Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Yeni hayatlar
Sezon: 3 Bölüm: 7

Zoe’nin Kyle ile imtihanı

Şans getirmesi beklenen bir yonca dövmesi, herhalde hiç kimseye Kyle kadar acı getirmemiştir. Yalnız bir farkla: Dövme kendisine değil, otobüs kazasında ölen arkadaşlarından birine ait. Bölümümüzün açılışında, bu dövmelerin yapıldığı, Kyle’ın çok şükür ki ‘normal’ olduğu, “Aaaaa, uuuu!” diye bağırıp ortalığı velveleye vermediği günlerden birine gittik. Sevimsiz arkadaşları dövme yaptırırken, “Mühendis olacam ben, önemli bir adam olacam ben ya!” diyerek dövme yaptırmayan bir Kyle var karşımızda. Lakin hedefleri olan bu bahtsız bedevi, o arkadaşlarının kol ve bacaklarının, ikinci bir hayata başladığında kendisine ait olacağını nereden bilsin? İşte AHS:Coven, çok etkili bir sahne geçişi ve yonca dövmesi eşliğinde ‘şimdiki Kyle’a hatırlattı bu eski günleri. Dövmenin ironisi olsun, sahnenin anlamı olsun çok ince düşünülmüş gerçekten. Kyle’ın bu acılarına tanıklık edip kendini suçlu gören ve “Biz bunu dirilttik ama bu hem acı çekiyor, hem de iyice mala bağladı!” diye düşünen Zoe, arkasında bir tabancayla Kyle’a yaklaşıp onu öldürmeye hazırlanıyordu ki bu sefer tabancayı kapan Kyle kendini öldürmeye çalıştı. Zoe kızımız, Kyle oğlanımıza bu anda boş olmadığını bir kez daha anlayıp onun kendini öldürmesine engel oldu.

Akademide ise olaylar olaylar…Hikayemizin asi ruhlu tiki kızı ‘Madison 2.0’, kendisini anlattığı sahnelerde onu daha çok tanımamızı ve anlamamızı sağladı. Öyle ki, kendisine bakış açımızı bile değiştirebilecek hayli etkili bir anlatı olduğu kanısındayım. ‘Milenyum Kuşağı’nın bir ferdi olduğunu belirtirken, bu kuşağın en ayırt edici özelliğinin dünyaya ve acıya karşı duyarsızlaşmak olduğunu vurucu cümlelerle ifade etti. Bravo valla Madison; tikisin filan ama iyi noktalara değindin gerçekten! Madison, belki çoğu seyirciye antipatik ve itici gelebilir ama ben, hikayede güzel bir yeri olduğunu düşünüyorum. Eskiden hissizleşmek ve acıyla yüzleşmek için seks, içki ve uyuşturucu yollarından geçtiğini söylerken bunun nedeninin annesi, babası ve basının canını çok yakması olduğunu öğrendik. Dirildikten sonra ise bu kez hiçbir şey yapmasına gerek yok; çünkü “Acı var mı acı?” sorusuna verecek cevabı “Keşke olsa!”. Bunu tekrar hissedebilmek ve duyarlı hale gelmek için her şeyi feda edebileceğini söylemesiyle, yeni hayatında daha olgun bir Madison’la karşı karşıya olacağımızın sinyallerini verdi.


Yak bir cigara ve bak içindeki o amansız boşluğa…

Spalding’in dili gibi, gözlerinden mahrum kaldığımız acıların kadını Cordelia ise tekmeyi vurduğu Hank’ten bir telefon aldı. Eve dönmek istediğini belirten Hank’i, elinde içkiyle küçük çapta bir savaşa yetebilecek kadar silahın ortasında ağlar halde gördük. Şaka maka adam hakikaten Cordelia’yı sevdiği izlenimini veriyor. Sonrasında ise garibim Cordelia, Madison’la karşılaşmakla kalmayıp, ona dokunduğunda Fiona’nın onu öldürdüğünü öğrenmiş oldu. Kirli çamaşırlar listesine bir çentik daha atarken, annesinin suyunun artık iyice ısındığını anladı. Sen de cidden Kyle kadar bahtsız bedevisin Cordelia. “Gözlerim kör olaydı da görmeyeydim!” ifadesini, American Horror Story tersine çevirmeyi başardı Cordelia için.

Gecenin köründe bir fast food restoranının otoparkında takılıp tıkınan Madam LaLaurie ve Queenie’ye ise ne demeli? Evlere şenlik bir ikili doğuyor sanki. Queenie’nin, ‘cadı kardeşleriyle’ olması gerekirken o saatte ölümsüz bir ırkçıyla orada olduğunu söylemesi harikaydı. O tilki Madam LaLaurie’nin, Queenie’yi siyahi olduğu için diğer cadıların kabul etmeyeceği hakkında doldurması da gözlerden kaçmadı tabii.

Gelelim son iki bölümdür Akademi’yle pek işi olmayıp yalnız kovboy modunda takılan ve sonunda ‘Baltacı’nın yanında bitmesi ile bizi neler olacağı hakkında meraka sürükleyen Fiona’ya. İkisini, ‘Baltacı’nın öldürüp küvete sakladığı bir adamın evinde bulduk bu bölümde. Bu haftanın biraz ağır ve sıkıcı kısımları bana kalırsa bu cephedeydi. ‘Baltacı’ ile sevişmesi bile olay olan, etrafta lambalar patlatan Fiona, saçlarının daha çok dökülmeye başladığını fark etti. Önümüzdeki bölümlerde bu yüzden, kafayı tam kırmış, hiddetli bir Fiona izleyebiliriz.


Bir ‘Cadı’ ve bir ‘Seri Katil’in romantizmi.

Fiona’nın, Akademi’deki çocukluk yıllarına uzanan flashbacklerde ise embesilce güç gösterisi yapıp onu aşağılamaya çalışan yaşça büyük bir cadıya karşı geldiğine tanık olduk. Daha o zamanlardan eli maşalı, Kasımpaşalı olacağı belliymiş Fiona’nın. Karşı geldiği cadı ise daha ileriye gidip kendisini yere yapıştırınca, ‘Baltacı’nın ruhu yardımına yetişti ve öyle değil böyle “ezilir” diyerek mutfaktaki dolabı onun üstüne devirdi. ‘Baltacı’da az buz değilmiş. Akademi duvarları arasında ‘Hayalet Casper’ gibi gezinirken eli armut toplamıyormuş. Bu arada ‘Junior Fiona’ya da dikkat çekerim. Canlandıran küçük kız, acayip derecede benzemiş şimdiki haline. Fiona ile aynı frekansta olduğunu düşünen ‘Baltacı’, Akademi’de yıllarca onu izlediğini, her sırrını bildiğini, önceleri ona bir baba şefkatiyle bakarken kendisindeki sağlam duruşu görmesiyle aşık olduğunu söyleyince işin içine ediyor ve Fiona’yı kendisinden uzaklaştırmış oluyor. Tam da “Oh be, kurtulduk!’” derken…Yanılmışım. Daha sonra caz bara giden Fiona, sahnesini bitiren ‘Baltacı’ya içki ısmarlamak isteyince olayın henüz bitmediğini gördük. Belki de Fiona, ilk başta ona sinirlense de, sonradan kendisini öyle kabul eden birini bulduğu için ilgi duymuş olabilir .Ya da onu çıkarları doğrultusunda kullanmaya karar vermiştir. Kendisinin bir an önce depresif ve bitik halinden çıkıp sahalara dönmesini istiyorum gerçekten. İçindeki o güçlü ve sarsılmaz kadın imajı, yavaştan Küçük Emrah’a evrilirse üzülürüz Fiona, ona göre!

