Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Yedisinde neysen 173’ünde de osun.
Sezon: 6 Bölüm: 12

Bir Aaron Whitmore vakasına daha hoş geldiniz.

Bir The Vampire Diaries bölümünden daha merhabalar efendim. Bölüm olarak güzel, hikâye olarak sinir olduğum bir bölümü daha arkamızda bırakmış olduk. Sezonun ortasındayız, reytingler güzel, yeni sezon onayı zaten var ve Jeremy’nin diziden çıkmasına iki bölüm kalmış durumda. Bonnie hala öteki dünyada, Matt-Alaric-Jeremy-Enzo dörtlüsü kim bilir nerede ne yapıyor şimdilik belli değil. Biz gelelim bölüme:

Geçen bölümü Caroline’ın bilinçsizce annesine vampir kanı vermesiyle kapatmıştık. Diğer kan verdiği kişi Colin, bölüm sonunca kanlar içinde kalıp ölmüştü. Meğerse vampir kanı hastalığını hızlandırıp onu öldürmüş ve bünyesinde vampir kanı olduğundan vampire çevirmiş. Adam da gelip haliyle Caroline’ı buldu ve böylece gerçek ortaya çıkmış oldu. Liz hala ölüyor, üstelik daha hızlı. Geçen bölümün başlığının da dediği üzere vicdan azabı ziyarete gelmiş oldu.

Elbette dakikasında vazgeçmeyip alternatif bir yol aradılar ama vampirlerin yapabilecekleri de sınırlı sonuçta. Geçen bölümden sonra durum için alternatif olarak Liz’in vampire dönüşmesini kurmuştum ama onun da işe yaramayacağını öğrenmiş oluverdik işte. Bilmiyorum, cadıların yapabilecekleri de bitmiş miydi ama seçeneklerin tükendiği noktada annesinin karşısına çıkmaya korkan Caroline, kendi kendine cenaze planlamaya bile başladı. Tabii tüm bu hastane olayları zaman geçtikçe Stefan ve Caroline’ı birbirine daha çok yaklaştırıyor. Bu dursun bir kenarda.

Gelelim diğer çifte. Liz’in durumu nedeniyle hastanede toplanan kişilerin içinde bulunan Elena ve Damon da tüm bunlar sırasında yakınlaşmaya devam ettiler ve bölüm sonunu bir kere daha öpüşerek noktalamış oldular. Sonuç? Şahsen umurumda değil. Çünkü bu ikilinin ilişkisinden şu zamana kadar bir şey anlamamıştım, hala da anlamış sayılmam. Sürekli sevgili ‘olma’ aşamasındalar, olunca da şak diye ayrılıp başa dönüyorlar. Dizi uzatmanın bir adabı var, güzel de beceriyorlar ama iş Delena’ya gelince bana da geliyorlar. Umarım bu sefer düzgün olur.

Az önce bahsettiğim ‘becerme’ olayına bu bölüm üzerinden ‘güzel’ bir örnek verirsek:

Bölümün bir odak noktası Liz’in hastalığıysa diğeri de birleşme konusuydu. Daha öncesinde bir ay sonra ve bu sırada Jo’yu hazırlandıktan sonra dense de bu bölümde birleşme aradan çıkmış oldu. Daha önce dizinin geleceğinde olacak şeyleri yazdığım yazımdan dolayı şaşırmadım bu kısma. Şaşırdığım, daha doğrusu sinir olduğum kısım da bundan sonra geldi. Baştan da söyleyeyim, sinir olduğum kişi Kai olmadı, Damon oldu. Yaptığı tamamen kendi çıkarlarını korumaktı, bu konuda zaten bir dünya markası ama insan bazen sinir oluyor işte. Jo’yu kurtarmak için Luke’u fada etti. Zamanında Elena’ya kızdı diye gidip Aaron Whitmore’u da öldürmüştü, aklıma yine o geldi.

And the winner is… Malachai ‘Kai’ Parker.

İkizler 22 yaşına bastığı ve babaları Kai-Jo yerine onların birleşmesini istediğinden bunu engellemek isteyen ve bölüm boyu uğraşan Tyler, amacı için baygın durumdaki Kai’yi kullanmak isteyince araya Damon girdi. Tam bu sırada aklına bir fikir geldi ve Kai ile Jo yerine Liv-Luke ikilisini birleştirmek için Tyler’ın planını kendine yonttu. Bunun için de Kai’yi serbest bıraktı ve ikizlerin babasını kullandı ama Tyler tekrardan araya girince bu plan yatıvermiş oldu. İşte buradan sonrası da işlerin Damon’ın kontrolünden çıktığı yer oldu. Babasının elinden kurtulan Luke,  birleşmek için Jo’nun peşine düşen Kai’nin karşısına çıktı.

Sonuç? İkizler arasında çapraz birleşme. İşte bu nokta Julie Plec başta olmak üzere senaristleri takdir ettiğim nokta oluyor: Meğerse Kai’nin sıkışıp kaldığı araftan dolayı Kai de Luke ve Liv ile aynı yaşta; bu sayede Kai ve Luke da birleşebilirmiş. Hayat TVD ve Julie Plec ile daha güzel. Kai ve Luke karşı karşıya geldiler, birleşmeyi yaşadılar ve Kai kazanmış oldu. Luke’u da kaybediverdik, ki bu, benim gelecek yazısında da bahsettiğim gibi olmamasını dilediğim tek şeydi! Damon’a sinirim de bundan dolayı.

Tüm bu olanlar içinde merak ettiğim, daha doğrusu sanırım anlamadığım nokta ise şu oldu: Bu Kai büyü emen birisi değil mi? Beyin tümörü olan kadın, vampir kanı içti ve hastalığı daha kötü hale geldi. Üstelik kendisi Colin gibi ölüp vampire dönüşen biri de olmadı. Liz'in neresinde büyü vardı da Kai emdi? Ben var anlamamak efendim.

Bölümün en komik kısmı işte bu sahneydi. Happy birthday to you.

Bölümün sonunda Liz’i eski hasta halinde hastanede bırakmış olduk. Hala ölüyor, hatta evini Caroline’a bıraktığı ortaya çıktı ve kendisi öldükten sonra Stefan’a onun yanında olması için söz verdittirdi. Bu gidişle de bir cenaze daha olacak. Şeytani Kai artık direkt sahip olduğu büyü gücüyle ortalıklarda olacağından bakalım daha başlarına neler gelecek? Ayrıca bunu söyleyeceğimi sanmazdım ama ben Bonnie’yi özledim, onu da görelim artık…

Bu Kai işini çözmesi sanıyorum bu gidişle ‘eski düşmanlar’ hesabına onun başına kalacak. O zaman şimdilik burada kalıp bir kere daha hafta görüşmek üzere diyeyim ben.

Not: Az önce Luke’un ölümünün doğum gününde olduğunu fark etmiş bulundum. Böyle bir şey aslında benim de hayalim, gerçekten. (Editörün notu: Tövbe, tövbe. Allah gecinden versin.)

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR