Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Ekranların kadın yazarları ve sektörde çarptıkları duvarlar

Emily Nussbaum, Kristin Wiig, Jenji Kohen, Lena Dunham ve Mindy Kaling (soldan sağa).

ABD’nin Utah eyaletinde 22 Ocak’ta başlayan Sundance Film Festivali’nin bölümlerinden birinin adı “Hikayenin Gücü: Ciddi Kadınlar”dı. Moderatörlüğünü New Yorker dergisinin TV eleştirmeni Emily Nussbaum’un yaptığı panelin konukları ise son dönemin zeki, yaratıcı, zaman zaman yazdıkları sahnelerden dolayı yerden yere vurulan, çok sevilen ve çok eleştirilen kadın yazarlarıydı.

Zamanınız varsa 90 dakikalık Youtube videosunu izleyebilirsiniz. Yazar olmak ve kadın olmak üzerine söylenen sözlerin, edilen tespitlerin üzerine biraz kafa yorduk, çarpıldık ve başlıklar halinde şöyle bir toparladık. İlham verici, merak uyandırıcı, kimi zaman rahatlatıcı... Başarılı yazarların çıkmazlarını, değişen sinema ve TV dünyasını, kadınların sektörde çarptığı duvarları, sansürün ve engellenen sözlerin yaratıcı şekilde çevresinden dolanma taktiklerini, bu uzun yolda eşitsizlikle, cinsiyetçilikle mücadele etme tekniklerini ve her şey bir yana, kendi hikayenin peşinde gitmenin en birinci kural olduğunu duymak eşsiz bir deneyim. Buyrun satırbaşlarına:

Emily Nussbaum: Kadınlarla sanat camiasındaki kadınları konuşmak tatmin edici bir şey mi yoksa insanı sınırlandıran bir şey mi?

Lena Dunham, Girls

Bu panel şahane. Hani kasabada sadece iki gay vardır, aralarında hiçbir ortak nokta olmamasına rağmen aralarını yaparlar. Kadınlar üzerine yapılan çoğu panel buna benziyor. Ama bu panel bana ilham veren, işlerine özendiğim kadınlardan oluşuyor.

Sorulara gelince, kadın olmamla ilgili sorular sorulmasıyla ilgili bir sorunum yok, bu kimliğimin önemli bir parçası ve beni çok güçlü hissettiren bir şey. Benim derdim çalışılmamış, bilmeden de olsa kadın düşmanlığı yapan sorular. Kadınlıkla ilgili olan sorular sorunlu değil, ama gazeteciler tarafından tembelce hazırlanmış soru listesiyle ilgili derdim var.

Kristen Wiig, Bridesmaid, Saturday Night Live

Sorunun başına mutlaka bir “kadın” kelimesini konduğu durumlar da var. Bridesmaid zamanında kadın komedyen olmakla ilgili çok soru geliyordu. Komedi yapan diğer erkekler söz konusu olduğunda “erkek komedyen” diye bir şey duymuyoruz. Neden söylediklerini anlıyorum ve bu yüzden üzülmüyorum. Komedide olması gerektiği kadar kadın yok, anlıyorum bunu; ama komedi komedidir. Komikse de komiktir.

Emily Nussbaum: Televizyonda ve filmlerde yaşadığınız deneyimi sormak istiyorum. Bu sene özellikle dikkat çekici; çünkü Altın Kürede komedi dalında Mike Judge dışında tüm adaylıklar kadındı. Televizyonda gerçekten hayranlık verici bir büyüme var, sadece sizin yaptığınız şovlarda değil, the Good Wife, Top of the Lake, Broad City... Bir yandan Oscar adaylıkları belli oldu ve çoğu aday beyaz erkeklerden oluşuyor. Bunun üzerine Hollywooddaki çeşitlilikle ilgili bir çok tartışma yer aldı. Size hiç dolandırmadan soruyorum, televizyon kadınlar için filmlerden daha iyi bir yer mi? Eğer öylese, neden? Bununla ilgili deneyiminiz nedir?

