Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Hepimiz Poyraz, hepimiz Karayel

Poyraz Karayel’e bayılıyoruz, çünkü Poyraz Karayel sadece bir kişi veya dizi değil. Poyraz Karayel bir ruh hali, Poyraz Karayel bir kafa durumu. Poyraz Karayel olmak için illa parlak kariyerli bir emniyet mensubu, ya da bir mafya babasının kızına çok aşık, kendin de başka bir mafya babasının dertli oğlu olman gerekmez. Hepimiz zaman zaman Poyraz, sıkça Karayel.

Diyelim ki şu fani dünyada, Süpermenler’in gerçek olabileceğine seni inandırmış birilerini tanıyorsun, onlar yanındayken pelerinini Adnan Şenses modeli yapıp en yükseklerden bile uçabiliyor, kendinden bile çok onlara güveniyorsun. İşte sen şimdi Sinan’sın aslında, babasına ulu dağlar kadar hayran, babasına her zaman hak veren, ve babasının onu asla bırakmayacağına adı kadar emin. Biraz da İsa’sın sonra, baba oğul olmanın illa kan bağıyla olmayacağını, bir babanın yıktıklarını, bir başka babanın en güzelinden tamir edeceğini Poyraz Abi’sinden öğrenen, o Meksika’ya taşınacak diye Sinan’dan bile çok üzülen.

Sonra misal tuttun bir adama aşık oldun, o yanında yokken dünyayı, onunlayken adını bile unuttun. Kirpiklerine kadar tanıdın sevdin, ara ara durup dünyada böyle bir insan olmasına, onun da seni bulmasına şaşırıyorsun, dünyanın en mutlu sürprizi. Ama biliyorsun ki o aslında bir civa parçası, asla elinde tutamayacaksın, hiçbir zaman senin olmayacak, hayat onun peşini bırakmayacak ve sen hep çok mutsuz olacaksın. Bak, sen şimdi Ayşegül oldun, tebrikler.

Mesela sen çok kötü bir insansın, hayatta kendinden başka kimseyi sevmedin. Ya da seni o kadar hiç kimse sevmedi ki, sen de kendini böyle olduğuna ikna ettin. Üzüldükçe nefretle doldurdun kendini, nefretle doldurdukça daha kötü oldun. Sonra biriyle tanıştın, ilk defa anladın sevilmek nasıl oluyormuş. Sigarayı bırakınca oksijen fazlasından ağrıyan ciğerler gibi hava doldu için, bastığın yeri bilmedin, kedilerle dost, kuşlarla ahbap oldun. Meğer neymiş? O seni kandırmış. Meğer sen kötü olmakta da, kimseyi sevmemekte haklıymışsın, meğer sen ah ne çok yanılmışsın. Bak, işte şimdi de Sadrettin’sin, olmam mı sanmıştın?

Herkesin dünyanın en kötü adamı dediği adam, almış seni en kralından babalık yapmış, ölürsün de ona laf söyletmezsin. Mecaz olsun diye değil, adam mafya olduğu için gerçekten ölürsün, ama onu üzmezsin. Onu hayal kırıklığına uğratacağına kendi hayallerini yerle bir edersin, ama ona söylemezsin. Çünkü sen de İsa gibi biliyorsun ki baba olmak kan bağıyla olmaz. Her zaman çok güçlü görünürsün, her şeye hükmeder, dünyaları yönetirsin, ama sonra bir adam gelip seni öyle çocuk gibi, öyle içerden, öyle çok sever ki, gider ona teslim olursun. Meğer o kadar güçsüzmüşsün ki aslında, ilk kim soracak diye bekliyormuşsun. Merhaba, sen Sema’sın.

Hem dünyanın en naif adamı, hem de düpedüz bir katilsin. Dünya güzeli bir kadını seviyorsun, işe bak, o da seni. Daha buna sevinmeyi bitirememişten en olmadık şekilde ayrılıyorsunuz, üstüne o gidip evleniyor. Nice sonra, sen tam kendine göre, sen tam dünyaya göre* birini tanıyorsun, onu sevip sevmediğine karar vermen bile aylar alıyor korkundan. Elinde silah, çat diye birini alnından vurmayı bir saniye düşünmeyen adam, bir kızı öpmeyi iki ay düşünür oluyorsun. Sonra mutlu son, sevgilisiniz artık. Meğer sen, onsuzken sen değilmişsin, meğer her şey yeni başlıyormuş. O kadar sakınıyorsun ki onu gözünden bile, diyemiyorsun kimselere. ‘Ben seni gizli sevdim, bilmedim alem duyar’ çalıyor fonda, işte Zülfikar oldun bile. Ne güzel yaptın.

*Elbette ‘ben tam kendime göre, ben tam dünyaya göre’den alındı (Turgut Uyar- Denge)

YORUMLAR




DİĞER HABERLER