Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Karagül setinde üç gün PART 1

Dizideki Fırat'ın mesleği sedef oymacılığı, o teknikle yapılmış bu Karagül plaketi bu zanaatın güzel bir tezahürü.

Merhabalar...

Karagül izleyicilerinin ve Ekranella takipçilerinin merakla beklediği set izlenimleri ile karşınızdayım. Televizyon ekranının en çok izlenen yerli dizisine yakışır bir paylaşım yapabilme heyecanı ve sorumluluğu içinde olduğumuzu söylemek isterim. Fotoğraflarla süsleyeceğimiz bu set güncesini okurken umarız en az bizim kadar keyif alırsınız.

Diziye ismini veren kara gül sadece Halfeti kenarında yetişiyor.

Beni üç gün boyunca misafir eden set ekibine kocaman teşekkür ederek başlamalıyım sanırım. 100 kişinin çalıştığı bu ekip büyük bir özveri ile sizlere keyifli vakit geçirtmeye uğraşıyor. Meşakkatli ama keyifli bir ortamda çalışıyorlar. Herkes birbirine karşı sevgi dolu. Biraz klişe bir söylem olsa da yerine koyulacak başka anlamlı bir kelime olmadığı için diyebilirim ki tam bir aile olmuşlar. Usta çırak ilişkisi, büyük küçük farkındalığı ve hassasiyeti azami derecede hissediliyor ekipte.

Dizideki Şamverdi Konağı aslında Hasan Süzer Etnoğrafya Müzesi'ymiş.

Yapım koordinatörlerinden, set işçisine, sanat ekibinden setin çaycısına, kameramanından sesçisine, ışıkçısından asistanına kadar herkes çok iyi. Ama arkadaşlar söylemeliyim ki, bu işi yapıyorsanız çok sevmeniz gerekiyormuş. Ben sadece misafir halimle ekibin koşturmasını seyrederken yoruldum valla. Ailelerinden uzakta, uzak bir şehirde komün halinde yaşıyorlar ve çok yoruluyorlar.

Yönetmen Murat Saraçoğlu ve Işıkçı Çarli. Herkes öyle seslendiği için ben de böyle yazıyorum, Abi kusura bakma, valla ismini bilmiyorum :)))

Ziyaretimin ilk gününde uçaktan iner inmez ayağımın tozuyla (saat 14:30 civarına tekabül ediyor) Karagül konağına girdim. Yönetmen Murat Saraçoğlu çok sıcak bir şekilde karşılayıp ekiple tanıştırdı. Söylemesi ayıp, özetliyorumlarımdan herkes zaten tanıyormuş. Konağın avlusundaki çekimlerde, Şerif Sezer, Ebru Ojen Şahin, Hilal Altınbilek, Sebahat Kumaş, Hülya Duyar ve Can Atak vardı. Kahvaltı sahnesi çekimleri başarıyla tamamlanıp işleri biten oyuncular dinlenmeye ayrılırken çekimi devam eden oyuncularla yakından tanışarak sohbet etme fırsatı yakaladım tabi ki. (Reji masasındaki Kendal görüntüsü dizinin 48. bölümünde karşımıza çıkacak.)

Şerif Sezer ile tanışmak, onunla aynı yemek sırasından yemek alıp dinlenme odasında diğer oyuncularla olan muhabbetine eşlik ederek yemek yemek, sanırım unutamayacağım deneyimlerden oldu. Setin en büyüğü, en ustası ve en tatlı insanı diyebilirim. E sonuçta Piremses'im bi yerde. :) Hâzâ hanımefendi diye bir tabir var ya hani, Şerif abla sonuna kadar hak ediyor. Setteki herkesin ablası, annesi her şeyi resmen. Sahne sırasını sabırla bekliyor ve hoca “Kayıt!” dediğinde artık Kadriye olarak görüyorsunuz onu. Her planda, her seferinde heyecan içinde rolüne bürünmesini seyretmek benim için muazzam bir ayrıcalıktı.

