Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Dışı Seni İçi Beni Yakar: Broadchurch ve Kasabanın Katili

Polisiye, konusu gereği insanın karanlık doğasını gözler önüne seren bir türdür. Polisiyeler, açığa çıkarılmayı bekleyen kirli sırlar, insanı esir alan tutkular ve hatalarla bezeli geçmişlerle doludur. Hercule Poirot veya Miss Marple gibi en “sevimli” polisiyelerin alt metninde bile insanın kötülüğünü temel alan bir felsefe yatar. Fakat bazen öyle polisiyeler gelir ki, izleyiciyi (ya da okuyucuyu) kötülüğün ve şiddetin anlamsızlığının dipsiz kuyusuna atar. O kadar ki bazen, polisiyenin izleyiciyi kilitleyen unsuru, yani suçlunun kim olduğu gizemi çözüldüğünde, “katarsise” (duygusal arınma, boşalma) ulaşmak yerine umutsuzluğa kapılırız. Kanımca bu tip polisiyelere son yıllardan True Detective, The Killing, Top of the Lake, The Fall ve Fargo örnek olarak gösterilebilir.

2013’te İngiliz ITV kanalında yayınlanan sekiz bölümlük Broadchurch de işte öyle bir polisiye. Dizi, herkesin birbiriyle ahbap olduğu küçük bir kasabanın, 11 yaşındaki Danny’nin cinayetiyle alt üst olmasını konu alıyor. Katilin yıllardır tanıdığın yan komşun olması ihtimali, o güne dek okyanusun kenarında huzur içinde yaşamış kasabalıları birbirlerinin sırları ve zayıflıklarıyla yüzleşmeye zorluyor. Kasabanın yabancısı detektif Alec Hardy, ortağı Ellie Miller’a kimseye güvenmemesini, katilin yakından tanıdığı biri olabileceğini söyledikçe kasabaya şüphe sisi çöküyor. Kasabalıların kirli çamaşırları bir bir ortaya dökülürken, o huzurlu turistik kasaba dev bir cinayet mahaline dönüşüyor. Gizem çözüldüğünde, tüm soruşturma sürecinde mesafesini korumaya çalışan Alec bile “Keşke doğru olmasaydı,” diyor.

Son zamanlarda örnekleri çoğalan bu “kötülük yanıbaşımızda” türü polisiyeler herhalde müşterek bir hissin yansıması. Romantik pastoral bir huzurun altının oyulması elbette bir anlamda olumlu. Bu tip polisiyeler bireylerin, konumları (ailevi, mesleki, yaşa bağlı, vs.) dolayısıyla edindikleri ahlaki üstünlüğün aslında bir paravan olduğu gerçeğini bir kez daha yüzümüze çarpıyor. Fakat öte yandan, şüphenin, güvensizliğin ve kötülüğün bu kadar yaygınmış gibi resmedilmesi bizi ister istemez insan doğasına dair metafiziksel bir sonuca da sürüklüyor. İnsanın içinde bulunduğu koşullar yüzünden değil de, sadece doğası gereği kötü olduğu fikri, sonunda metafiziğin toplumdaki temsilcilerinin ekmeğine yağ sürüyor. Bir solukta izlenen ve çok da başarılı bir polisiye olan Broadchurch’de de sonunda önceleri kimsenin uğramadığı kilisenin itibar kazanıyor olması sanırım bunun en büyük göstergesi.

Dizinin geçtiği kasabının ismindeki “church” (yani kilise) ve dizinin Fox TV’de yayınlanan Amerikan uyarlaması Gracepoint’in içindeki “grace” (yani inayet) kelimeleri bu anlamda önem kazanıyor. Bakalım kasabalı, kilise dışında tutunacak bir dal bulabilecek mi? Kasabanın kendini toparlamasını konu alan ikinci sezonun çekimleri Ekim ayında tamamlanmış. Yapımcılar sezonun konusu hakkında ser verip sır vermese de dizinin başarısını devam ettireceğini düşünüyorum.

YORUMLAR




DİĞER HABERLER