Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Bu yazın sıyrılan işi Hayatımın Aşkı olacak!

Hayatımın Aşkı dizisi hayatımızın ve ekranın tam da diziye doyduğu bir anda geldi. Zaten tüm sezon 8963921 adet dizi geldi geçti, arkadaş bunlar kara para mı aklıyorlar dedirtecek kadar anlamsız işlerin ekranda belirip sonra aniden yok olduğunu gördük.

Yaz dizileri deseniz birine ctrl+c, diğerine ctrl+v. Daha önce tutmuş bir işin oyuncusunu al, onu tanıdık bir hikayeye sok, üç dört ışıklı tabelayla diziyi duyur, mis gibi Walter White. Ne bir özen, ne bir adam akıllı kadro, ne hikaye, ne senaryo ne kurgu.

Geçen sene Kiralık Aşk bu işlerin arasından sıyrılmıştı, bu yazın da sıyrılan işi Hayatımın Aşkı olacak, demişti dersiniz. Tek bir bölümünün birkaç dakikasını izlemeniz yeter, kendinizi ağdasız ve son derece soft finalinde bulursunuz ancak. İlk bölümlerini kaçırıp da şu an hikayeyi anlayamayacak durumda değilseniz henüz merak etmeyin, bir başlayın yakalarsınız. Zaten bir anda öyle bir eğlencenin içine giriyorsunuz ki merak edip geçmiş bölümleri izleyeceksiniz.

Lucky Red dizinin yapım şirketi, asla ve asla özentisiz bir iş çıkarmamış ekrana. Her şey ayrı ayrı ruh katmış diziye. Senaryosunda bazen o kadar detay ve şaka var ki şaşırıp kalıyorsunuz hangisini aklımda tutayım diye. Çok doğru bir cast yapılmış, dehşet içinde izliyorsunuz sanki on senedir beraber çalışıyor hissini veren oyuncuları. Yahu bir kere Zafer Algöz ve Zeynep Eronat’ı yaz dizisi diye ikna edebilir misiniz bu işe? Sağlam enerji sağlam cast’ta bulunur demişler. Hey gidi hey!

Dizinin başrolünde Hande Doğandemir var, Gökçe karakteri ile. Gökçe resmen çağımızın vebası olan az beyaz yakalı sendromuna yakalanmış bir genç kızımız. Hande Doğandemir güzel bir hanım, o da olmasaymış tam yazık olacakmış o karaktere, her bir dakikasında yeni bir sekme açılıyor, her birinde binbir çile. Kafa yapısının bambaşka olduğu ve çim suyuyla beslenen bir ailesi, manyak abisi, atölyede çalışır gibi çalıştığı ama accuk maaş ve bolca ego saldırısı gördüğü işi, o varken gidip dolandırıcılara yüz veren bir patronu, o patrona duyduğu karşılıksız ilgisi ve korkunç bir aşk hayatı var. Ne var ki karşısına Berk Hakman’ın canlandırdığı Kaan karakteri çıkıyor ve bizim cool, karizmatik, yakışıklı, yatak odası ses tonuyla gezinen, akıllı ve sevgi dolu enişte potansiyelimiz oluyor. Eniştelerden biri cepte.

 

Enişte potansiyeli 2 de Demir. Gökçe’nin her bir pack’ine bir kurban verebileceği üzgün kaslısı Demir. Üzgün kaslı; çünkü işinde iyi oluşu veya tüm kızların ilgisini toplayışını çok önemsemiyor olacak ki Yeliz gibi bir cips paketinden hoşlandı. Yeliz bir cips paketi, yarısı boş. Demir’i temiz ve gözü açılmamış, paraya pula bakmayan bir kızmış gibi kandıran bir servet avcısı. Ne var ki Demir olayı çözdü, gerçekler ortaya çıktı. Tabii diziye girip çıkmasının bir sebebi olmalıydı; zira hele ki yeni başlamış bir hikayede hiçbir şey boşuna değildir. Yeliz’in gidişiyle beraber Demir de Gökçe’nin itirafını duydu, Gökçe’nin ondan hoşlandığını anladı ve ona farklı bir gözle baktı. Aralarında bir şeyler olmaya başlayabilir, fakat Gökçe’nin talihsizliğinin biraz daha sürmesi gerek gibi. Serkan Çayoğlu’nu ilk kez izleme fırsatı buldum, benim için ekranda birbirine benzeyen birçok yüzden biriydi, yanılmışım. Kendini acayip izlettiriyor bu adam! Bakışı bakış, gülüşü gülüş. Tek sorunu mevsim yazken gömlek falan giymesi. Hiç gerek yok efil efil çıkaralım. Aman Muammer Abi, sen çıkarma da şimdi!

Tüm bunlarla beraber çok eğlenceli bir ailesi var Gökçe’nin. Boşanmış anne babası gizlice Riva’ya gidip taş evde bağır çağır kavga etmek isteyecek tiplerden. İkisini de izlerken hem gülmekten koltuk kenarlarını ısırıp hem de bir parça dertlerini anlıyorsunuz. Yahu o çocuğu yap, dokuz ay bekle, doğunca büyüt, büyüyünce de Bartu olsun! Böyle bir kımıl zararlısı göremezsiniz, ekranın en manyak adamlarından biri şu anda. Sadi Celil Cengiz çok iyi canlandırmış, her oyuncunun “ben fahişeyi de oynamak isterim bir psikopatı da” klişesi ucundan da olsa gerçekleşmiş. Hakkından gelebilecek kişiyi arıyoruz, henüz bulamadık.

Gerçi Yonca Evcimik tüm ihtişamıyla orada ve her an herkes nasibini alabilir, Bartu’ya dur diyecek olan biri varsa o da teyzesinin anlık çıkışları olabilir. En eğlenceli karakterlerden, inanılmaz eğleniyor insan izlerken. Bir kere o Yonca Evcimik, insanın bir anda bandırıp yiyesi geliyor taşı toprağı. Doyamıyoruz izlemeye, her hafta bir aşk macerasına atılsa da ona dram gelen şeye biz katılarak gülsek. Son olarak Sema… Bu sene yapımcılar, senaristler bir huy edinmiş. Diziye inanılmaz tatlı bir “en yakın arkadaş” figürü sokup sahnelerini ilk başta accuk accuk veriyorlar ki çıldıralım. Sonra Kiralık Aşk’ın Nihan’ı, Tatlı İntikam’ın Başak’ı gibi gitgide vazgeçilmez bir karakter halini alıyorlar. Kokarca ex Emre ile buluşan Gökçe’yi yalnız bırakmayıp arkasına oturduğu, arkadaşı fenalaştıkça arkadan viksli mendil uzattığı bir sahne vardı ki gülerken sağlam kalori vermişizdir.

Kısacası kadro süper, hikaye tanıdık ama işleyişi farklı, ajans ortamı eğlenceli, ev olabildiğince tantanalı, enerji Allahuekber Dağları’nda.

Üstelik hiçbir şey için değilse bile durup beş dakika Hande Doğandemir nasıl düşüp bayılmamış yahu demek için ilk 4 bölümden kareler izleyin. Zira sakin kaldığı tek bir an yok. Sırtına havlu koyasım, tüm camlara S yazasım geliyor çarpıp düşmesin diye.

Yolun açık olsun Hayatımın Aşkı, şimdiden Pazar gecelerini kapattın bile.

Ha unutmadan, Pazar günleri bu diziyi Twitter hesabımız @EkranellaHA üzerinden konuşuyoruz. Sizleri de bekleriz, Bartu’yu peşinize takıp gelmezseniz tabii…

YORUMLAR




DİĞER HABERLER