Ali Kaptan ve gönüllerimizin Bahar’ı bir araya gelmişti, Paramparça’ya bir şans vermemek olur muydu? Endemol’un ilk dizi projesi olan Paramparça bizi yeri geldiğinde şaşırttı, yeri geldiğinde “off klişelerde boğulmuşsunuz,” dedirtti ama kendini izletmeyi başardı mı? Buyrun yazarlarımızın görüşlerine.

Nida Fındık – Hande Bulut

Biz diziyi facebook üzerinden chat yaparak canlı şekilde izledik. Görüşlerimiz yeri geldiğinde ayrıldı, yeri geldiğinde aynı yerlere takıldık. Ortak noktalarımızdan başlayalım, bu dizi total ve yeni panel izleyicisini içine alır, onlara kendini izletir. Sosyal medyalarda öyle çok olaylar yaratmaz ya da insanları kitleler halinde ErGül’cü (Erkan Nurgül hehe) yapmaz ama ütü dizisi olarak tabir ettiğimiz teyze dizileri arasında bir fark yaratır ve kendini izlettirir. Karadayı’nın yorulmuş senaryosundan seyirci çalacağı da kesin görünüyor. Formulü: Eski Türk Filmleri + Adını Feriha Koydum + O Hayat Benim + Bir Takım Yabancı Diziler’in hikayeleri olan Paramparça’da aklımıza en çok takılan şey Nurgül Yeşilçay’ın elbisesi oldu. Karakteri değişsede neredeyse yıllardır bu basma elbise ile ortalarda dolanan ablamız, bu karakteri ile elbisesi yüzünden başına iş aldı. Hande Hanımlar “o elbise başına iş açar!” dedikçe, ben “Yahu olur mu öyle şey bu zamanda!” dedim ama Hande Hanımlar haklı çıktılar. Çıkmasalardı daha iyiydi.

Kızımız Hazal annesi Gülseren’in kıymetini zaten bilmezken, bu zengin hayat ona tepsiyle sunulunca iyice delirir diye düşünüyoruz.  Cansu’nun tatlılığı da Gülseren’in şefkati ile birleşince aynı çatı altına da girerlerse sorun olmaz gül gibi yaşarlar aslında ama gül gibi yaşamamaları için kapı gibi üç tane karakter var. Solmaz (komşu), Dilara (hırsından çatlayan anne) ve halamız Keriman (evlerden uzak!). Bu üçü ortalığı bulandırdıkça ana dörtlünün hayatı bol bol kayacak, bizden söylemesi.

Erkan Petekkaya’nın pek güzel giyindiği, Ebru Özkan’ın pek güzel göründüğü, Nurgül Yeşilçay’ın biraz (!!) yaşlandığını anladığımız ilk bölümde erkeklere de bol bol küfür ettik. Türk filmlerinden aklımıza fişlenen “sapık esnaf” fikri yeniden karşımıza bu kadar güçlü çıktı ya, ne diyelim. Bu arada “mutsuz çiftler birbirini aldatır, bunda yapacak bir şey yok cicişler!” mesajı da verildi, verilmedi değil. Cevdet Mercan ve ekibinin de eline sağlık, dizinin güzelliği biraz da onlardan geliyor. Ayrıca Kötü Hala ( kod adı Malefiz ) Nursel Köse bu ekranların pasını attırır.

Sümüklü Papatya

Yeşilçam’ın uzun süre ekmeğini yediği hastanede karışan bebekler çatışması üzerine yazılmış bu hikayenin öyle ahım şahım bir albenisi yok. Yapım’ın albenisi başrolleri ve yönetmeni. Nurgül Yeşilçay’ı her daim sevmişimdir. Erkan Petekkaya’nın da aile babası halleri gayet başarılı. Cevdet Mercan’a gelince, drama çekmek deyince benim ilk sıralarımda olan bir yönetmendir. Güzel dünya kurar ve o dünyaya da inandırır. Dizinin diğer ağır topları ise Ebru Özkan ve Nursel Köse. İkisine de ilk bölümden gıcık oldum valla ben. Hikayenin çatışma unsurları olan kızlar da iyiydi bence. Hazal karakteri bir tık daha baskın tabi. Hastanede bebekler karışmış karışmasına da bence karakterleri de yerleştirirken karıştırmışlar. Hazal’ı oynayan genç oyuncu fiziksel olarak Nurgül ile daha benzeş çünkü. Gülseren’in gerçek kızı o olmalıymış sanki. Pazartesi günü rating tablosunda yeri ne olur tam kestiremesem de karşısında artık kemik seyircisi olan Karadayı olmasaymış banko şansı olurmuş. Tam televizyon karşısında Pazartesi sendromunu atmak için sövmelik bir dizi olmuş. İlk bölümde Hazal’a, Dilara’ya ve Hazal’ın halasına bol bol sövdüm Allah affetsin. He oturup ÖzetliYorum yapmam ama Pazartesi akşamı pek bir şey izlemediğim için seyrederim ben bunu. Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık. Yolu açık olsun.

Ve rating değerlendirmesi:

Saydığımız bütün eski ama etkili faktörler bir araya gelince işin başarısız olacağını pek düşünmemiştik, öyle de oldu. Paramparça yayın hayatına hiç de fena olmayan sonuçlarla başladı. Bundan sonrasını zaman gösterir ancak işin şansının yüksek olduğu kesin. Dizi Total ve AB’de 3. oldu.

TOTAL

AB