Jenji Kohan, Orange is the New Black, Weeds

TV kadınlar için iyi bir yer şu anda, daha çok fırsat var. Filmler bu konuda çok daha geride görünüyor. Bir de, ticari televizyonda siz bir ürün satıyorsunuz. Kadınlar da izliyor bunu ve ürünü onlara da satmak zorundasınız. Filmler, sanki 18-35 yaş arası erkek izleyiciyi yaklamaya çalışıyor. TV daha çok kadın izleyici yakalamayı istiyor. O yüzden kadınların başrolde olduğu şovları da yayınlamak zorundasınız.

L.D: Ben bağımsız filmcilikten geliyorum. Tiny Furniture’ın ardından Los Angeles’a yaptığım korkutucu bir yolculuğun sonunda orada birkaç toplantı yaptım. Ve daha işin başındayken, benim anlatmak istediğim tarzda hikayelerin stüdyolar tarafından çekilmeyeceğini çok net şekilde anladım. Görüşmelerde hep şöyle deniyordu: “Filmini çok sevdik, yeni bir soluk, böyle bir şey görmedik!” sonra da, “Sarı çizmeli Mehmet Ağa filmini çekmek ister misin?” diye ekliyorlardı. Hayır, ben önceki çektiğim filme benzer hikayeler anlatmaya devam etmek istiyorum! HBO buna açık olan tek yerdi. HBO, “Şu yaptığın şey var ya, ondan daha fazla yap,” dedi. Diğer yerler, yaptığım şeyden küçük küçük parçalar koparıp, “Senin yaptığına benzer ama daha çok Anne Hathaway tarzı,” gibi şeyler önüme koyuyorlardı. 

J.K: Şu anda bile, Weeds’i ve Orange is the New Black’i yapmama rağmen evlilik ve annelerle ilgili teklifler geliyor. Benim yaptığım herhangi bir şeyi izlemedin mi sen yahu? Çok garip hala bana gelen tekliflerin düğün ve anneler hakkında olması.

E.N: Björkle yapılan bir röportajda Björk, erkeklerle birlikte çalıştığında kendisine onlar kadar başarı atfedilmediğini söylüyordu. Benim için bu şok edici, çünkü Björk doğuştan bir Tanrıça olarak doğmuş ve insan değil! Björk gibi birinin bile sesinin duyulmadığını öğrenmek gerçekten şaşırtıcı.

J.K: Ama bu berbat bir şey. Sektörde işini iyi yapan  erkekler de var. Çalıştığın kişileri bir cinsiyetle sınırlandırmamalısın. Kendi alanında kim en iyise onunla çalışmak istersin. “Sadece kadınlarla çalışmayı istiyorum; çünkü erkekler tüm parsayı topluyor.” Bu berbat bir şey ve çok üzücü.

Mindy Kaling,The Mindy Project, The Office

Ben bugüne kadar sadece feminist erkeklerle çalıştım ve sadece feminist olan erkekleri işe aldım. Benim şansım, kendi şovumda başrol oynamam ve kendi adımı o şova vermemdi. Ama kadın ya da erkek, feminist olmayan biriyle hiçbir zaman çalışmadım.

E.N: Çok ileri gittiğinizi düşünüp komik bir sahneden vazgeçtiğiniz zamanlar oldu mu? Vazgeçtikten sonra pişman oldunuz mu?

L.D: Eğlenceli olduğunu düşündüğümüz şeyler oldu ama bunun kimilerinin sigortalarını attıracağını düşündük ve bence zaman zaman bunu yapmakta bir sorun yok. Ama bazen kavgaya hazır değilsindir. Yaptığınız şeyin uğruna ölüp ölmeyeceğinize karar vermeniz gerekir. Dizide insanların bizim çok ileri gittiğimizi düşündüğü zamanlar oldu. O sahnelerin hepsinin arkasında durduk, çünkü neden yaptığımızı biliyorduk. Benim çizgim, bu işi savunabiliyor muyum, savunamıyor muyum? O sahnenin neden benim için bir sorun olmadığını ve benim için uygun olduğunu açıklamam gerek. Arkasında duramadığım hiçbir şey ekranda olmamalı.

