Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Brie Larson’ın Oscar’lı günleri

Oscar mevzularına hakim bir insan değilim, bu seneki törene hazırlığımı da Aras Bayram ile yaptım, o ne dediyse inandım.Bu satırları yazdığım sırada henüz ödül sahipleri belli olmamıştı, ama En İyi Erkek Oyuncu’Yu Leonardo Di Caprio’nun alacağına kesin gözüyle bakılıyor. (Aldı.)  Alsın da. Hepimiz rahatlayalım, işimize gücümüze bakalım. Bu yazıyı yazmamın sebebi ise, En İyi Kadın Oyuncu ödülünde iddialı olduğu söylenen Brie Larson.

Kendisi de bir Oscar adayı olan Room filminde oynadığı Joy karakterine vuruldum resmen. Jack de dünyanın en tatlı çocuğu ama ona ayrıca geleceğim. Room, aynı isimde bir kitaptan uyarlanmış, Joy’un bir adam tarafından kaçırılıp yedi yıl bir odada esir tutulmasını anlatıyor. Bu esaret sırasında Joy’un bu adamdan bir de çocuğu oluyor, beş yaşında, ismi Jack. Joy ve Jack, sadece tepesinde bir pencere olan bir odanın içinde yaşıyorlar. Görüldüğü gibi, film konusu itibariyle son derece depresif, anlatırken bile boğucu. Gel gör ki filmi izlerken öyle olmuyor. Hayat Güzeldir’den (La Vita E Bella) beri gördüğüm en güzel mutluluk oyunu aslında Room. Olabilecek en kötü şartlarda yaşayan bir anne oğlun birbirlerinden güç almalarının muhteşem tarifi.

Filmin bir noktasından sonra bir takım planlar sonucu nihayet ikisi de kurtuluyor esaretten, Joy’un ailesinin evine dönüyorlar, orada da elbette travmalar peşlerini bırakmıyor. Ancak, Jack’in hayatı boyunca bir odada esir olarak büyütülmüş, geceleri annesine tecavüz etmeye bir adam geldiğinde gardıropta uyuyan, annesinden başka tek bir insan bile görmeden yaşayan ve bir halıda ölü taklidi yaparak annesini ve kendisini esaretten kurtarmayı başaran beş yaşında bir çocuk olduğu göz önüne alındığında, bu sosyalleşme aşamasını minimum hasarla atlatıyor, ve işte bizim bunu gayet inandırıcı bulmamızın sebebi de Brie Larson.

Joy rolünde o kadar inandırıcı, o kadar o koşullarda nasıl olunabilirse öyle oynamış ki, ne bir eksik ne bir fazla. Oğluna o küçücük hapishane odasının içinde yarattığı dünya o kadar mutlu bir dünya olabilmiş ki, izlerken o ikisine acımıyoruz, güçlerine hayran kalıyoruz onun yerine. Bir sürü mantık hataları oluyor, bir saniye durmuyoruz üzerinde. Film eleştirmeni değilim elbette, dünyanın en çok film izleyen insanı da değilim ve bir oyuncuya hayran olmam için film boyunca nefesimi kesmesi yetiyor. Brie Larson bunu yaptı. Bir de bazı sahnelerde aşırı Leighton Meester’a benzememiş mi? Söylemeden geçemeyecektim. Bir de Room filmini dilimize Gizli Dünya olarak kazandıranlara da selam ederek, en güzel Oscar’ların kendisinin olmasını dilerim.

 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER