Yıllardır yabancı yapımları izlerken hayıflanırdım. “Acaba bizim de böyle güzel projelerimiz olacak mı?” der dururdum. Artık biliyorum ki bizim de böyle projelerimiz olacak.
Masum’la başlayıp 7 Yüz ile devam eden deneme yanılma sürecinde BluTv zirveyi yeni yapımı Bozkır ile bulmuş.
Çekimler, karakterler, senaryo dili, ambiyans, atmosfer ile buram buram içine alan Bozkır, sizi sıkışmışlığının, monotonluğunun içine hapsederken sindire sindire akan hikayesi ile merak duygunuzu her bölüm doz artırımı ile kamçılıyor.
Bir çocuğun vahşice katledilmesinin ardından gelen süreçte, kırsalın hikayesi ile ülkenin güncel durumuna, alışılagelmiş tabularına, bir türlü yüzleşmediği sancılarına ayna tutuyor.
Bu ayna tutuş, kah komiser Seyfi’nin sakin dilinden, kah genç amir Nuri’nin durmadan soran anlatıcı kimliğinden, kah emniyet müdürünün brökratik yalakalık seviyesinden, kah zengin Abbas beyin küstah ikircilikli dilinden Bozkır’dan şehre ve şehirliye eleştiri olarak da yansıyor.
Birbirinden farklı olan ve birbirini tamamlayan iki baş karakterimiz Seyfi ve Nuri komiserler balinanın peşinde kapalı topluma, bürokrasiye, ülkenin hastalıklarına rağmen koştururken, bir anda ortaya düşen Anadolu tiplemesi Ziya ile dizi yeni bir sır kapısı açıyor.
Ana hikaye ile birlikte açılan bireysel hikayelerle Bozkır, izleyicisini sıcağında kavuruyor resmen.
Bir de tüm bunların üstüne Yiğit Özşener ve Ekin Koç’un başarılı performanslarına tad katan ikili dinamizmi olunca, dizi izleyiciyi kendine daha da bağlıyor.
True Blood tadında, Nuri Bilge Ceylan’ın Anadolu’sunu Person of Interest göndermesiyle anlatan bir bir yapım Bozkır.
Hollywood kalitesinde ama bize yabancı değil, bizim içimizden.
DARMODY