilerin çoğu muhafazakarlardan değil, insanların, yani bu durumda seçilmeyenlerin vücutlarının alay malzemesi yapıldığını düşünenlerden geliyor. (Mesela ikinci seçicinin “Çok Botticelli, benim için fazla kıvrımlı,” diyerek ilk elediği yarışmacı bayağı sağlam iki kat göbeği olan kilolu bir genç kadın. Sevişirken ışığın kapalı olmasını tercih ediyormuş genelde, ama her boyutta ve kiloda insanın varlığını hatırlattığı için de programa katılmaktan memnun olduğunu belirtti giderken.)

Seçici konumdaki kişinin, vücudunun bazı özellikleri nedeniyle adayları reddetmesi konusunda Richardson “Gerçek hayatta da öyle değil mi?” diyor. “İnsanlar birbirlerini fiziksel çekime dayalı içgüdülerle reddeder. Programın dramasını oluşturan da tam bu zaten. Birini beğeniyor musun, beğenmiyor musun? Tinder’da da böyle, beğenmediğini hemen kaydırıyorsun yana. Bu  program Tinder’ın televizyonda yayınlananı gibi. Belki X Kuşağı (60’ların başı ve 80’lerin başı arasında doğanlar) için tedirgin edici olabilir ama artık dünya böyle. Çıplaklık, çağdaş çöpçatanlık uygulamalarının mantıklı bir uzantısı. Bir bacağı olmayan yarışmacıya ‘Utanıyor musun böyle görünmekten?’ diye sorduğumda ‘Ben bacağımı kaybetmişim, utanmak ne ki?’ dedi. Ayrıca çırılçıplak olması, onun açısından giyinik olmaktan daha avantajlı, ileriki bir aşamada bir bacağının olmadığını açıklaması gerekecekken, bu sıkıntıdan en başta kurtulmuş olmayı bir avantaj olarak gördü.” Richardson, yarışmacıların sırf cinsel organa bakarak karar vermediğini, kutular yukarı doğru açıldıkça fikirlerin değiştiğini belirtiyor. Politik açıdan karmaşık dönemlerde insanların kendini ifade etmeye ihtiyacı olduğunu da belirten Richardson, “Katılan herkesi alkışlıyorum. Hiç kimse vücudunun eleştirildiğini, aşağılandığını hissederek ayrılmadı buradan,” diyor. Aslında insanın yüzünden önce en kuytu yerlerinin görünmesi mahremiyeti ortadan kaldırıyor sanki.

İlk programın ilk yarışmacısı Ania ve seçtiği Matty.

Peki bu insanları çırılçıplak soyunup o kutulara girmeye ve didik didik incelenmeye nasıl ikna ediyorlar? The Times’ın programla ilgili yazılarından öğrendiğimiz kadarıyla şöyle: Yarışmacı bulma işi üniversiteden yeni mezun, hırslı, kariyerinde yükselmek isteyen, elinden uçanla kaçan zor kurtulan asistanlara veriliyor. Bu genç ve alımlı insanlar o kadar başarıya odaklılar ki, işi bitirmek için gerekirse flört etmekten bile kaçınmıyorlar. Aday olarak gözüne kestirdikleriyle arkadaş oluyorlar, onları iltifatlara boğuyorlar, sen olmadan olmaz diyorlar. Bildiğiniz baştan çıkarıyorlar yani adayları (sonra aslanlara atıyorlar, ayrı). Genellikle katılımcılar asistanlardan birinin bir arkadaşının bir arkadaşı ama mesela bir cinsel eğitim programına katılıp oradan bir çok kişiyi ikna eden de var.

Katılımcılar ise çeşitli nedenlerle kabul ediyor programa çıkmayı. Bazıları sosyal bir hizmette bulunduğunu düşünüyor, kimileri hayatına heyecan katmak, belki ünlü olmak istiyor. Zaten katiyen istemeyen birini böyle bir şeye ikna etmek mümkün değil. Yapım şirketinin kesinlikle kabul etmediği katılımcılar ise porno sektöründe çalışmış olanlar. Magazin basınının eski defterleri açması ‘sıradan insana’ hitap eden programın kesin olarak istemediği bir şey.

Programın ikinci seçicisi olan 24 yaşındaki biseksüel Mel, iç çamaşırı tasarımcısı, üç yıldır ilişkisi yok. “Erkek ya da kız, eğlenecek biri olsun istiyorum sadece,” diyor. Kızlardan birini seçiyor sonunda, kamera ikisini 15 gün sonra gösteriyor, oradan ilişki çıkar mı, çıkmaz mı belli değil. Biz de Mel’e “Kısmetse Olur” diyor, ekran başından kalkıyoruz. 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER