Merhabalar...
Karagül izleyicilerinin ve Ekranella takipçilerinin merakla beklediği set izlenimleri ile karşınızdayım. Televizyon ekranının en çok izlenen yerli dizisine yakışır bir paylaşım yapabilme heyecanı ve sorumluluğu içinde olduğumuzu söylemek isterim. Fotoğraflarla süsleyeceğimiz bu set güncesini okurken umarız en az bizim kadar keyif alırsınız.
Beni üç gün boyunca misafir eden set ekibine kocaman teşekkür ederek başlamalıyım sanırım. 100 kişinin çalıştığı bu ekip büyük bir özveri ile sizlere keyifli vakit geçirtmeye uğraşıyor. Meşakkatli ama keyifli bir ortamda çalışıyorlar. Herkes birbirine karşı sevgi dolu. Biraz klişe bir söylem olsa da yerine koyulacak başka anlamlı bir kelime olmadığı için diyebilirim ki tam bir aile olmuşlar. Usta çırak ilişkisi, büyük küçük farkındalığı ve hassasiyeti azami derecede hissediliyor ekipte.
Yapım koordinatörlerinden, set işçisine, sanat ekibinden setin çaycısına, kameramanından sesçisine, ışıkçısından asistanına kadar herkes çok iyi. Ama arkadaşlar söylemeliyim ki, bu işi yapıyorsanız çok sevmeniz gerekiyormuş. Ben sadece misafir halimle ekibin koşturmasını seyrederken yoruldum valla. Ailelerinden uzakta, uzak bir şehirde komün halinde yaşıyorlar ve çok yoruluyorlar.
Ziyaretimin ilk gününde uçaktan iner inmez ayağımın tozuyla (saat 14:30 civarına tekabül ediyor) Karagül konağına girdim. Yönetmen Murat Saraçoğlu çok sıcak bir şekilde karşılayıp ekiple tanıştırdı. Söylemesi ayıp, özetliyorumlarımdan herkes zaten tanıyormuş. Konağın avlusundaki çekimlerde, Şerif Sezer, Ebru Ojen Şahin, Hilal Altınbilek, Sebahat Kumaş, Hülya Duyar ve Can Atak vardı. Kahvaltı sahnesi çekimleri başarıyla tamamlanıp işleri biten oyuncular dinlenmeye ayrılırken çekimi devam eden oyuncularla yakından tanışarak sohbet etme fırsatı yakaladım tabi ki. (Reji masasındaki Kendal görüntüsü dizinin 48. bölümünde karşımıza çıkacak.)
Şerif Sezer ile tanışmak, onunla aynı yemek sırasından yemek alıp dinlenme odasında diğer oyuncularla olan muhabbetine eşlik ederek yemek yemek, sanırım unutamayacağım deneyimlerden oldu. Setin en büyüğü, en ustası ve en tatlı insanı diyebilirim. E sonuçta Piremses'im bi yerde. :) Hâzâ hanımefendi diye bir tabir var ya hani, Şerif abla sonuna kadar hak ediyor. Setteki herkesin ablası, annesi her şeyi resmen. Sahne sırasını sabırla bekliyor ve hoca “Kayıt!” dediğinde artık Kadriye olarak görüyorsunuz onu. Her planda, her seferinde heyecan içinde rolüne bürünmesini seyretmek benim için muazzam bir ayrıcalıktı.
Çekimler devam ederken tabii ki konak turu yapmayı da ihmal etmedim ve bakın merdivenlerde kimi buldum? Hilal Altınbilek'i elinde senaryo defteri, repliklerini tekrar ede ede uygun adım çıkarken fotoğraflamak çok eğlenceliydi. Fotoğrafı çektikten sonra bakalım nasıl olmuş diye kontrol ederken çok güldük; çünkü gördüğünüz üzere Hilal'in bir ayağı görünmüyor. Bu flamingo duruşunu da tek yakalayan ben olurdum zaten. Bu arada, Özlem'i sevmem boşuna değilmiş ha ;)
Şamverdi konağının hayaleti dediğim Melek'i canlandıran Sebahat Kumaş'la selfie çekinme fırsatını da kaçırır mıyım hiç. Sebahat çıtı pıtı, dünya tatlısı bir genç kadın. Kendisinin bilinmeyen yönlerini röportajında okuyacaksınız.
