Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Yolun sonuna geldin mi Kendal?
Sezon: 2 Bölüm: 29

''Yeter ana yeter! Eniği bitlendi Kendal, sosyete gülü zehirlendi Kendal, kızı kaçtı Kendal!''

Karagül'e olay örgüsü, karakterlerin birbiriyle çatışmaları çok güzel, harika iş, diye diye, öve öve nazar değdirmeyi başardım. Bu yüzden lafa önce kendimi tebrik etmekle başlayayım. Geçen hafta yüksek heyecanla finalleyip bölüm açılışında keklenmiş olmak kanıma dokundu açıkçası. Tek mekanla, sürüsüne bereket karakter çokluğuyla her hafta yüksek doz çatışma yazmak her babayiğidin harcı değil tamam da, heyecanı yükseltip ardından nanik yapılması da hoş değil yanı.

Fragmanında neler gördük ''Oha, Oha, yok artık!'' diye haftayı kapattık bölüm bir başladı meğersene hepsi Kendal'ımızın kuruntusu çıkmasın mi? Neyse Murat’ı geri getirmek için hikayeyi yavaşlatıyorsunuz farkındayım ama böyle de zekamıza hakaret eder gibi oldunuz sanki. Murat geri gelince aksiyonun, çatışmanın dibine vurulacak evet de atılmış düğümleri çözerken tv karşısındaki sadık izleyiciyi de bayıltmayın lütfen.

29. bölümün odağında olan karakterleri atomlamaya başlayalım bakalım.

Kendal: Gözü dönmüş, kerameti kendinden menkul ağamız artık Özlem’in elinde maymun oldu. Vah Kendal'ım vah! Sen bu hallere düşecek ağa mıydın? Biz ki seni iş bilir, gözünü budaktan sakınmaz, astığı astık kestiği kestik bir ağa bellediydik. İki dakikada Özlem’in bütün blöflerine eyvallah çekip yaptıklarının arkasında duramadın be ağam. Gözümüzde çok mu büyüttük acaba seni? Özlem gazı verdikçe tabanı yanmış it misali Melek’in haline şüphelenmeni de yakıştıramadım. İnsan kardeşini tanımaz mı ağam? Hayır geçen bölümlerde Murat için ağladığında üzülmüştüm. Melek’in canını alırsan ne yapacaksın, kendini nerelere vuracaksın? Senin de işin zor valla. Evde üç tane karın var onların derdi, sosyete gülünün derdi, Narin mıymıntısının derdi, Kadriye ananın evde birisi osursa gazını senden bilmesinin derdi, Baran’ın ve kardeşlerinin atarlılığının derdi, bir de mıymıy Ayşe var onunda derdi derken hepsi seni geriyor, hepsine seni çare sanıyorlar. Valla hayat değil sendeki. Mal mülk elalemin evladı derken contaları yakman yakındır ben söyliyeyim. Yalnız Mesut Akusta çok büyük oyuncu. Be adam gece yatarken taktığın ağızlığa inandım valla ya. ahahahaha

Özlem: Körle yatan hakikaten şaşı kalkarmış. Özlem ve Kendal'ı bu sezon dizilerinin en ahenkli çifti seçiyorum. Özlem, Kendal'ın rahle-i tedrisatından birincilikle diploma alacak kıvama geldi. Arkadaş Kendal'ın tilkilerinin kuyruklarını birbirine bağlayıp halka yaptırdı da bir tek halkanın ortasına geçip tamtam dansı yapması eksik kaldı. Onu da yapsa tüyünü dikip seyrine bakacak kadar olacaktı. Özlem’in güç sarhoşluğuyla evdeki kumalara tafra satması? ahahahah Kırmızı rujuna kurban Özlem. Yalnız Özlem konusunda umarım senarist ekip kantarın topuzunu kaçırmaz. Onun bu cahil cühela cesaretini, dom sözlülüğünü seviyoruz da merhamet ekseninden tamamen koparmayın karakteri. Yani kendi aşırılıklarının farkında da olsun kendine ''bi çüşş amma abarrtın kızım yaa,'' diyebilsin.

Ebru: Kadıncağız artık tam bir acıların kadını oldu. Üç tane çocuk, Kendal, Narin, Fırat derken bu abla kendini nehrin serin sularına bıraksa çok görmem billa. Rüzgar adlı sabi sübyanın kahrıyla ölecekti kadın korkudan. Yazıktır ya, bu kadını çocuklarıyla sınamayın artık. Allahtan bu bölüm gül fidelerinin sahibi konağa geldi de Kadriye Hanım elini cebine attı. O telefon çaldıkça kaç bölümdür ben gerildim. ''Yeter ya, kadının parası olsa öder heralde di mi?'' falan diye tepkiler vermeye başladım. Bir de arkadaş bu Baran mevzusu çözülsün artık yaa. Yeminle Baran Ebru’ya her çemkirdiğinde benim bağrım yanmaya falan başladı :((( Ebru’nun Baran’ı sevip, bilmeden kendi çocuklarından ayırmamaya başlaması falan, gözlerim doluyor seyrederken. Murat puştu geldiğinde Ebru dımdızlak bıraksın ortada lavuğu, Baran’ da alıp gitsin. Benim hayalimdeki mutlu son bu valla.


"Toprak kokusu neden herkese güzel gelir biliyorum. Çünkü herkes bir sevdiğini toprağa vermiştir. Ben seni toprağa değil, yüreğime gömdüm Murat!''

Narin: AAYYHHH Bu Kadın her gözüktüğünde her mıymıntılandığında bileklerimi dikine kesesim geliyor. Ebru'ya “Bu kadın, bu kadın,” dedikçe Baran’ı ota boka darladıkça YETEEEERR diye bağırasım geliyor. Yemin ediyorum şu dizide herkesle empati yapabiliyorum; bak Kendal’la hatta psikopat Kasım’la bile empati yapıyorum bu kadınla yapamıyorum arkadaş. Oğuz komutanım etme eyleme bulaşma bu kadına mıymıymıy, ciğerini yer iki güne valla bak. Bir de bir şey farkettim, Murat tam buna göre kocaymış. Korkak, hep kendini hakli gören halleri falan hep aynı. Murat geri gelince bunu da alsın, konaklarında ağacılık oynasınlar.

Kadriye Ana: Bu kadar olay oldu, bu kadar şey yaşadı kadıncağız, kanser olmadı vesselam. Ne kudret varmış kadında. Boşuna bu karaktere Kadriye ismini vermemişler belli. Murat’ın ardından görmezlikten geldiği Melek’i de kaybederse n'apar ne eder bilemedim valla. Kadriye ana herkese ana bi Melek’e ana değil. Bu yüzden ona da kızıyorum bak. O kız ağaç kovuğundan mı çıktı arkadaş? Kimse de “Sen de ne çektin be Melek,” demiyor Özlem’den başka. Kadriye, Baran ve Ebru’nun azabıyla delirme noktasına geldi çattı kadın. Bir de Narin’in kaprisleri, hoooffff ne zor iş arkadaş ana olmak.

Baran: Ben Baran kardeşlerine uzaktan uzaktan yutkunarak baktıkça ekran karşısında böyle oluyorum. Yazık çocuğuma yaa. Murat gelince (bence gelmeden yapılmalı) Ebru’ya Baran’ı söylediğinde bu çocuğum ne yapacak? ne olacak? hem buna üzülüyorum hem de o mızmız Narin’den kurtulacak diye seviniyorum, bir de Ebru’ynan kavuşmalarını seyretmeye yüreğim nasıl yetecek diye heyecanlanıyorum. Hikayenin ana merkezi olan bu günahsız genci her seyreden gibi ben de çok ama çok seviyorum yani. Tam bir Yusuf. Herkesin sahip olmaya çalıştığı güzel yüzlü Yusuf. Baran’ı kuyuya atansa kardeşleri değil ataları. Baran’ın hasretiyle yanan Yakup ise Ebru. Aradaki fark bu işte. Bir de bu Ayşe’yi bi ben mi sevmiyorum yaa? Allahım tam bir küçük Narin. Darlamakta ve mıymıntılıkta bir dünya markası adeta. Valla kim ne derse desin Baran’cığıma layık görmüyorum.

Kasım: Şimmdiiii bu psikopat abimizden hem korkuyorum, hem seviyorum ben. Canlandıran oyuncunun adını bilmiyorum ama gözlerini belerttikçe ödüm şokuma karışıyor valla. O denli başarılı yani. Kasım, Kendal-Sibel denklemine Özlem’i de ekleyip güzel bi sehem kurdu kendine. Leoparın kuyruğunu tuttum madem, bırakmıyım o vakit deyip sonuna kadar giden abimize saygı duydum bu bölüm. Özlem cd’yi bununla üleşir mi bilmem ama her halükarda tüm sırlara vakıf ve güç elinde olmasına rağmen temkinle adım atmakta birinci. Saygılar abimee..

Fırat: Yavuz Bingöl’ü Eşref Saati’ndeki müthiş Kara Eşref tiplemesinden beri çok severim. Ama ben bu Fırat karakteri hangi yaraya derman, çözemedim arkadaş. Kesinlikle Ebru ile bir madigudilik durumu görmek istemem mesela. Murat’ın geri gelmesinden dolayı değil, Ebru’nun böyle bir duruma uygun bir kadın olmamasından dolayı karşıyım. Ebru o yörenin insanı değil ve her seferinde yörenin adet ve ananeleriyle sille yiyip duruyor ve kendiyle bağdaştıramıyor. Ebru böyle bir karakterken, tutup kocasının kuzenine aşık olmasına falan ben şahsen çok kızarım. İlla kadına koca gerekli değil, tek başına da ayakta kalabilir Ebru. Böyleyken Fırat’ı niye aşık ettiler kafama yatmıyor açıkçası. Hee Murat geri dönünce Ebru Murat’a eyvallah etmesin ama Fırat’ın sevdasına ışık yakacak diyorsanız o da olmaz hocam bee. Olmaz yani. Fırat’ın uzaklara giden kızını falan getirin de ordan bir hikaye çıksın Fırat’a bari, n’apak.


"Evimdeyim abi. Az önce yaktığın sevdamın tam orta yerinde oturuyorum."

Melek: Çok garip bir kız Melek. Tam o yörenin kızı. Ailesine bağlı, hatta öyle ki aşık olduğu çocuğu bile tek kalemde sildi ailesi için. Recep’in ölüm haberi geldiğinde annesine patladığı sahnede çok ağlamıştım. Oyuncunun da yüreğine sağlık, harika canlandırmıştı o sekansı. Sakin, için için kan ağlayarak, boyun eğerek yaşadıkça, sanki konakta herhangi bir kapının koluymuş gibi durdukça çok üzülüyorum Melek’e. Güya tekne kazıntısı çok sevilir derler. Melek er değil kadın ya, ondan bu görülmemesi yok sayılması. Tam bir kadın dramı. Tam bir acı hayat vesikası. Kendal “Neredesin?” diye sorunca, ''Sevdamın tam ortasında yaktığın ateşin içindeyim abi,'' derken Melek, ölsün de kurtulsun dedim bölüm finalinde. O kadar gerçek işte. O kocaman güzel gözleri dolup taşmaya başlayınca ölsün de kurtulsun diyorum Melek için. Ne acı.

Benim gözümle Karagül seyrettiniz, haftaya yine beklerim.

Okuyan herkesin gözlerine sağlık..
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR