Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Depresyondan Binlerce Dansöz ile çıkmak
Bu nedir Menajerimi Ara, hep böyle mi olacağız artık? Aşırı romantik DicBar'ı kökleyelim, gerisi de olduğu kadar mı diyeceğiz? İzleyicilere laf attığınız helikopter sahnesi bile yeni bölüm diye sunduklarınızdan daha mantıklı kalıyor, onu ne yapacağız? Ona buna laf çakacak kadar kendinize güveniyorsanız, en azından balçık çamur klişeleri çekmeyecek kadar yaratıcılığınız olacak, ya da cesaretiniz. Koca bölümü Serdar Ortaç kurtardı yahu, iki sahnesi olan konuk sanatçı! Şaka olmalı ama değil.
 
MA klişelerin dizisi değil demiştim, lafı ağzıma tıktınız. O kadar yaratıcılıktan yoksun ve vizyonsuz bir olaylar örgüsü dönüyor ki, son 35 yılın dizilerinden lalettayin sahneleri kesip montajlasam aşağı yukarı buna benzer bir şey çıkar ortaya. Yaratıcılık yok. Bir fikir geliyor aklınıza, hadi bakalım diyoruz burası şenlikli olabilir, hemen hazırız yükselmeye çünkü. Sonra hop, çıtır tavuğu sosa bular gibi klişeye bulayıp olabilecek en banal şekilde önümüze koyuyorsunuz hikayeyi. Beren'in abuk subuk entrikalar yaptığı bölümlerde senaryo sündü, biz kuruduk, reytingler süründü. Geçen bölümlerde Beren akıllanır gibi oldu, "hah," dedik, "düzeliyoruz!". İzleyici simsiyah karikatürize karakter istemiyor, gri karakterlerin yavaşça dönüşmesi daha çok ilgi çekiyor neticede, bunu siz bizden daha iyi biliyorsunuzdur. O halde durup durup Beren'i neden ortaya atıyorsunuz? Karakolda ifade vermek üzere Dicle'nin yanına girmesini de siz yazdınız, oradan niye yürümüyorsunuz da şımarık ergenden bir İntikam Kraliçesi çıkarmaya çalışıyorsunuz?
İfşa sahnesinden başlayalım. Cliffhanger olacak tek heyecanlı sahneyi de fragmana koymanın ne kadar akıllıca olduğunu geçtim, o saçma sapan partiye gerek var mıydı cidden? Peride'yi embesil bi oyuna alet ettiğiniz yetmiyor gibi bir de emrivaki yapıyor millete, genç insanların acaba planları var mıdır diye düşünmeden. Anaokulu mu burası, yetişkin insanlar her şeylerini paylaşmak zorunda mı? Böyle milletin hayatına karışan bir kadın mıydı Peride ilk tanıdığımızda? Bilakis öğüt verirken de koruduğu mesafeli ve umursamaz tavrı onu havalı yapıyordu. Şerif Erol'un adını duyunca mutlu olduk, umarım yine gelir ama Peride ergen partisi için Şerif Bey'i ekti ya! Teyzeee exlerin hep ölmüş gitmiş, sen hala yarına iş bırakıyorsun bugünün tadını çıkarmak varken... Kaç yıllık koca menajer, ne ünlü kaprisleri, ne dramalar görmüş Peride, Beren'in kuş beyinli planına ağzı açık atlıyor. Bu alıklıkla EGO menajerlerinin bu kadar dayanmış olması mucize hakkaten, Serkan haklı. Sonra sabah acılar ve gözyaşları içinde boşanan Kıraç akşam partide dansöz alkışlıyor, Feris kürtaj masasından kalkmış kokteyl masasında dikiliyor. Hadi Çınar'ı anlarım, o Jülide'yi görmek için dondurulmuş pizza partisi bile olsa gider ama gerisi ne alaka? Keza Dicle ve Barış'ın o partide ne işi var? o kadar uğraşıp emek verdikleri sürprizlerinin tadını çıkarmak, öpüşmek koklaşmak dururken ne partisi? Dicle gitmese ertesi gün ona ceza mı verecekler? Hele Barış... Hadi o eş durumundan katılıyor diyelim, ama yani o kadar anlamsız ki... Akranı ünlüler exclusive ev partilerinde fink atıyor yahu, sevgilisi var diye daha giremediği ortamlardan çıkmasaydı keşke. Ayrıca parti heralde gece yarısı başlamış olmalı çünkü hızlandırılmış gün aktivitelerini yaparken saat 8'e geliyordu, sonra sürprizler devam etti, yemek, dans derken ayrılıp hazırlandılar, saç makyaj yaptılar, ayrı ayrı partiye gittiler ve daha parti yeni başlıyordu? Uzay zaman düzlemini büken bir akşam ki bitmiyor. Bu sekansla Einstein'ın görelilik kuramını biz kanıtlayacağız mı dediniz, nedir bize de açıklayın?
 
Ünlü birinin ifşa olmasi icin ifşa olduğu kişilerle bir partide ebleh ebleh durması mı gerekiyor cidden? İnternet çağındayız ya! Aaa ama pardon siz, halihazırda bir tek uzay gemisi kontrol edemeyen akıllı telefonun biyometrik kilitlerinden habersizce, telefonunda mahrem bilgiler olan bir menajer asistanına mevzu bahis telefonu ulu orta yerde kilitsiz bıraktırıp güya entrika yapmış ekipsiniz, sizde takvimler hala 2002. Onu da geçtim, gizli tutmaya çalıştığı ilişkisine dair bir fotoğraf olduğunu bilen Barış ya tamam boşver böyle kapatalım bu konuyu diye başını kuma gömüyor. Oğlum ünlüsün lan sen! O fotoğraftan bir tane varsa her yerden çıkabilir diye düşünemeyecek kadar gerizekalı olamaz kimse, ama oluyor işte... Aydıncım, bu noktaya nasıl geldik bilmiyorum ama DicBar cephesinde bir tek sen akıllısın tatlım, aynen devam. Tekrar yazıyorum, internet çağındayız! Siz bir fotoğrafa bakarken o fotoğraf çoktan dünyanın dört köşesini dolaşmış, 32 dile tercüme edilmiş, üzerine yorum yapılmış oluyor. Ay çıldıracağım.
 
