Galalar, özel çekimler, binlerce fotoğraf karesi ve Kerem’lerini özlemiş hayranlar topluluğu… Şeref Meselesi Yılın Dizisi diye Pr’ı yapılan başka bir diziydi. Ne yalan söyleyelim güzel insanlar ve iyi bir hikayeden uyarlama olduğu için hevesle bekliyorduk biz de. Peki izledikten sonra hevesimiz kırıldı mı?
AŞKIN ALTUN
Kanal D’nin uzun zamandır beklenen dizisini hakkında hiçbir şey okumadan izlemeye koyuldum. Konuya, oyunculara gelmeden önce en çok sevdiğim kısmı müzikleri oldu. İtalya tadındaki melodilerin ses yüksekliğinin iyi ayarlanması ayrıca sevindiriciydi.
Oyunculara gelecek olursak kadroyu beğendim. Defalarca kez yayınlanan fragmanlardan sonra izlemeyen kalmadığı için başrolleri biliyordum ama anne karakterinin ilk bölümde en çok dikkat çeken isim olduğunu söylemezsem olmaz. İkinci sırada ise tabii ki emlakçılıkla geçinen, her sektörde yatırımı bulunan ve ‘güven abidesi’ Sadullah abi geliyordu. Başroller için bir şey söylemiyorum. Yakışıklı erkekler ve güzel kadınların olması diziler için her zaman önemli bir artı, biliyoruz.
Konu hakkında söylenecek çok şey yok diye düşünüyorum. Diziyi izlerken bol bol önceki dizilere seyahat etmiş olduk zaten. Her şeyin tahmin ettiğim ölçüde gitmesi ikinci bölümü izleme konusunda beni iyice geriye çekti. Pazar günü, belalı zaman diliminde kendisine bol şans diliyorum, ama Kerem uğruna bile Şeref Meselesi’nin işi çok zor.
BAĞLAN KESKİN
Şeref Meselesi sonunda başladı. Hemen söyleyeyim kardeşlerden tabii ki de Yiğit’çiyim. Herkesin ortak paydada buluştuğu Kerem Bürsin özelliklerinin dışında benim Yiğit’i sevmemin en büyük sebebi anti-hero olması. Paranın her kapıyı açacağını düşünmesi, kirli yollara iftiralar ve yanlış anlaşılmalar olmadan düşmesi harika. Emir, Sibel’in dediği gibi ideal insan sadece ve Şükrü Özyıldız bu karakter için doğru bir seçim olmuş. Sibel tabii ki de kızlardan favorim. Yasemin Allen’ın tipi gereği saf bir esas kız olamayacağını biliyoruz ancak esas güzel olan Sibel’in kötü bir karakter değilken kendisini kötü gibi gösteriyor oluşu. Tam bir yanar döner kadın. Bence on sezon sürse Yiğit de Emir de kimi sevdiğini anlamaz. Şu an Emir’e odaklanmış durumda ama Sibel de tabii ki Yiğit’e aşık olacak. Yiğit’in Sibel onu her terslediğinde bebek saflığında şaşırmaları en güldüğüm anlar olsa da, Sibel ve Yiğit arasındaki ‘olumsuz’ elektrik çok seksi. Bölümün başında beş yıl önceye ait görüntüler konusunda kararsızım. Ben bu kadar erken öyle şeylerin tuttuğunu düşünmüyorum. Önce içinde olduğumuz zamana girmeliydik. Kafamızı gelecek meşgul etmemeli. Mesela ben Emir’in kızının saç renginden annesinin Sibel olduğunu hemen anladım. Aklımı kurcalayan şey, o kızın babasının kim olduğu. Kesinlikle Emir, tatlı kalbim, o çocuk senden değil. Kardeşin Yiğit’ten. Mahallenin diğer kızlarına gelirsek Kübra bizim, o konuda kafam rahat. O karakter bizi alıp götürür. Ancak Derya’yı pek sevemedim. Ne bileyim, o balık ekmek muhabbetinde yok ‘’Yok balıkları da sen tutmuş ol!’’ falan biraz çok fazlaydı. Sonra çocuk neden öpmeye çalıştı? Sibel’in annesini de bizim çocukların annesini de sevmedim. Tilbe Saran’ın halka inmesi güzel oldu ama karakterinin hırsı pek zevk verici değil. Kayınpederini, kocasını yokluğa sürükledi resmen yani ve kötülük dostu ben bundan hoşlanmadım. Kübra’nın kesin çok kafa bulandıracak olan babasının ve Yiğit’in ortak noktada buluştukları yabancı kadını sevdim ama neden onun yabancı olduğunu anlamadım. Yiğit’in para tutkusu dediğim gibi çok güzel, umarım bunu bozmaz ama beş yıl sonra tabii ki de kardeşinin yanında olacak bunu hissedebiliyoruz. Bir de mahalleden Ender ve Selim’i, çok sevdim.