Konağın avlusunda her yeri adeta çiçek basmış. E, tabii ki adaşım papatyaları çekmezsem olmazdı. Konak setinin güzelliği detaylarında saklı. Seyrederken adeta görünmez olan bu detaylar, kurulan sofralarda, kullanılan aksesuarlarda konağın dokusunu başarıyla yansıtıyor. Dizinin sanat yönetmeni Canan Özkan ödüllü bir yönetmen. Kendisiyle Karagül seti'nin dokusunu ve ruhunu da konuştum tabii ki..İlerleyen fotoğraflarda set dekorları eşliğinde okuyacaksınız.
Vee ikinci gün. İstanbul'dan Gaziantep'e gelince ufak bir hava değişimi sorunu yaşadım ve uyuya kalarak 15 dakika farkla set servisini kaçırdım. Prodüksiyondan Ekrem Bey sağolsun beni darda bırakmadı ve Sabah 07:15' de Urfa yollarına düştük. Çünkü dizinin gençlerinin okul gezisi sahneleri vardı ve çekim Peygamberler şehri olan Urfa’daydı. Set Hz. İbrahim'in Nemrut tarafından ateşe atıldığı yerde, yani Balıklıgöl’deydi. Urfa hakikaten büyülü bir yer. Mutlaka gezilip görülmesi gereken yerlerden. Karagül'ün arka fonunu oluşturan Halfeti ve Urfa başrollerden biri diyebiliriz. Dizinin Antep ve Urfa’nın tanıtımına katkı sağladığı su götürmez bir gerçek. Antep'deki Karagül Konağı'nın önü seti ziyaret etmek isteyenlerle dolup taşıyor. Keza Halfeti de Karagülizleyip, hayran kalıp görmek isteyenlerin ziyaretleriyle hak ettiği değeri görüyor.
48. bölümde izleyeceğimiz bu çekimler Balıklıgöl'ü ziyarete gelen Karagül severlerin yarattığı izdiham içinde çekildi. Tabii, fotoğrafta da gördüğünüz gibi sabırla bekleyerek. Bu defa reji masasında dizinin ikinci yönetmeni Günay Günaydın vardı.
Bir yandan set hazırlana dursun, Sevda, İlayda ve Ayça sahne repliklerinin üzerinden geçsinler, değil mi ama?
Beklemek zor iş arkadaşlar, çekimler sesli yapıldığı için en ufak dış sesde kayıt duruyor. Kamera açıları değiştiği zaman ekipman oradan oraya taşınıyor. Oyuncular da bu vakitleri kafa dağıtarak geçiriyorlar tabii. Mert'i yanındaki Evren'in telefonundan araba yarışı oynarken görüyorsunuz. Her ne kadar tamamı gözükmese de hemen yanı başında izleyen de Burak Çelik. Ayy, telefon Burak'ın da olabilir bak. O gün hava o kadar sıcaktı ki karıştırıyor olabilirim :))
''Hello gençlik! Papatya'ya bir poz verin bakayım!'' dedim ve bu güzel foto da set günlüğümüze düşmüş oldu. (Sevda, Burak, Mert)
Yeri gelmişken söyleyeyim -hoş gelmemişken de yakından tanıdıktan sonra zırt pırt söylüyorum artık- Burak Çelik cennetten düşmüş bir melek falan olabilir mi acaba? O kadar yakışıklılık ve centilmenlik benim uzun zamandır görmediğim bir şey çünkü. Adam hem insanüstü yakışıklı hem de hâzâ beyefendi..Pess!!! Valla bir insan evladı bu kadar yakışıklı olmamalı, geri kalanlara haksızlık. Maşallah diyip totonuzu kaşıyın nazar değdirmeyin yavruya. :))
Eveet, bir güzel poz da Ayça'dan Ada hayranları için gelsin. Burak'ın amorsundan çektiğimi de şimdi farkediyorum. :)