Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Kamu Spotu ve Ekrandaki Ataerkillik

Kask da sağlammış ha, kask da kaskmış ha...

Bölümün sonunda ‘sigara sağlığa zararlıdır’ uyarısını beklemedim değil doğrusu. Tamam biraz abarttım farkındayım da son bölümü baştan sona izlediyseniz eminim fark etmişsinizdir araya serpiştirilmiş kamu spotlarını. Yani azami hız sınırı ve sürücü dikkatinin üstüne sigaranın sağlığa zararlı olduğunu vurgulamak da iyi giderdi bence. Şaka bir yana, reklamlarda devreye giren kamu spotlarının samimiyetsizliğindense "Yaman, aaa! Motorunu tamir ederim ama sen de lütfen bana söz ver böyle kullanmayacağına, neyseki kaskın kafandaymış," gibi küçük mesajları tercih ederim şahsen. Her ne kadar sahne çok yapmacık ve gerçeklikten uzak olsa da. Neyse canım, henüz motosiklet kullanmasam da (İstanbul trafiğinde favori ulaşım aracı olarak görüyorum), motosikleti uzaktan seven olarak; ben dersimi aldım; Yaman da almıştır eminim.

Selim’in nasihatlari yetmezmiş gibi bir de tamirci çıktı karşıma

Dikkatimi çeken bir diğer mesaj da Kenan'ın inşaata gece nöbeti için geldiğinde, bindiği asansördeki uyarı levhasıydı. Herhalde kendi kendime bir çıkarımda bulunmuyorumdur. Açıkçası her gün haber sitelerine göz gezdirmiyor dahi olsanız; iş kazalarının, daha doğrusu bu kazalara sebep olan ihmallerin ne kadar ağır bedelleri olduğu bir şekilde gündeminize düşmüştür sanırım. Kendi açımdan şunu söyleyebilirim ki: takip ettiğim diziler, programlar; izlediğim filmler; okuduğum romanlar vs. beni çoğu zaman içinde yaşadığım hayattan farklı bir dünyaya götürse de, hatta birçok kez onlar aracılığıyla kendime küçük, tatlı dünyalar yaratmak istesem de, en sonunda kendimi bulduğum yer yine gerçek hayatım oluyor ve kabul edemediğim, imkan veremediğim gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldığımda; keşke, o kötü senaryolarla yazılmış dizilerdeki ya da kafası karışık senaristlerin reyting endişeleriyle tanrıcılık oynayarak izleyiciyi memnun etmeyen ölümleri dahi geri alabildiği gibi, gerçek hayattaki insanlar da yapılan hataların sonuçlarını yaşanmamış, olmamış kabul edebilse demek geliyor içimden. Uzun lafın kısası; temennim tabii ki, gerçek hayatta bizi bedel ödemek zorunda bırakmayan hatalardan daha ağırıyla yüzleşmek zorunda kalmamamız. Tamircinin sözleriyle iletilen mesajdaki gibi, umarım bu mesaj da ilgililer tarafından dikkate alınmış ve önemi kavranmıştır.

Alt tarafı sevişecektik be Yaman, Birleşmiş Milletler'den de onay alayım mı?

Medcezir'in son bölümünde dikkatimi çeken kamu spotlarını bir kenara koyarsak (kenara dediysem de çok uzağa koymayalım, çünkü beni rahatsız eden bir mesele de kamu spotlarıyla verilmek istenen mesaj kadar önemli) genel olarak dizilerdeki diyalogların erilliği ve ataerkil anlayışın baskınlığı. Örneğin, Medcezir üzerinden baktığımızda -çok eskilere gitmeye gerek yok sanıyorum bu sezonun ilk bölümüydü- Elif ve arkadaşlarının teknede suları bittiğinde bota atlayıp hemen yanlarındaki Selim-Yaman-Mert’ in teknesine gelip su istedikleri sahnede; Yaman'ın, "Tabii bizde su fazla zaten, hemen getireyim," vs. demesini beklerken aklımın ucuna dahi gelmeyen bir cümle çıktı Yaman'ın ağzından, (Elif'e ve yanındaki arkadaşına hitaben) "Siz niye geldiniz ki, teknede erkek yok muydu?" Ne yalan söyleyeyim bunu duyunca bir kahkaha attım fakat bir yandan da üzüldüm çünkü Yaman'ın makul gördüğü bu durumun aslında toplumumuzda çok da farklı değil. Belki bu örnekte biraz abarttığımı düşüneceksiniz ama durup biraz düşünürseniz aslında bu örnekteki Yaman'ın algısının (aman canım erkek varken kadın bota atlayacak, gidip su alacak filan olur mu canım) yine bir başka dizideki (Hayat Ağacı, Twitter’daki bu hatırlatmasından dolayı Bağlan Keskin'e ayrıca teşekkür ederim) bir kadının çay koymak isteyen damadına “Aaa - erkek adam,” diye müdahale etmesi örneğinden çok da farklı olmadığını görürsünüz sanırım. Bu küçük örneklerin yanı sıra, Yamancık'ımızın her limanda başka bir bekleyeninin olması, Yaman'ın da bunu gayet normal kabul etmesiyle, izleyici üzerinde ne var canım bunda algısı yaratılmasının makullüğü ve Mira'nın Orkun ile sevişme ihtimalinin Yaman'ı nasıl deliye döndürdüğü gerçeği arasında bir tutarsızlık olmadığını söylemek yanlış olur. Amacım, Yaman'ın ya da Mira'nın ahlak bekçiliğini yapmak değil tabii ki, yani Yaman'ın (erkek olarak) hangi limanda kimle ne yaptığı karşısında, Mira'nın (kadın olarak) verdiği tepkinin normal oluşu ve Mira'nın o tepkiyi vermekte son sınırının en fazla o kadar olabildiği algısının kadın normalliği; Yaman'ın ise, Mira'nın Orkun'la sevişme ihtimali karşısında verdiği tepkinin erkek normalliği olarak yansıtıldığı dizilerden geçilmiyor ekranlarımız. Verdiğim bu küçük örneklerle alakalı olarak bir de aldatma gibi izleyici çekme potansiyeli yüksek bir mevzuyu dahi ele alırken, erkeğin aldatmasının kadının aldatmasına göre daha az kabahatmiş gibi dayatılmasından ne zaman vazgeçilecek merak ediyorum. Önceki yazılarımı da okuduysanız ilişkilerdeki aldatma üzerine de az çok neler düşündüğüm hakkında bir fikriniz vardır. Demem o ki, herkes ister (herkesin istemeyeceğini biliyorum, lafın gelişi), kimse kimseyi aldatmasın, her şey toz pembe olsun; fakat hayatın öyle olmadığı da ayrı bir gerçek. Kısacası, aldatmanın gerçek olduğu kadar, kadının aldatabilmesinin de gayet olası bir gerçek olduğu bir hayat bizim hayatımız.

Selim bile şaşırdı Yaman’ın bu sözlerine, ben mi şaşırmayayım.

Yine sözü fazla uzattım, ekranlarımızda yaratılan bu algı vb. durumlar, maalesef her geçen gün mecburi bir alışkanlık olma yolunda yerini epey sağlama alıyor, böyle giderse de almaya devam edecek gibi. Bu noktada sormadan edemeyeceğim bir soru geliyor aklıma. Cinsiyet eşitsizliğinde ön sıralarda olduğumuzun haberlerini okuduğumuz bugünlerde; bırakın toplum içinde kabullenmeyi, tv dizilerimizde dahi eşcinselliği kabul edemediğimiz bir ortamda, uluslararası dizi uyarlamalarının bu kadar yaygın ve giderinin olduğu bir zamanda, senaristler, yönetmenler, yapımcılar vs. (etkisi olan her kimse) bu ataerkillikten ve yaratılan algıdan vazgeçmediği sürece, günlük hayattaki olumsuz sonuçlar bir tarafa, kendi işlerini daha da zorlaştırmış olmuyorlar mı? Mira'nın da dediği gibi, -Yaman sağ olsun- ilk sevişmenin ülkeler arası siyasi bir problemmiş gibi tartışıldığı sahneler bile bazı şeyleri ekrana taşımakta nasıl zorlandığımızı bize gösterirken, uyarlanan dizilerin orjinal versiyonlarını bu hallere getirip, ne sahneleri, ne karakterleri nasıl şekillere soksak ki acaba diye düşünenler, saatler süren dizi setlerinde bu iş için emek harcayanlar yine kendileri değil mi?

Not: Biliyorum Vespa’ya motosiklet dediğim için kızanlar oldu, herkesten özür diliyorum. Herhangi bir motosikletin sahip olmadığı bir estetik var Vespa’da kabul ediyorum.

Yaman, Orkun’un kemeri tutuşuna bozulmuş olsa gerek.

1 2 3 4
Sercan Tezcan
01/11/2014 19:25
ETİKETLER : medcezir , sercan tezcan
YORUMLAR




DİĞER HABERLER