Bu kadar severek izlediğim dizi bu kadar acemice şarampole yuvarlanınca sinirim bozuluyor. Kadrodaki her biri birbirinden şahane oyuncular olmasaydi görürdüm ben sizi. Film kopmuş, kurgu savruluyor. Bölümün iki saatinde bomboş top çevirip son 15 dakikaya her şeyi sıkıştırmak ve bunu her bölüm yapmak kimin dahice fikriydi bilmiyorum ama seyirci farkında gençler. Kayyum atanacak raddeye geldiniz bence artık. Ali Bilgin'cim, başladığınız işi bitirmeye gelseniz keşke. Konuk oyuncular var ama sahnelerinde bütünlük yok. Ben tamamen olaydan kopmuşum Almila ve Batuhan'ın sahnelerinde mesela. Çok yazık, çünkü ben bu diziyi izlemeye her hafta farklı ünlüler konuk olacak, onların cameolarını göreceğiz diye başlamıştım.
Sevgililer Günü romantizminde Dicle ve Barış için özel anlamı olan elementler eklenerek sürprizler hazırlanmıştı ve çok ama çok tatlıydı, özendirdi bizi yalan yok. Barış zaten buraların best boyfriendi, "tamamen hayal ürünüdür" diye uyarı yazılması lazım sağına soluna. Dicle de ondan aşağı kalmıyor tatlılık ve düşüncelilikte ama bu sürprizlerin bile işlenişi saçmaydı. Hep bir koştur koştur, hep bir yarım kalmalar... Daha yeni tanıştıkları zamanlarda bile ne kadar dolu ve derin diyalogları vardı bunların. Hadi ilk günlerin heyecanından konuşamıyorlar dedik geçen bölümlerde, e yetmez mi artık? Bu kadar enerjik bir çifti bu kadar bayat yazmak bir başarı yahu, oyuncuları doğaçlamaya bıraksanız daha güzel iş çıkarırlar, boşuna ezber yapıp kafalarını yoruyorlar. İkisinin de on beş yıllık şarkıyı bulup çıkarmış olmalarına ve aynı anda açmalarına bakarken cringelerden cringe beğendik, onu da atlamayalım. Dix Pour Cent'daki Andréa Martel bunları görse CLICHÉÉÉ diye bağırırdı kapalı e'leriyle. Dicle'nin içeriğini bildiği, full yalan olduğunu bildiği röportajda, kendisi istediği için ilişkilerini gizleyen Barış'ın söylediklerine kızması zaten anlamsız olurdu, o da gizlenmek zorunda olmalarına isyan etti. Eh demek ki o da artık hazır göğsünü gere gere ben bu adamı seviyorum demeye. Dolayısıyla ifşa, Feris'le ve belki Emrah ve Gülin ile aralarını biraz gerse bile son tahlilde Dicle'yi rahatlatacaktır, ha tabii bütün dünyaya açıklamaları gerekmiyordu, o olmasaydı keşke. Asıl sorun şu ki, son sahnede Barış'ın suçlu yüz ifadesinden gördüğümüz kadarıyla Barış fotoğrafı önceden görüp bir şey yapmamış olduğu için kendine kızacak (eh...). İş ki Dicle daha önce babasını bildiğini anladığında verdiği gibi gereksiz ve haksız bir tepki vermesin. Bakalım.
Ferisciğimin haklı dramına gelirsek, hak vermekten başka bir şey yapamıyorum. O kadar istediği bebekten vazgeçmek zorunda olduğunu düşünmeye itecek kadar kötü bir durumdaydı. Ama bebeği aldırmaktan vazgeçerek bizi mutlu etti. Feris operasyona gitmeden önce Çınar'ın destek sahneleri gayet güzelken, sonrasında ne oldu, o sona nasıl bağlandı? Bir anda partide gülüp eğlenmeye geçtik :D 25 bölümdür evini görmediğimiz Feris'in ajansta yatıp kalktığını düşünüyordum ben ama varmış bir evi, Serkan kapısına kadar gidince gördük. Bu arada Serkan'în Feris'e olan hisleri konusundaki samimiyetine güveniyordum, güvenimi boşa çıkarmamış olmasına çok sevindim. Amma velakin bu çifti, yani 30larında, ateşli, her gün birbirini gören iki kişiyi bu kadar uzak tutamazsınız birbirinden. Serkan'ın gerçeği gizlemiş olması büyük sıkıntı maalesef, umarım güzelce açıklayabilirsin ve bu durumu telafi edebilirsin Serkan Tahtacı. EGO'ya geldin geleli senin de nöronların ateşlememeye başladı, kendine gel Serkan. Ama ultrason fotoğrafına bakarkenki halin çok tatlıydı. Ben gelecek bölüm bu konunun konuşulacağını umuyorum. Serkan zaten peşini bırakmayacaktır, Feris de lafı dolandıracak bir kadın değil. Güzel güzel konuşurlar umarım.
 
Çınar'ın yaptığı profesyonellik dışı ve çirkin hareket için usulünce perişan olmasına sevindim. Darısı yaptığı bütün kasıtlı suçlar için henüz hiçbir bedel ödememiş olan Beren'in başına! Çınar'ın pişmanlığı ok, depresyon hırkasınıysa Emrah yaksın bir zahmet. Emrah'ın da Dicle'den özür dilemesi hoş bir hareket oldu. Hep sen mi trip atacaksın Emrahcım? Çınar ve Jülide yeniden barışırlar mı bilmem, pek bir şey de hissetmiyorum bu ikisine karşı. Kıraç'ın on dakikada boşandığı Mayda da bir anda silindi gitti. Dicle ve Kıraç ilişkisinin bile, bu kadar heyecanlı ve gelecek vaadeden bu gerilimin bile bu kadar mıç mıç hale dönüşmesi tam bir azap yarabbi. Dicle'nin ayarı yok zannedersem, Kıraç'ı her kusurdan azat etmesi bir tarafa, pamuklara sarıp kuş gibi bakacak kıvamda şu an. Neyse ki bölüm sonunda Kıraç'ın fal taşı gibi açılmış gözlerle bakmasından anladığımız kadarıyla Dicle'nin ilişkisine karışma cüretini kendinde bulabilir, bu durumda da Dicle'nin üzerindeki şefkat kumkuması tavrı bir sıyrılır hayırlısıyla. Sen kimsin ki yıllardır başından attığın kızın ilişkisine karışıyorsun? Sus! Kıraç ve Dicle arasındaki gerilimi, belki bir tartışmayı, Dicle'nin eskisi gibi doğru bildiklerini pat pat söylediği sahneleri özlemle bekliyorum.
 
Haftaya görüşmek üzere!
 
 
 
MERVE DENİZ

 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER