Öncelikle Aydın is a mood demek istiyorum. İnsanlar yeni işlerinde ilk günde daha mail açmayı öğrenemezken Aydın'ın ilk gün ilk saat içerisinde gidip magazin basınıyla kankito olmasını es geçiyor ve şu ifadelere bakıp bakıp gülüyorum.
Köpekbalığı iken istavrite dönen Kıraç güya akıllı, zeki, ama tam bir amatör gibi faka bastı. Serkan'ın adımlarını da tahmin edemiyor. 2020 model katlanan cep telefonu yanında iPhone 2G gibi kaldı. Ayrıca Kıraççım, Melis Birkan'ın seni terk etmesini de hak ettin, dışarıdan başka konuşup arkadan gizli sözleşme yapıyorsun, e o senin oyuncun değil mi? Ayıp gerçekten, sonuna kadar hak ettin paketlenmeyi. Ayrıca, malumunuz tüm sektörlerde olduğu gibi sinema endüstrisinde de cinsiyetler arası ücret eşitsizliği son yıllarda hız alarak tartışılagelen, kadınların mücadelesini sürdürdüğü bir konu. Hatta Hollywood'da erkek oyunculardan da destek buldu; Benedict Cumberbatch gibi oyuncuların (azıcık fan girl'lük yapabilir miyiz? Benediiicct ay lav yu!!!) dahil oldukları yapımlarda kadın oyuncularla eşit ödeme konusunda aktif olma çağrıları kadınların bu haklı mücadelesine destek oldu. Bu mini hikaye de bu konuya değinir gibi oldu ama bir yere bağlanamadı, çünkü Ushan "fazla parayı kabul ettim ama bir sor niye ettim" diye Melis'i sevimsizce ikna etti. Melis de tam bir "o benim kocam, sever de döver de" tepkisi gösterip Ushan'ı affetti, Kıraç'ı tekmeledi. Neden, ne farkları vardı ki? İlerleyen zamanlarda Melis, o ekstra parayı göremeyince pişman mı olacak? Asla inanmıyorum senaryonun bu kadar ileri görüşlü olduğuna. E o zaman neye hizmet ettiği belli olmadan kapandı gitti bu sahne, sadece Kıraç'ın terk edilmesiyle kaldı. Bu arada Melis-Ushan hikayesi gerçek bir hikayeden esinlenme miydi, merak ettim. Kimdi acaba bunu yaşayan çift? Adeta bir Brangelina hikayesi asfhasfh şaka şaka.
Emir hoş bir şekilde, kimseyi kırmadan dökmeden aradan çıktı bu bölüm. Ah işte, bu üçgeni buralara hiç getirmeseydin Ekin Hanımcım, arka planda az az devam etseydi Dicle'nin hikayesi, herkesi "ergen dizisi oldu" diye konuşturmazdın. İyi mi oldu şimdi ha? Resmen kendi ayağına sıktı senaryo kaç bölüm boyunca. Şu an karakterler döne döne değişiyorlar. Bakalım duracaklar mı? Ama hakkını yemeyeyim, son iki bölümde toparlanma var. Böyle devam; bol menajer, az entrika.
İşi her şeyi olan Feris'in, "adam kayırıyormuşsun" lafları karşısında bu kadar gerilmesini ve tepki göstermesini anlıyorum. Profesyonel bir görüntü değil sonuçta. Ama Nejat o ortamdayken öyle bir çıkış yapmak da aptallığın daniskası be tatlım, adamın yanından sekiz saniye önce kalktın! Kendisi normalde çok overdose bir insan olsa da (kesin Yengeç burcu erkeğidir) Nejat burada haklıydı. Bu arada bu lafları Serkan'ın çıkardığı konusunda da şüphemiz yok herhalde. Adam ahtapot gibi her yere dokunuyor. EGO'nun temelini dinamitlemeye kararlı olan Serkan'ın şu hırsı umarım iyi bir sebeptendir. Sen yurt dışına git, yıllarca yaşa ama her cent'i kenara koyarak intikam planı yap, olacak iş değil. Kıraç senin "babaniii babani mi eldurdu"? Yok o değilse, get a life, man! Zamanında Kraliçe olarak taç giydirdiğim Feris'e o zamanlar bayılıyordum ama gittikçe boyutsuz, iç bayan bir karakter olmaya başladı. Heyecanlandırmıyor artık. Canancım Ergüdercim ne yapsın, kadının gözleri gülüyor ama işte, sahneler kısır.
Leyla'nın hiç Kıraç'ın yüzüne bakma niyeti yok, çok sevindim. Ama gerçekten barut fıçısının fitili ateşlendi, Kıraç'ın gözleri önünde yavaş yavaş yaklaşıyor patlamaya. Çok geç Sünger Kıraç Kısa Pantolon, eline fırsat geçtiğinde söyleyecektin gerçekleri.
Dicle ve Barış'ın evdeki sahnesini izlerken heyecanlanmayan vejetatif duruma girmiş olabilir, bir baktırsın kendine. Zaten dizileri bu heyecanları görmek için izlemiyor muyuz tatlışlar ;) Hep söylüyorum iki oyuncu da çok iyi rol yapıyorlar, o heyecan ekrandan geçti bana buram buram. Aydın gibi izledik. Bu Dicle'yi biraz tutarsız bir hale soktu, evet, ama kendi ilişkilerinizde hiç ileri geri yapmamışsınız gibi tepeden bakmayın rica ederim. Olmasa keşke ama oluyor işte, hepimiz kırdık o cevizleri. Karakterlerin slalom atmalarını yedi bölümdür eleştiriyorum zaten, aynı şeyleri tekrarlamamın anlamı yok. Ama şöyle bir kılıf bulabilirim; genç bir kız, yeterince deneyimli değil, İstanbul'a geldi aylarca tek başınaydı, nispeten sefalet çekti. Sonra birden, on binlerce hayranı olan yakışıklı ve ünlü iki adamın ilgisine maruz kaldı. Kim olsa şaşırır. Daha deneyimli olanlarımız bu ilginin güzelce tadını çıkarır, kıçı başı dağıtmazdı tabii ama Dicle'de o yok. Eh şimdi de hislerinin nerede olduğunu açıkça gördü. Bu noktada, iki karakterden de nefret etmeyi gerektirecek geri dönülmez bir saçmalık, bir kabahat göremiyorum ben. Daha önce iki kez laflarıyla dövdüğü Barış'ın da artık bir kere daha paspas olmak yerine Dicle'den net bir adım beklemesi normal. Ama çok da abartmasın! Ne dedi Barışoğlan? "Sinan'ın (benim) repliklerinin (söylediklerimin) altını çiziyoruz ki sonra tekrar üstünden geçelim". Yani diyor ki, daha önceden sana hislerimi açıkça söyledim, sen onları bir düşün, zamanı gelince tekrar konuşalım. Dicle'nin evden çıkarkenki o haline üzüldüm ama yani, birine bakarken kalbin ağzına gelmiyorsa ne anlamı var tüm bu ahkamlarımızın? Haydi hayırlısı, umarım çok çamura batmazlar karşı tarafı dize getireceğim derken. Bu arada güç bela Dicle'nin alnına yapışık saçlarından kurtulduk, şimdi Barış'ın saçları yapışık. Allahım sen bana sabır ver. Jöleoğlan.
Çınar'ın annesinin oğluşunu evlendirme macerası görünen o ki uzadıkça uzayacak, fekat baymaya başladı bile. Teyzecim o iş zor, sen şimdi git seneye tekrar gel. Peridecim de Çınar'la taktik toplantısında pek tatlıydı ama madem köstebekten şüpheleniyorsun, niye ulu orta yerde anlatıyorsun planını be kırmızı dudaklım? Zaten dizide herkes kapıdan, bacadan birbirini dinlemeye teşne... Kapıdan dinlemek demişken, Gülincim, başkalarının özel hayatını ne hakla öyle sorguluyorsun sen? Kendine gel.
Son olarak, Yetkin Dikinciler böyle bir sahte aile dramasıyla dahil olur mu bir-iki bölümlük? Ay olsun lütfen çünküü! Gözlerimiz ve kulaklarımız davudi sesiyle ortama girişine çok hazır.
MERVE DENİZ