OĞUZCAN ÇAĞAN
Öncelikle: BÜYÜK beklenti, iyi olan sonucu bile kötü gösterebilir. Şeref Meselesi benim açımdan hiç de fena olmayan bir başlangıç yaptı. Çılgıncasına tanıtımının yapıldığı kadar değil belki, ama yine de oldukça beğendim. Bazı noktalarda bir sonraki adımı, durumu, olayı tahmin ettim, evet, ve fevkalade olamayışının altında bu sebep yatıyor benim için. Küçük bir yerden, büyük şehre, hem de İstanbul’a taşınmak öyle sanıldığı kadar kolay bir iş değil- hikaye buradan akacak, belli. Kılıç ailesi bu yüzden, başlangıçtakinden çok farklı olacak ilerde. Üst üste yaşanan travmatik olaylar, gelişmeler- bir aile, bu kadar mı yaşlanır kısacık zaman aralığında? Hem de ilk bölümde? Ama dahası da gelecek bana kalırsa. Şeref Meselesi, geçmişten şimdiye akan bir anlatı olması ve şimdiden bir kesit görmüş olmamızdan mütevellit, heyecanı diri tutmak konusunda da şüpheler uyandırıyor bende, bunu başarır umarım. İlk bölümün sonucu: Bana Artık Hicran De ve Kayıp Şehir’i anımsatan, müthiş etkileyici olmamakla birlikte hiç de fena görünmeyen, iki bölüm sonra kusursuz ya da vasat olması muhtemel bir dizi; benim indimde. Bu iki uçurum arasından kendini sıyırmaya bakacak- hem başka yolu var mı ki zaten?
NİDA FINDIK
Benim çarşambalarımı konu ne olursa olsun güzelleştiren bir Kuzey Güney vardı. Soluksuz iki sene boyunca başından kalkmadan izledim. Hikayenin yanlışlarına bakmadan, sıkılmadan… Beni tanıyanların bildiği üzere erkek kardeş hikayeleri benim yumuşak karnımdır özellikle iyi bir reji ve cast ile çekilirse dizi tadından yenmez hala gelir. Şeref Meselesi ön gösterimi ile birlikte toplamda iki kere izlediğim bir iş oldu. Güneşi Beklerken’den sonra bu işin de rejisinden ve kalitesinden bir şüphem yoktu. Kerem Bürsin ve Şükrü Özyıldız zaten güzel adamlar, Yasemin Kay Allen ve Şükran Ovalı çok güzel kadınlar, Burcu Biricik ise bir kar tanesi kadar duru görünüyor . Tilbe Saran, Handan Hanım’dan sonra buraları yakacak gibi, çok laf yiyecek diye düşünüyorum. Çeneyle adam öldürme vasfı onda da var ne de olsa. İlk bölümde aramızdan ayrılan ama flashbacklerle umarım yanımızda olacak olan Şerif Erol ise ilk bölümden ağlatmayı ve dramı gerçek anlamda, aşırı oynamadan yaşatmayı başardı. Şimdi bu iş tutar mı tutmaz mı derseniz? Bu zamanda iş tutturmak zor, Kerem Bürsin’e ve hayranlarına rağmen zor. Hikayede sallanan yerler var, bunu kimse inkar edemez ancak şu ara yayında olup kaç tane sallanmayan iş var deseniz bunu tam kestiremiyıorum. Gerçi yılın dizisi lafı işin içine girince beklenti otomatik olarak yükseldiğinden gelen eleştirileri de ekip cesurca yorumlamalı ve objektif olarak karşılamalı zira işleri çok zor.
TUĞÇE USTA
Şeref Meselesi, merakla beklenen ilk bölümüyle karşımızdaydı. Yapılan gala, reklamlar, tanıtımlar derken beklenti de bir hayli yükselmişti haliyle. Bir kere her şeyden önce gerçekten güvenilen ve iyi olduğuna inanılan bir işin arkasında durulmasından daha doğal bir şey olamaz. “Fazla tanıtım” bende “Öf, kesin kötü bir iş ve bize kakalamaya çalışıyorlar,” dedirtmiyor da “Kesin fazlaca güvendikleri bir iş, bakalım ne olacak?” merakı uyandırıyor. Peki, tüm bu beklentiye ve yaratılan heyecana değdi mi? Bence fazlasıyla değdi! Hikâyenin ilgili çekiciliği, ortamın ve oyuncuların aurası, güzel müzikler ve Altan Dönmez effect eklenince tadından yenilmez bir hal almış. Evet, Altan Dönmez’in dokunuşları her karede kendisini belli ediyordu. Zaten daha ilk sahneden “Ben buradayım,” dedi bizlere, öyle kaliteli ve etkileyici bir başlangıçtı ki… Hikâye ise muazzam. Seray Şahiner ve Mahinur Ergun’un kaleminden zerre şüphemiz yoktu zaten. Bir hikâyeyi hem birebir uyarlayıp hem de bu kadar başarılı yerlileştirmek müthiş bir iş.