İyiden iyiye yolgeçen hanına dönen Akademi’nin yeni konuğu Kyle ise Zoe’den İletişim’e Giriş 101 ve İnsan Olmanın 1001 Yolu derslerini almaya başladı ama maalesef sınıfta kaldı. Şansını denemek isteyen Madison ise “Biz öldük ama yok oğlum ölümden sonra ışık mışık. Tamamen back to black!” diyerek Kyle’ı yakalamayı başardı. Bu arada Madison, Kyle’ı diriltenlerden biri olduğunu hatırlayamadı. Hafızanın bir kısmı silinmiş zaar. Hazır çocuğu yakalamışken daha da yakınlaşayım diyerek seks moduna geçtiğindeyse, bir kez daha rahat durmayarak yaptı yapacağını. O pek minnetle andığımız anasından ağzı çok yanan Kyle, bu sefer kendini Madison’ın ‘şefkatli’ kollarında buldu.

Zoe - Cordelia görüşmesi ise sırların ve planların paylaşılmasına aracılık etti. Madison’ı ‘Supreme’ sandığı için annesinin öldürdüğünü söyleyen Cordelia, yeni ‘Supreme’in Zoe olması halinde annesinin onu da tahtalıköye göndereceğini vurguladı. Bu görüşmede Cordelia’nın “Fiona hayatı boyunca tek bir tarafta durmuştur, o da kendi tarafı,” sözü tam da Fiona’yı özetleyecek bir cümleydi. Görüşme sonunda Zoe’ye açıkladığı karar ise bombaydı: “Annemi, temelli öldüreceğiz.” Cordelia da Breaking Bad’e bağlayacak bu gidişle.

Görüşme sonrası odaya dönen Zoe, Kyle ve Madison’ı iş üstünde bulunca bozuldu tabii. O üzüntüyle ve sinirle gittiği tavan arasında ise Spalding’i de yatağa bağlı şekilde bulduk. Bir sürpriz eşliğinde hem de! Geçen haftaki yazıda “Bir de konuşsa!” dediğim Spalding, dili açılmış bir şekilde karşımıza çıktı. Şu sıralar Misty Day’in mekanında, tam olarak diriltilmek üzere bedeni toprakla kaplı olan ve sulanan(!) Myrtle, meğer Spalding’in dilini bir kutuda saklamış. Hatta dile yaptığı doğruluk büyüsü de yerli yerinde duruyor. Myrtle’ın dili tekrar yerleştirmeye gücü yetmemişse de, kutuyu bulan Zoe “Ben Myrtle değilim,” diyerek Spalding ile dilini buluşturmayı başardı. Spalding de mecburen Madison’ın katilinin Fiona olduğunu söyledi böylece. Zoe’nin, cadıların arasında yeri olmadığını eklemesi, Zoe için bardağı taşıran son damla oldu ve sürpriz bir hamleyle Spalding’i bıçaklayarak öldürdü. Sevincim kursağımda kaldı desem yeridir herhalde. Tam da Spalding dile geldi, Denis O’Hare’yi şimdi daha da zevkle izleyeceğim diye düşünürken aniden öldürülmesine üzüldüm. Tabii ki flashbacklerde tekrar görünebilir (ya da dirilebilir). Hemen üzülmeyeyim en iyisi. Zoe ise kendini iyice aştı artık. Daha önce elektrikli testereyle zombilere, ‘Miss Robichaux Akademisi Katliamı’ yapan , Cordelia’yı ‘Baltacı’ya yem olmaktan kurtaran sevimli cadımız, yavaş yavaş ‘dark side’a geçmeye başlıyor!


Sıkıysa konuşma Spalding!

Hikaye, bu hafta yine sürpriz bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Akademi’de sevilmediğini düşünen Queenie, Marie Laveau’ya bir ziyarette bulundu. Marie Laveau’nun sözleri yine şahaneydi. Hele “İkimizin bu ülkede olmasının sebebi, dedelerimizin dedelerinin yeterince hızlı koşamaması.” ve “LaLaurie’ye kölelik bile fazla,” laflarına bayıldım. Kesinlikle kendisine çok daha fazla ekran süresi verilmeli. Bu sezonki diyalog yazımlarına ayrıca değinmek gerek zaten. Yazarlar özellikle Fiona, Marie Laveau, Queenie, Madison ve Madam LaLaurie’ye müthiş replikler yazıyor. O laf sokmalar, o alaycı üslup ve benzetmeler dört dörtlük.

Laveau, LaLaurie’yi getirmesi karşılığında Queenie’yi kendileriyle yaşamaya davet etti. Tabii bu daveti cazip hale getirmek için Queenie’nin kendileriyle ‘aynı ırktan olma’ kartını oynadı. Dahası, LaLaurie’nin neler yaptığını gidip ona sormasını tavsiye etti. Kafası karışan şaşkın Queenie, LaLaurie’ye hayatı boyunca yaptığı en kötü şeyi sordu ve ‘LaLaurie’nin Kötülük Listesi’nin başında yer alan kötülüğü öğrenmemle derin bir yuh çekmem bir oldu. Önceki hayatında, canilikte resmen sınır tanımamışsın sen zalım LaLaurie… Kocasıyla yattığını öğrendiği siyahi hizmetçinin, bu ilişkiden doğan bebeğini öldürüp, kanını da yüzüne bakım kremi niyetine kullanan LaLaurie, Queenie’yi de şoka soktu. Kadına cidden kölelik bile fazla, ne yapsan müstehak!

Zoe’nin yanına gelen Madison ise “Çok paylaşımcıyımdır; Kyle’ı paylaşabiliriz ama ondan vazgeçmem!”dedi. Zoe de bunun üstüne üçlü bir ilişki için yatakta diğer ikisine katıldı. Yalnız bu sahnede, elini Zoe’ye uzatan Kyle’ın yüz ifadesi çok güldürdü beni. ‘Asıl bu sefer’ yeniden doğduğuna işaret eden, bebeksi bir ifade! Dizi, bu işe bile yeni boyut getirdi ya, daha ne denir bilmiyorum! Tarifeye bakar mısınız: Biri esasında cadı olan iki dirilen ölü + bir cadı (İki tam bir öğrenciye döndü iş). Hikayedeki enteresan kombinasyon ve olasılıklar sınır tanımıyor cidden. ‘Seri katil + cadı’dan sonra farklılıklar tüm hızıyla devam ediyor. Demek ki Madison’ın da değindiği gibi, bir kez ölen erkeklerle cinsel münasebeti olunca, Zoe’nin o ‘sıra dışı’ gücü etkili olmuyor. Seks düşkünü Madison ile yılların patlamasını Kyle’dan çıkarabilecek Zoe arasında güme gitmese bari Kyle!

Bölümün sonu ise “Alma Marie Laveau’nun ahını, çıkar aheste aheste,” dedi adeta. Queenie, “Haydi kuaföre, saçını değiştirelim!” diyerek LaLaurie’yi Marie Laveau’ya teslim etti ve kendisine büyük ters köşe yaptı. Ne yalan söyleyeyim; ikili olarak çok da hoşlardı aslında. LaLaurie’yi bir kafese tıkan Laveau, neresinden (!) kan aldırdığını bilmediğimiz LaLaurie’nin kanı eşliğinde, bakım kremi uygulamasının yeni abonesi oldu.


Marie Laveau için intikam vakti.

The Dead, aslında yeni hayatlara başlayan bazı karakterlerimize odaklanan, ters köşeleri ve etkili dozdaki duygusal baharatı es geçmeyen, güzel bir bölümdü. Bu arada komşunun oğlu Luke da nerelerde belli değil. Nan ile bir şeyler mi karıştırıyorlar, ne yapıyorlarsa artık? İleride er meydanında neler olacağı bilinmez ama şu anki gidişat kesinlikle boş değil. Hikayenin gittiği yollar, bizi de çetrefilli ve olayların sımsıkı örüldüğü bir turda dolaştırıyor. Gözümüzü yoldan bir an bile ayırmamıza fırsat vermeden hem de…
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR