Düğün günü Sinan ile Ender in birbiriyle konuştuğu sırada (Ender’in “Ben şimdiye kadar Selim’den hiçbir şey saklamadım,” dediği - Selim in tam o anda bu ikisini gördüğü sahne) Ender’in de yüz ifadesiyle direkt olarak izleyiciye hissettirilen bence, Ender’in Sinan’la o gece bir ilişki yaşadığı (hatta bunun yanı sıra belki de Ender’in Sinan’a aşık olduğu hissettirilmişti; yani bence).
Yine benim fikrimce, Ender’in Sinan’a aşık olabilme ihtimali yüksekti; çünkü zamanında Ender’in kendisinin de ifade etmiş olduğu gibi o; Selim in cesaretine, bay AŞK’a karşı parasız pulsuz bir şekilde dik duruşuna filan tav oluyor. Ender, Selim’i tanıdığında, diğer bir deyişle babasının yanlışlarıyla mücadele edebilen bu adamı tanımaya başladığında yıllar önce kaybettiği bir hatıra defterini bulmuş gibi hissedebilirdi (çünkü doğduğu günden itibaren hayatttaki her şey babasının gücü ve kontrolüyle ilerliyor görünüyordur Ender’e) ve o defterde yazanların da etkisiyle geçmişte kendisini mutlu eden anıları tekrar yaşayabileceğini zannederek Selim’le birlikte geçireceği bir hayatı, anılarındaki eski mutluluklara ulaşmanın anahtarı sanmış olabilirdi. Daha farklı bir ifadeyle, o defter Ender’e anılarındaki masum annesini ve annesinin bay AŞK’a nasıl dayanabildiğini (sonradan anlarız ki annesi bu evliliğe ve bay AŞK’a dayanamadığı için ölmüştür) hatırlatmış olabilirdi ve o defter Ender için, babasının yarattığı bu sıkışmış hayatta dışarıya açılan bir kapı olabilirdi. Selim ise Ender’in kapıyı açtıktan sonra gördüğü ilk kişi (yani Tozludereliler ve benzerlerinin de yaşadığı dış dünyadan karşısına çıkan sadece herhangi bir ilk kişi).
Kısacası hatıra defterindeki geçmiş, geçmişte kalmış; Selim ise sadece o kapı açıldıktan sonra Ender’in karşılaştığı ilk insan olmanın getirdiği şansla Ender’i elde etmiş olabilirdi (varlığından haberdar olmadığımız bir şeyi keşfettiğimizde verdiğimiz tepkinin gerçek etkisini; daha doğrusu o keşfettiğimiz şeyin bizim için ifade ettiği gerçek önemi, olayın üzerinden zaman geçtikten sonra anlamamız gibi) ve Ender’in bu aşk zannettiği duygularsa sadece; Ender’in hayata karşı bakışında farkındalığının artmasını sağlamış olabilirdi. Babası gibi güçlü adamların da yanlışlarıyla mücadele edilebilir olduğunu filan anlamış olabilirdi. Diyeceğim şu ki, onca yıldır kendisine aşık olan Sinan’ın varlığını bir anda mektuplarla gün be gün geçmişi okuyarak öğrenince, Sinan’a aşık olabilmesi ya da ondan etkilenmesi çok normal (tıpkı Eylül’ün MAS production’ın günlüklerini okuduğunda hissetttikleri gibi). Çünkü tüm bunların yaşandığı o günlerde de Serez ailesi, Ender’in bir emrivakiyle ailesine kabul ettiği Yaman’ın sorunlarıyla boğuşuyordur ve Ender tüm bunlara kendisinin problemiymiş gibi yaklaşmaktan çok uzaktadır (Ender’in odasına çıkmak istediği, Selim’in merdivende onu durdurup konuşmaya çalıştığı sahnede yüzündeki ifade ve sözleri bu yazdığımı destekler nitelikte).
41. bölümde ortaya çıkan mektuplar vs. gösteriyor ki; gerçek, Sinan’ın onca yıldır aşkını mektuplarda yaşamış olması ve o gece içini Ender’e açmasıymış (Ender bütün mektupları okumuş hüzünlendikçe okumaya devam etmiş). Ender’in artık gitmek istediği anda da Sinan onu öpmüş. (Meğer bütün aldatma vs. üzerine izleyicinin kafasında oluşturulmaya çalışılan hikaye sadece bir öpücükmüş hatta ve hatta Ender’in karşılık vermediği bir öpücük.) Uzun lafın kısası, 41. bölümde öğrendiğimiz gerçekle beraber izleyiciye hissettirilen tüm bu duygu ve düşüncelerdeki yüz seksen derece dönüş enteresan oldu (tamam kabul zaten dizilerde zaten olay bu da; yani ilk paragrafta bahsettiğim o sahnede - düğün günü Ender’le Sinan’ın konuştuğu – ve Ender’in hışımla düğünü terk edip arabaya bindikten sonra Selim’le durumu konuşmaya çalıştıkları sahnede yine Ender’in yüzüne baktığımda gördüğüm ifade bir suçluluk duygusunun belirtisiydi ama ortada Ender açısından bir suç filan da yokmuş). Ayrıca senaryonun akışı bakımından da samimiyetsiz oldu bence bu dönüş. İzleyicinin kafasında şekillendirilen ilk hikayede – Ender’in Selim’i aldattığı varsayılan senaryo ile - Ender diziden iyi, masum olarak gösterilen karakterinin üstüne genel izleyici algısına göre koca bir çizik atarak ayrılmıştı. Fakat şimdi öğrendiklerimizle emin olduk ki; Ender yine o bildiğimiz Ender’miş.
Tüm bu yazdıklarımdan sonra merak ettiğim şu ki Ender’in aldatabilme ihtimalinin izleyiciyi üzdüğünü filan düşünüp senaryoda değişiklik mi yaptılar? O kadar iyi ve sadık olarak tanıttıkları karakterin aldatabilme ihtimali mi korkuttu senaristleri, izleyicide hayal kırıklığına filan mı sebep olduğunu düşündüler? Bu sorular uzar gider.
Esas mesele diziyle alakalı olarak ve bir o kadar da alakasız olarak aldatma meselesi. Sonuçta aldatma yani “samimi aldatma” planlı bir durum değildir ve kimilerinin böyle bir durumu aldatmak kelimesiyle tanımlamak için minimum şart koştuğu sevişmek, öpüşmek gibi eylemlerin gerçekleşmediği bir hikayede de genel algıya göre olmasa da bence bir aldatmadan bahsedebiliriz yani “samimi aldatma”dan (birisine aşıkken, başkasından da etkilenebilmek diyebiliriz). Sonuçta Ender, Selim’le evliyken (onu seviyorken, aşıkken vs.) Sinan’dan etkilenebilir ve ona aşık olabilir bu gayet insani bir durum bence. Kiminiz şu an belki de aldatmayı “samimileştirerek” meşru kılmaya filan çalıştığımı düşündü belki; ama böyle bir derdim yok emin olun, sonuçta her şey insana mahsus. Velhasıl, Ender’in Sinan’la bir ilişkisinin olduğu senaryo daha dinamik ve samimi olurdu bence. Böyle düşünen bir tek ben değilimdir herhalde? (Bu “samimi aldatmak” ya da “samimi aldatabilmek” üzerine önemsediğim çok şey var da hepsini yazsam diziden uzaklaşırdım.)
Not: Daha hiç bir şeyi doğru dürüst öğrenmeden, Selim’in; sadece Ender’in Sinan’la konuştuğu sıradaki söylediklerinden ve Ender’in yüz ifadelerinden hareketle kafasında kurduğu aldatma senaryosuyla, direkt Ender’i suçlaması ve Sinan’a saldırması filan çok tutarsızdı bence. (Sonuçta Selim de; düğün bölümü öncesindeki otuz yedi bölüm boyunca eşine ve ilişkisine güvenen bir insan olarak anlatıldı izleyiciye.)
Not: Bu yazdıklarıma benzer, senaryo içinden ve izleyiciye hissettirilenlerle alakalı dikkatimi çeken o kadar çok şey oldu ki bir tanesini yazasım geldi. Bu dikkatimi çeken durumlar beni rahatsız etse de ilgiyle diziye devam ediyorum.