Çekimler devam ederken tabii ki konak turu yapmayı da ihmal etmedim ve bakın merdivenlerde kimi buldum? Hilal Altınbilek'i elinde senaryo defteri, repliklerini tekrar ede ede uygun adım çıkarken fotoğraflamak çok eğlenceliydi. Fotoğrafı çektikten sonra bakalım nasıl olmuş diye kontrol ederken çok güldük; çünkü gördüğünüz üzere Hilal'in bir ayağı görünmüyor. Bu flamingo duruşunu da tek yakalayan ben olurdum zaten. Bu arada, Özlem'i sevmem boşuna değilmiş ha ;)

Şamverdi konağının hayaleti dediğim Melek'i canlandıran Sebahat Kumaş'la selfie çekinme fırsatını da kaçırır mıyım hiç. Sebahat çıtı pıtı, dünya tatlısı bir genç kadın. Kendisinin bilinmeyen yönlerini röportajında okuyacaksınız.

Konağın avlusunda her yeri adeta çiçek basmış. E, tabii ki adaşım papatyaları çekmezsem olmazdı. Konak setinin güzelliği detaylarında saklı. Seyrederken adeta görünmez olan bu detaylar, kurulan sofralarda, kullanılan aksesuarlarda konağın dokusunu başarıyla yansıtıyor. Dizinin sanat yönetmeni Canan Özkan ödüllü bir yönetmen. Kendisiyle Karagül seti'nin dokusunu ve ruhunu da konuştum tabii ki..İlerleyen fotoğraflarda set dekorları eşliğinde okuyacaksınız.

Vee ikinci gün. İstanbul'dan Gaziantep'e gelince ufak bir hava değişimi sorunu yaşadım ve uyuya kalarak 15 dakika farkla set servisini kaçırdım. Prodüksiyondan Ekrem Bey sağolsun beni darda bırakmadı ve Sabah 07:15' de Urfa yollarına düştük. Çünkü dizinin gençlerinin okul gezisi sahneleri vardı ve çekim Peygamberler şehri olan Urfa’daydı. Set Hz. İbrahim'in Nemrut tarafından ateşe atıldığı yerde, yani Balıklıgöl’deydi. Urfa hakikaten büyülü bir yer. Mutlaka gezilip görülmesi gereken yerlerden. Karagül'ün arka fonunu oluşturan Halfeti ve Urfa başrollerden biri diyebiliriz. Dizinin Antep ve Urfa’nın tanıtımına katkı sağladığı su götürmez bir gerçek. Antep'deki Karagül Konağı'nın önü seti ziyaret etmek isteyenlerle dolup taşıyor. Keza Halfeti de Karagülizleyip, hayran kalıp görmek isteyenlerin ziyaretleriyle hak ettiği değeri görüyor.

48. bölümde izleyeceğimiz bu çekimler Balıklıgöl'ü ziyarete gelen Karagül severlerin yarattığı izdiham içinde çekildi. Tabii, fotoğrafta da gördüğünüz gibi sabırla bekleyerek. Bu defa reji masasında dizinin ikinci yönetmeni Günay Günaydın vardı.

Bir yandan set hazırlana dursun, Sevda, İlayda ve Ayça sahne repliklerinin üzerinden geçsinler, değil mi ama?

Beklemek zor iş arkadaşlar, çekimler sesli yapıldığı için en ufak dış sesde kayıt duruyor. Kamera açıları değiştiği zaman ekipman oradan oraya taşınıyor. Oyuncular da bu vakitleri kafa dağıtarak geçiriyorlar tabii. Mert'i yanındaki Evren'in telefonundan araba yarışı oynarken görüyorsunuz. Her ne kadar tamamı gözükmese de hemen yanı başında izleyen de Burak Çelik. Ayy, telefon Burak'ın da olabilir bak. O gün hava o kadar sıcaktı ki karıştırıyor olabilirim :))

Sevda Erginci, Burak Çelik, Mert Yazıcıoğlu

''Hello gençlik! Papatya'ya bir poz verin bakayım!'' dedim ve bu güzel foto da set günlüğümüze düşmüş oldu. (Sevda, Burak, Mert)

Yeri gelmişken söyleyeyim -hoş gelmemişken de yakından tanıdıktan sonra zırt pırt söylüyorum artık- Burak Çelik cennetten düşmüş bir melek falan olabilir mi acaba? O kadar yakışıklılık ve centilmenlik benim uzun zamandır görmediğim bir şey çünkü. Adam hem insanüstü yakışıklı hem de hâzâ beyefendi..Pess!!! Valla bir insan evladı bu kadar yakışıklı olmamalı, geri kalanlara haksızlık. Maşallah diyip totonuzu kaşıyın nazar değdirmeyin yavruya. :))

Eveet, bir güzel poz da Ayça'dan Ada hayranları için gelsin. Burak'ın amorsundan çektiğimi de şimdi farkediyorum. :)

İlayda Çevik, Ayça Ayşin Turan.

Bekliyorum, Bekliyorsun, Bekliyorlar...
 
Oyuncular kostümlerinin yanı sıra aksesuarlarını da taşıyorlar. Kayııt, kestik, kayııt kestik sesleri arasında onların gidip gelmesini seyrederken ben yoruldum, onlar o çantalarıyla ordan oraya gitmekten, sabırla beklemekten yorulmadılar. Bir ara Ayça, Balıklıgöl içindeki hediyelikçiden poşu alma sevdasına düşüyor ama izdihamdan ne mümkün? Ama ne yapıp edip o poşuyu alır bence.
 
 
Balıklı Göl etrafındaki çekimler bitti. E, o zaman hayranlar için toplu fotoğraf verilmeli tabii. Balıklıgöl hatırası.
 
 
Balıklıgöl etrafındaki çekimler bitmiş olabilir ama bu setin bittiği anlamına gelmez. Şimdi giriş avlusundaki çekimlerdeyiz. Günay Hoca provada çekilecek sahne için direktiflerini verirken.
 
 
Oyuncular kayıt öncesi sahneyi tartışıyor.
 
 
Günay Hoca “Kestiik!” dedikten sonra bir daha prova.
 
 
Veeee, kayıt.
 
 
Kamera Mert'in amorsunda kayıttayken Papatya'da kameramanın amorsunda deklanşöre basmış. (En sevdiğim fotoğraflardan biri oldu.)
 
 
Yakışıklılarımız hiçbir jest'den kaçınmadan bir şey tarif ederken fotoğraflanmış.
 
 
İzleyenlerin şaşkın bakışları altında neler oluyor orada? Baran Ağa, yavaşş gel biraz, zira rüzgarından korkan bir Serdar göremedik biz. :))
 
Sevda Erginci, İlayda Çevik.
 
Balıklıgöl'ün etrafındaki ve girişindeki çekimler bitti. Ekip toplanırken karavana geçelim ve kaynatalım da kaynatalım.

Malum çekimler Balıklıgöl etrafında olunca yöredeki halkın ilgisi, sevgisi muazzam boyuttaydı. Vakitleri yettiği müddetçe herkese güleryüzle mukabele ettiler valla, ben şahidim. Ama işte herkese yetişebilmek mümkün değil. Yine de hepsi çok terbiyeli, sabırlı çocuklarmış. Ben o kadar tahammül edebilir miydim, bilmiyorum. Sevda ilk gittiği yerlerden hatıra kalsın diye magnet topluyormuş. Hediyelikçiden Balıklıgöl hatırası olsun diye buzdolabı magneti almak istedi, izdihamdan dolayı sonuç hüsran oldu tabi.
 
 
Ayça izdihamdan dolayı bir türlü alamadığı poşusuna sonunda kavuşuyor ve pozlarını da veriyor tabii.
 
 
Hoooppp, bir de selfie alalım poşuyla..
 
 
Balıklıgöl'ün uzantısı olan çay bahçesine geçtik şimdi. Gidin görün, muazzam bir yer
 
 
Sevda'yı saçlarından tavana asmaya çalışan da gim? gim, gim gimsin ulaan? :)))
 
 
Bu deliler mıncırılmaz da n'apılır? Söyleyin bana bir. Tabii ki fotoğrafı çektikten sonra ikisini de mıncırdım. :)
 
 
Biz kendi halimizde eğlenirken ''Hşşşt n'oluyor burda?'' diyerek yanımıza gelen rejiden Yiğit, “Çek bi selfie de, ben de katılayım eğlenceye,” dedi.
 
 
Güneş kaçmadan Urfa'da çekilen son sahneler Ayça ve Burak'ın.
 
 
Set biter ekip toplanır, servislere doluşulur ve Urfa'dan Antep'e iki saat süren geri dönüş yolculuğu başlar. Kostümcüler Seda ve Burçin size selam fotoğrafı yollarken Sevda da “Ben de olucam,” der ve bu keyifli fotoğraf set güncemize düşer.
 
 
Ve 3. gün.. Sabah 7'de kalkan servise biniyoruz ve Oğuzeli'ndeki bir fıstık ağacı tarlasında çekim hazırlığına başlanıyor. Yönetmenimiz yine Günay Günaydın.
 
 
Gençler karavanda setin kurulmasını ve saç ve makyaj yapılmasını bekliyor. Sevda elleriyle bol köpüklü Türk kahvesi yapıyor. Arka fonda Mert uyurken, kahvelerimizi yudumlayarak güne başlıyoruz.
 
 
Sabahın altısında kalkıp yarı uyur yarı uyanık duş alıp servise binen oyuncunun dramı. :) Evet evet biri başka biri başka çoraplarla geldiğini ayakkabılarını çıkarınca farkediyor İlayda. En başta söylediğim gibi çooook severek yapılabilecek bir iş bu. 1,5 senedir ailelerden uzakta otel odalarında ve başka bir şehirde yaşamak?? Yooo dostum, ben yapamazdım kesinlikle.
 
 
Kostümler giyildi, şimdi sıra makyajda. İlayda’nın saçları aslında kıvırcıkmış. “Günde iki-üç defa fönlendiği oluyor bazen,” dedi. Artık kıvırcık değil fönlemekten dalgalı gibiymiş. E o kadar föne saç mı dayanır? Kızçelerin aralarındaki konuşmalarda saç bakımı ile ilgili konular şu aralar birinci sırada.
 
 
7:30'da çekim yapılacak yere gelmemizden itibaren sırasıyla, Burak, Ayça, Sevda ve İlayda saç ve makyajı tamamladılar ki yaklaşık iki saati buldu bu hazırlık; Mert o iki saat boyunca bebekler gibi uyudu valla. Ne fön makinesinin sesi, ne setteki o kadar insanın gürültüsü Mert'in uykusunu bozmadı.
 
 
Mert uyuyadursun, Sevda ve İlayda hazırlanırken Burak ve Ayça çalışmaya başladılar bile.
 
 
Ayça'nın bu sabırdan ermiş görüntüsüne hemen bir mani yazdım.

Set kaderimse güzelim,
Sen üzülme,
Ben otomobilde de beklerim.
 
 
Vee uyuyan Pilens uyanııır, kahvaltısını edeeer, makyaj koltuğuna oturur. Kaçış yok.
 
 
Burak ve Ayça çekimlerini bitirince onlarla hemen konağa dönüyorum. (Ayça'nın konakta da çekimi var, Burak paydos.) Konakta beni tüm sıcaklığı ve nezaketi ile Ece Uslu bekliyor. Karşılıklı çaylarımızı, kahvelerimizi içiyoruz, ona makyaj yapılırken ben sorularımın bir kısmını soruyorum bile.
 
 
Pozitif ve sevgi dolu bir insanmış kendisi, tanıştığıma çok ama çok memnun oldum valla. Ece hanımla konuşurken Sebahat Kumaş da geliyor ona da makyaj yapılırken sohbet görünümlü bilgi alma işlemimi başarıyla tamamlıyorum..
 
 
Ece Uslu ve Sebahat Kumaş'la laflarken vakit su gibi akmış. İlayda da öbür çekimi bitirip konağa gelmiş bile baksanıza, provadayız artık. Ece Uslu ufak bir menisküs problemi yaşadığı için o gün sağ ayağının üstüne pek basamıyordu. Koltuk değnekleri o yüzden provada yanında duruyor. Korkulacak bir şeyi yok ama. Tekrar geçmiş olsun.
 