Oyunculuklara ve karakterlere gelecek olursak… Kerem Bürsin, bambaşka bir adam olmuş. Sayer’den bir esinti dahi yok. Yiğit’i çok benimsemiş, çok sevmiş ve en önemlisi de çokça da emek vermiş. Fiziksel değişiminin yanı sıra kendisini psikolojik olarak da Yiğit olmaya hazırlamış. Ve ben Yiğit’i de çok sevdim. Evet, uçarı ve umursamaz gibi görünüyor ama asla değil. Ama biz kadınlar, bu erkekleri çok seviyoruz ve bu erkekler bizi çekiyorlar. Ne yapalım? Şükrü Özyıldız, adeta parlıyor. Mükemmel bir adam, gerçekten. Kerem Bürsin ile de şahane bir ikili olmuşlar. Ve Emir’i de en az Yiğit kadar sevdim. Kontrollü görünüyor ama bir kibrit çaksan da alev alacakmış gibi. Akıllı, sağlamcı ama kendisine göre de hırsları var ve bunlar sadece mesleki hırslar değil. Yiğit ve Emir’in birbirleriyle ama özellikle kendileriyle olan çatışmalarını izlemek inanılmaz keyifli olacak! Tilbe Saran için söze ne hacet, Zeliha’yı iliklerime kadar hissettim. O hırslarına, güçlü duruşuna ve asla vazgeçmeyecek cesarete sahip oluşuna bayıldım! Yiğit de tam annesinin oğlu bana kalırsa ve bu ikilinin ilişkisini, bu ilişkinin geleceğini izlemek için sabırsızlanıyorum. Yasemin Allen’a zaten bayılırım, Sibel’e de bayıldım. Kendisini belli etmeyen, duygularını ve hırslarını kontrol etmeye çalışan, burnu havada görünen ama aynı zamanda mütevazı hayallere sahip bu genç kadını çok sevdim. Yasemin Allen da rolü öyle güzel giymiş ki zaten, sevmemek elde değil. Şükran Ovalı’dan daha güzel bir Derya olamazdı herhalde, bayıldım ba-yıl-dım! Derya’yı da çok sevdim ve çok da üzüldüm. Bu kadar hayat dolu ve yaşamayı seven bir kadının, o hayata sıkışıp kalması ve çırpındıkça da daha çok dibe çekilmesi ne üzücü… Lakin herkes gibi benim de içimden bir ses bunun Derya’nın iyi zamanları olduğunu söylüyor. Lütfen Derya kuzumuzu çok üzmeyin. Burcu Biricik, bence harika bir Kübra olmuş. Modern havası olan bir kadın olmasına rağmen Kübra’yı çok güzel giymiş üzerine. Ve ben Kübra’nın o masum hallerini, çaresizliğini ve temiz kalbini çok ama çok sevdim. Her karakterin ayrı bir hikâyesi ve dünyası var. Biri değil, hepsi kendi hikâyesinin başrolü ve yine hepsi ayrı ayrı merak uyandırıyor. Hikâyenin tek eksende dönmeyecek olması da şahane tabii ki.
Ve şunu da söylemeden geçemeyeceğim; dizilerde en çok merak ettiğim kısım jenerikleridir. Şeref Meselesi’nin jeneriği ise MU AZ ZAM idi. Kayıp ve Ulan İstanbul’dan sonra bıkmadan izleyeceğim jenerikler arasına adını altın harflerle yazdırdı.
Uzun lafın kısası; Şeref Meselesi çok temiz bir iş olmuş. Dozunda, başarılı ve şahane bir uyarlama. Reyting karnesi nasıl gelir, ne olur bilemiyorum lakin ben her hafta oturup izleyeceğim. Bu çok katmanlı ve güzel hikâye hak ettiğini alır umarım. Ve Altan Dönmez, sen iyi ki varsın!
Ve rating değerlendirmesi;
Yazarlarımızın değerlendirmesine göre işi biraz zor olan Şeref Meselesi’nin sonuçları bu durumun özeti gibi bir şey oldu aslında. Yeni panelin güzel insanlar ve iyi rejiden ziyade hikaye ve hızlı ilerleyen olayların peşinde olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Gönül İşleri’nin Ab’de, O Hayat Benim’in total’de birinci olduğunu hatırlatalım. Sosyal Medya ise tahmin edebileceğiniz üzere Şeref Meselesi’nin oldu.
TOTAL
AB
SOMERA