J.K: Bence böyle bir fırsat varsa elinizde, önemli olan hikayeye hizmet edip etmediği. “Seyirciyi şok edeceğiz!”... Bu çok yüzeysel bir şey. Hem eğlenceli değil hem de kullanışlı değil. Sahnenin hikayeye, karaktere hizmet etmesi gerekir. Gerçek olması, bir temeli olması gerekir. Bu konuda aldırışsız olamazsınız.

M.K: Bizim bazı sınırlarımız var çünkü programım kablolu televizyon şebekesinde gösteriliyor. (Örnek vermek gerekirse) anal seks hakkında hiçbir şey söylemedik. Söylemenin yanına bile yaklaşmadık. Bu vesileyle seyirciyi hafife almamamız gerektiğini  de gördüm, neden bahsettiğimizi biliyorlar sonuçta. Bazı şeyleri direk söyleyemediğimiz için biz de daha yaratıcı formüller bulduk. Yazarlığınızı daha da geliştiren şeyler bunlar.

L.D: Amerika bazı konularda bağnazlığın tepe noktasında. Amerika’da bu aralar unuttuğumuz şey, mizahın tartışmak ve kendini ifade etmek için bir araç olduğu. İnsanlar sizi kızdıran şeyler söylediğinde, televizyonu kapatma veya o kitabı satın almama gücüne sahipsiniz. Mizaha; boykot, sansür, karartma gibi yaklaşımlar en basit biçimde mizahın  şimdi de geçmişte de nelere kadir olduğunu anlama konusunda bir anlayış eksikliğini gösterir.

N.B: Karakterlerinizi anti-kahraman olarak mı değerlendiriyorsunuz?

M.K: Benim için karakterimin sevilmesinden çok onla bir bağ kurabilmeniz önemlidir. Ve bence her ikisi de birbirine bağlı. Mesela bir feminist olarak en başta karakterinizin bütün kadınlar için, özellikle de televizyonda fazla temsil edilmeyen Amerikan yerlisi kadınlar için çeşitli ideal özelliklerinin olmasını istiyorsunuz. Ama bunun sonunda elinizde çok sıkıcı bir karakter kalabilir. Bir denge olması lazım.

Seyircilerden gelen komedi yazmakla ilgili soru üzerine

K.W: Komedi yazmakla ilgili şöyle bir şey var. Yazdığınız şey size acayip komik gelebilir, gerçekten çok oluyor bu. Ama sesli okuduğunuzda ardından bir sessizlik... Ama tam tersi de geçerli. Bir öngörünüz olamıyor; çünkü bu iki taraflı bir şey ve izleyici bunun çok önemli bir parçası.

Yazmak konusunda son tavsiyeler:

L.D: Genç kadınlara hep söylediğim bir şey var; anlatmak istediğiniz hikayeyi anlatın, size yakın olan hikaye neyse onu anlatın. Sektördeki insanların istediğini, arkadaşlarınızın duymak istediğini, ailenizin görmek istediğini tahmin etmeye çalışmayın. Emin olun; size en yakın olan ve açıkyüreklilikle anlatılan hikaye başka insanlarda da karşılığını bulacaktır; çünkü hepimiz düşündüğümüzden çok daha az tuhafız.

J.K: Çalışmaya devam edin. Ne zaman işler yolunda gitmezse, yeni bir bölüm yazardım. Sadece denemeye, turnayı gözünden vurmak için o piyango biletini almaya devam etmelisiniz.

K.W: Yaratıcılıkta seyirciyi memnun etmek ilk amacınız olmamalı. Kimse sizin tarzınıza sahip değil. “İnsanlar bunun komik olduğunu düşünmeyecek”... Önemli değil! Siz bunun komik olduğunu, güzel olduğunu ya da hüzünlü olduğunu düşünüyorsunuz. Ve çoğu zaman insanlar buna tepki veriyor: “Bunu önceden hiç duymadım” ya da “Ben de aynen böyle hissediyorum”. Ortada olan bir kalıba uymak kolay. Kendi kalıbınızı yaratın.

YORUMLAR




DİĞER HABERLER