Geçtiğimiz hafta all exclusive avize tasarımın çalınıp merdiven altı üretilmesi ile gerilen bir ortam bırakmıştık Bolat Çiftliği'nde. İnsan nişanlısına böyle der mi diyerek herkes çok şaşırdı ve Serkan'a tepki verdi tabii, Engin'in de dediği gibi, güvenmiyorsan ne demeye nişanlandın? Amma velakin, işin gerçek yüzüne baktığımızda ben Serkan'ı çok da yerin dibine gömemiyorum. Eda’cığım, tabi gururun kırıldı, üzüldün de, ama "En baştan Eda bunu yapmaz demeliydinnn!" nedir, neden desin ki bunu? Senin de geçen hafta "46 gün kaldı" diyerek hatırlattığın gibi, sadece iki haftadır tanışıyorsunuz, çok şey yaşamış olabilirsiniz ama iki hafta dediğin nedir ki? Anneannem "Bir insan bir insanı bir kilo tuz yemeden tanıyamaz" der, siz daha 10 gram tuz tüketemediniz birlikte kuzum? Serkan'a kızıyorsun egosu şöyle, tavırları böyle diye ama senin egon da aynı. Sana güvenmek için kanıt istemesi de normal, zira, İKİ HAFTADIR TANIŞIYORSUNUZ ve tek kopya sana zimmetlenmiş. Welcome to the business life, prenses. İlk andaki yükselmenin etkisi geçtiğinde, ertesi gün Serkan konuşmaya çalıştığında yine gaza gelmek yerine sakince bekleseydin belki özür dileyecekti, ki bence dilemesi gerekiyordu. Zaten tavrının yanlış olduğunu anlamıştı, her ne kadar bir yıllık emeğinin boşa gitmesinin verdiği kızgınlık olsa da. Ve sen de iki (rakamla 2) haftadır tanıdığın bir adamın sana koşulsuz güvenmesini beklemek yerine, sakince ben tabii ki böyle bir şey yapmadım ve durumun çözülmesine yardım edeceğim deseydin, boşuna çıkmaza girmeyecek ve ilerleyen günlerde yalamak üzere bol bol tükürmeyecektiniz... Demek istediğimi bir örnekle açıklayayım; bir yanlış anlaşılma olsa ve bir suç isnat edilerek mahkemeye çıksanız, "Bana nasıl güvenmezsiniz Hakim Bey? Ben gidiyorum, bir daha da bu mahkemeye asla gelmem" mi dersiniz yoksa mantıklı bir şekilde kendinizi savunur musunuz? ..... Söyleyeceklerim bu kadar, Sayın Hakim.
Selin, ah Selin, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olacaksın, ki Ferit de sıradan bir bulgur değil, bence aşk adamlığı ve modernliği ile gayet firik bulguru. Yanlış yapıyorsun aşkım, bırak Serkan'ın peşini. Böyle böyle Ferit'i zorla dark side'a ve Kaan'a yardakçılığa itebilirsin bile. Neyse ki günün sonunda Selin de farkına vardı sanki durumun, Ferit'ten bir rest daha yiyince kendine geldi, Serkan'ın cazip teklifini geri çevirdi. Sonra yine gitti ama, en azından oradaki konuşma güzeldi, bunu bir "kapanış" olarak kabul eder ve Serkan ile ilişkinizi artık geride bırakırsın umarım canım.
Aydancım, Kraliçem. İşte oğullarınızı düzgün yetiştirin derken bundan bahsediyoruz, Serkan'a bir kadına böyle davranman hiç hoş değil, sen böyle biri değilsin diyerek ayar verdi, sonra gitti Eda'ya da "Serkan hata yaptı," da dedi. Sen tam da Selçuklu'nun torunuymuşsun Aydan. Ayfer'in gidişini "Aaaaaaaa" diye kibarlığını bozmadan izleyişine de bayıldım, klasın bir ekol olacak yakında. Alptekin'in sürpriz çıkagelmesi ile keyfi biraz yerine gelen Aydan, "Biz o zaman doğru olduğunu düşündüğümüz şeyi yaptık," diyerek neyi kastetti acaba? Bir sır çıkacak gibi oradan. Klişe bir şey çıkmasın ne olur, burada yüksek sesle dile getirmeyeyim şimdi.
Dizilerde karakterlerin ayrılık zamanı bakıp içlendikleri fotoğraflar olur, ama o fotoğraflar asla birinin fotoğraf çekebileceği anlardan değildir. Serkan'ın baktığı anlık fotoğrafları diyorum, çalılıkların arasından biri mi çıkıp çekti onları?
Bölüm boyunca birlikte gittikleri yerlere gidip konuştuklarını hayal eden Serkan'ın, çorbacıya gidip bir çorba içmesini de bekledim ama o kadar değilmiş. Ayrıca bir daha yüzümü göremezsin dedikten sonra yüzük verme bahanesiyle, efendime söyleyeyim, proje verme bahanesiyle yine Serkan'ın peşine gittiğini anlamadık sanma Eda. Daha sonra da verirsin yani, kaçmıyorsun ya. Ya da git Seyfi'ye ver, ne bileyim. Özel kuryeye de verilebilir, illa görüşmemek isteniyorsa... Hani, mesela.
Seyfi bu bölüm harikaydı. Herkese trip attı, ama Serkan'la şu diyaloguna bayıldım:
"Peki siz benim ne gördüğümü biliyor musunuz?"
"Ne?"
"Yalnız bir adam!" hahahahahah Seyfiiii seni seviyoruz!
Pırıl ve Ceren'in profesyonel profesyonel kapışması sırasında voltayı alan Engin, ilerleyen günlerde bu ikisini gerçekten birbirine düşürebilir mi? Cerenciğimin asilliğine yakışmaz böyle erkek kavgaları, Pırıl'dan al kurtar şu çocuğu güzelim ya. Bu arada Pırıl da, Engin'le olmazsa çıkıp başkalarıyla tanışabilecek ışık da yok, öyle iş iş diye manyağa bağlamaya devam eder ömür boyu.
Bu haftanın en güzel sahnesi bence, Serkan ve Selin, Stella eşliğinde konuşurken gizlice onları dinleyen Eda ve Ferit'in olduğu sahneydi. Kapı deliğinden, pencere kenarından, olmadı asansör boşluğundan çeşitli konuşmalara tanık olmalara alışkınız tabi, ama burada hem konuşma mantıklı (mantık!) ve aydınlatıcıydı, hem de Eda ve Ferit'in tavırları. Ferit, çok minnoşsun, keşke bu kadar sevmenin karşılığını da alsan. Sana dua edeceğim bebeğim.
Bu arada ata Stella dedim, çünkü adı oydu ama Selin bu hafta kendisine Star dedi. İtalyan vatandaşlığından İngiliz vatandaşlığına mı geçirdiniz atı, ne yaptınız?
Bizde verilen yüzük geri alınmaz. -by Serkan Bolat. İleride kuyumcu açarsan, duvarına yazdırabileceğin sloganın şimdiden hazır. Veresiye yok, iade yok. Gün boyu Eda'dan haber almak için kıvrandı durdu Serkan. Engin'e "Nereye gidiyorsun? Burada da arayabilirsinn!" bile dedi, yaa çaktırmadan haber alacaksın di mi Serkan Efendi? Sürüneceeesin. Bu arada yüzük sahnesinde Eda Serkan'dan başka şeyler söylemesini bekledi, ama bu mantık dahilinde değil. Kim sadece iki hafta içinde, hele de böyle gergin bir anda yüzüğü sonsuza kadar çıkarmanı istemiyorum!! der? Hele de Serkan gibi biri. Bence kendi çapında bayağı açılıyor Serkan. Evet bir şeylerin farkında, ama canlarım, elinizi vicdanınıza koyun bana yalan söylemeyin, hanginiz aşık olduğunuzu anladığınız anda gidip "ben seni seviyorum hadi evlenelim" dediniz? Bir durup düşünülür, bir hisler tartılır, bir karşı taraf değerlendirilir, öyle değil mi? Edacığım sonuna kadar sabırsız bir kız olduğu için şimdilik bunu anlamasını beklemiyorum, ama ne olur allahaşkına o da birtakım aydınlanmalardan geçsin, bir durup düşünmenin önemini kavrasın. Ne olur bak, allahın adını verdim!
Selin'in normal hareketleri nasıl da Serkan'a değişik görünüyor değil mi? Arabanın üstünü kapatmak istemesi bile, aslında ne kadar da birbirlerine göre olmadıklarını gösterir oldu. Diyeceğim o ki, görün ve öğrenin kızlar; biri sizden hoşlanıyorsa müziğe eşlik etmek gibi en ufak şeyiniz bile ona harika görünür, sizden hoşlanmayacaksa da saçınızın uçması bile batar. O yüzden, her halinize hayran olmayan erkekleri baş tacınız yapmayın, hayatlarınızı onlara endekslemeyin. Sizi istemeyenlere değil isteyenlere değer verin. Arada hayat ve aşk dersi de attırıyorum, bunları ileride danışmanlık ücretine bağlayacağım, ona göre kaçırmayın.
Hangar kadar ofisin içinde saklana saklana tam da arkasından Serkan'ın çıkacağı kapının önüne saklanmak bence bir maharet. Aferin Eda! Geçen de söylemiştim, akıllı bir kadın fırsatını kendi yaratır. Ha bu arada "Malum bugünlerde temizlik önemli diyerek," bana selam mı çaktın Serkoş? Aldım selamını ;) Haftaya ornitorenk de, ben anlarım.
Ahh. Melek'e üç haftadır kızıyordum ama Kaan'ın ne mal olduğunu anladığı sahne çok hoştu. Aferin kız! Kız dayanışması anları çok dokunaklıydı. İşte böyle, birbirlerinin arkasından iş çevirmeden, açıkça, iletişim kurarak yaşatılır arkadaşlık. Karanlıklar Kraliçesi Fifi'nin (Figen? Fidan? Fitnat? Firdevs??) eterli planına şapka çıkarıyor ve bu işin uzamadan çözülmesini sevinçle karşılıyorum. Dahası, Melek'in kendisiyle böyle oynadığını öğrendiği Kaan'ı şak diye engelleyip silmesini de ayakta alkışlıyorum. Gereksiz şeyleri hayatınızda tutmayın, atın.
Haftaya kadar sağlıcakla!
MERVE DENİZ