Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Antalya'nın galibi Kuzu oldu
 
51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali 18 Ekim Cumartesi akşamı Antalya Expo Center’daki kapanışla sona erdi. Birbirinden ünlü konukların katılımıyla gerçekleşen bu kapanış, festival tarihinde önemli bir iz bırakacak gibi. Bunun ilk sebebi de festivalin başlamasına günler kala gelişen “sansür” tartışmaları ve ülkenin içerisinde bulunduğu karmaşık durum diyebiliriz.

Her ne kadar uluslararası bir festival olsa da bunu tam anlamıyla hissettiğimizi söyleyemeyeceğim. Zira Antalya gibi turist odaklı bir şehirde, festival yabancı izleyicinin ilgisini çekememiş durumdaydı. İzlediğim yabancı filmlerin hiçbirinde salon dolmamıştı. Bir nevi istediğiniz yere geçin durumu.

Yabancı izleyicinin festivale olan düşük katılımını anlamak mümkün fakat aynı şeyi yerli izleyici için söyleyemiyorum. İstanbul ile kıyaslamak ne kadar doğru olur bilmiyorum ama çoğu filmin izleyicisi sayısı 20-30 civarını geçmeyecek düzeydeydi.


Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku film ekibiyle Perge Salonu’nda söyleşi…

Bunun yanı sıra festivalin odağını oluşturan yerli filmlerin galaları hınca hınç doluydu. Elbette film ekiplerinin ve ünlü simaların katılımı ilgiyi arttırıyor. 17 Ekim Cuma akşamı AKM’de gösterilen Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku filmi Ulusal Uzun Metraj yarışma filmlerinin sonuncusuydu. Ünlülerin bile merdivenlerde oturmak zorunda kaldığı bir kalabalık söz konusuydu. Fakat şunu da es geçmeyelim, salonda hiç yabancı konuk yoktu. Elif Dağdeviren’in deyimiyle “biz bizeydik."

 
Yine aynı gün düzenlenen Antalya Film Forum’un son Master Class’ı Abbas Kiarostami ile gerçekleşti. Önce 2006 yılında çektiği Roads of Kairostami adlı kısa filmini izledik. Ardından yapılan söyleşide Usta yönetmene kulak verdik. Kişisel yaşamından, yönetmenlik kariyerine uzanan söyleşide herhalde festivalin ruh haliyle bağlantılı olarak gelen soru ve cevabı düşündürücü.

Kirazın Tadı filminin bir süre İran’da gösterilmemesi ve “sansür”e uğramasını nasıl değerlendirdiği sorusuna:

“Benim filmlerim sansüre uğramadı, sadece gösterilmedi. Ve hakikaten benim filmlerimin hiçbiri sansüre uğrayacak özelliğe sahip değil. Ben filmleri makaslanıp, bölünüp, ondan sonra bunların edebiyatını yapmak isteyen yönetmenlerden değilim. Yönetmenler zeki ve akıllı olmalı ki varsa bir sansür kurulu dahi ona uygun olarak oradan bile geçecek şekilde başarmalıdır.”

Kapanışa gelecek olursam;

Saat 21.00’den itibaren konuklar tören alanına gelmeye başladı. Uzun bir Kırmızı Halı yürüyüşü olduğunu söylemeliyim.

Saat 22.00 civarında başlayan ödül töreni ve sahnede yaşananlar uzun bir süre unutulmayacak. Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel’in yaptığı sinemanın ve siyasetin karıştırılmamasına yönelik konuşma, Ertem Göreç’in sahnede sazı eline alıp ayrıştırıcı ve ayrımcı bir dille yaptığı konuşma bana göre başından beri var olan sorunlara gül dikti.

Organizasyonun özellikle kapanışta da devam eden sorunları sahneye de yansıdı. Oflu Hoca’yı Aramak filminin ekibine oturacak yer kalmaması ve tribüne sıkışmaları buna ciddi bir örnek.


Hülya Koçyiğit her zamanki gibi zarifliğiyle göz doldurdu. Ayaküstü sorulara verdiği cevaplarda, festivalin yüzü olmaktan gurur duyduğunu, burada olmaktan ötürü mutlu olduğunu dile getirdi.


Cüneyt Arkın bakmayın eşine tutunduğuna hızla hareket ediyor. Enerjik ve neşeli, bir o kadar da esprili.


J.C. Van Damme’ın katılımı da ilginçti. Basına poz verirken samimi görüntüler ortaya çıktı. Birkaç kişinin selfie isteğini kıramadı fakat durum durdurulamaz bir hal alınca o da basınla toplu bir selfie yapmaya karar verdi. Kısmetse görürüz.

Ekipler bir bir gelmeye devam ederken göğüslerinde Kobane yazısı olanlar ülkede yaşanan olaylara dikkat çekmek için sessiz protesto gerçekleştiriyordu. Elbette sahnede bunun hakkında konuşanları da unutmamak gerek.


Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması Jürisi üyelerinden Halit Ergenç gecenin şıklarındandı.


İtirazım Var filmi festivalden üç ödülle dönmeyi başardı. En iyi yönetmen ve senaryo ödülleri Onur Ünlü’ye gitti. Tabii senaryoda tek başına olmadığını hatırlatmak gerek.


İstanbul Film Festivali’nde de kucakladığı ödülü alarak bir nevi duble yaptı diyebiliriz onun için. Serkan Keskin en iyi erkek oyuncu ödülünü Annemin Şarkısı filminden Feyyaz Duman’la paylaştı.


Kaan Müjdeci de Kobane’yi unutmayanlardandı. Her bulduğu fırsatta sahneye çıktı. Venedik Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülünü alan Sivas filmi, Altın Portakal’da üç ödül almasına rağmen beklendik başarıyı sağlayamadı.



Dünya Güzeli Azra Akın da oradaydı. Güzelliği ve sempatik tavırlarıyla dikkat çekti. Antalya’da olmaktan mutlu olduğunu söyledi.


Yaşam Boyu Başarı Ödülü alan Abbas Kiarostami festivalin ve gecenin önemli konuklarındandı.


Derviş Zaim, Balık filmiyle festivalden eli boş döndü. Başrol oyuncularını kapanış töreninde göremediğimizi söylemek isterim.


Dondurmam Gaymak ve Entelköy Efeköy’e Karşı filmleriyle tanınan Yüksel Aksu da festivaldeydi. Ulusal Uzun Metraj Film-Yön en iyi yönetmen ödülünü veren ekibin içerisinde bulunduğunu hatırlatayım.


Demet Evgar şıklığı ve güzelliğiyle olduğu kadar sahnede yaptığı konuşmayla da alkış aldı. Yaptığı konuşmada 28 Mayıs 2013’ten bu yana Gezi’yle başlayan olaylarda ölen gençleri hatırlattı.


Annemin Şarkısı dört dalda ödül almayı başardı. Bunlar yönetmen, oyuncu ve müzik kategorilerinde geldi. Onlar da sahneye çıktıklarında ülkenin gündemine dair mesajlar vermeyi ihmal etmediler.


Fotoğraflar: Doruk Önal
 
YORUMLAR




DİĞER HABERLER