 
Murat Saraçoğlu'nun Karagül konağı makyaj kuralları makyaj odasının duvarlarına asılmış. Bu sette manikür, tırnak uzatmak, oje ve ruj sürmek yasaktır.
 
 
Konaktaki işim bitti ama üç gün boyunca set ekibiyle beraber beklemenin dayanılmaz sabrı içinde ikinci ekibin Mesut Akusta'nın çekim yapacağı yere geçmesini bekliyorum. Beklerken set ekibiyle muhabbetlerim tam gaz devam tabii. Son gün yapım koordinatörü Fatih Yılmaz ve sanat yönetmeni Canan Özkan ile de röportaj yapma fırsatı buldum, onları da okuyacaksınız. Başta Sevgili Mehmet Serkan Turhan, Şükrü Sarıyar ve Ahmet Toklu olmak üzere hiçbir yardımı esirgemeyen tüm set ekibine çok çok teşekkür ederim. Gönül isterdi ki hepsini toplu halde fotoğraflayayım, lakin o gün konakta çalışanların bir kısmınaymış kısmet. Hepinize sevgiler arkadaşlar.
 
 
Veee artık Mesut Akusta'nın çekim yaptığı setteyim. Dış gece çekimleri nasıl oluyormuş onu da gördüm valla.
 
 
Kendal karakteri ile dizilerdeki alışıla gelmiş kötü adam portresine bir nevi reset atan Mesut Akusta, inanılmaz enerjisi olan bir aktör. Şöyle ki, bir insanın onunla tanışıp da onu sevmemesi kesinlikle mümkün değil. Kıpır kıpır, hayat dolu ve çok ama çok samimi bir insan.
 
 
Mesut Akusta'nın çocuk hayranlarının çok olduğunu biliyor muydunuz? Röportajından küçük bir spoiler vererek anlatayım. Mesut abi, ''Senelerce çocuk tiyatrosu yaptığım için sanırım kötü adamı canlandırsam bile onların seveceği bir enerjiyi farketmeden yolluyorum,'' diyerek açıkladı bu durumu. Çok tatlı bir adam olduğunu söylemiş miydim? Ama inanılmaz tatlı, valla. Zaten hayrandım, tanışınca hastası oldum çıktım. Mesut Akusta Rocks!!!
 
 
Mesut Abi'yle tanışıp kavuştuktan sonra onlar çekime devam ederken ben otelin yolunu tutuyorum çünkü Can Atak ve Hülya Duyar ile sohbet etmek için lobide buluşmaya kavilleştik. Aslında Can'la daha önce buluşup yaklaşık iki saat boyunca susmamacasına konuştuk. Hülya Duyar, Eser Karabil ile birlikte sinemada olduğu için ikisi beraber daha sonra geldiler. Can'la sohbet ederken yanımıza gelenler abartmıyorum 10 fotoğraf çektirmiştir. Peki ben n'aptım, vır vır vır konuşmaktan Can'ın fotoğrafını çekmeyi unuttum. Ama şanslıyım ki Hülya Hanım ve Eser Bey'le konuşurken bir ara o da yanımıza gelince ana oğul'u canlandıran bu iki müthiş insanı fotoğrafladım. Mission accomplished..
 
 
Dizide sinirlenince gözlerinden ateşler saçan Kasım’ı canlandıran Eser Karabil çok hoş bir adam. Donanımlı, kültürlü, bir de çok hoşsohbet. Antep’teki set günlerimin üçüncüsünü onunla ve Hülya Duyar’la kapatmak benim için harikaydı.
 
 
Üç Gün Antep de olup da, Oğuz Komutan’ı canlandıran Ogün Kaptanoğlu ile tek sette bile karşılaşamamak? Ama söz aldım en kısa zamanda bir araya geleceğiz ve röportaj yapacağız. (Fotoğraf için Canan'cığıma teşekkürler.)

Bu arada sevgili Özlem Conker hayranları Maalesef ben Antep'e gittiğimde Özlem Hanım İstanbul'da olduğu için kendisiyle tanışıp sizin ve benim merak ettiğimiz soruları soramadım. Başka sefere inşallah. Yazdım kenara..
 
DEVAMI YARIN
YORUMLAR




DİĞER HABERLER