Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Yapamayacağım
Sezon: 1 Bölüm: 13

Kıbrıs Acentası (No.64)

İlk sezonunda reytingleriyle ve hikâyesiyle emin adımlarla ilerlemeye devam eden The Blacklist, 13. bölümde de tıpkı bir önceki bölümün tarzında bir bölümle karşımıza çıktı. Tom ile evlat edinme hazırlıklarında artık son demleri yaşayan Liz’in de bölüm içinde dikkat çektiği üzere Reddington onun karşısına Kara Liste’den bir çocuk evlat edindirme ajansı ile çıktı. Sonrası da insanı sıkmayacak ve beynini zorlamayacak şekilde geçti gitti.

Öncelikle: The Blacklist yine ara veriyor. Bir sonraki bölüm 24 Şubat Pzt. günü yayınlanacak. Nedeni de NBC’nin 7-23 Şubat tarihleri arasında yapılacak olan Kış Olimpiyatları’nı yayınlıyor olması.

Bu kısmı geçtiğimize göre bölüme gelebiliriz.

Bu bölümü bir öncekine benzetme nedenim önceki gibi iki kollu bir şekilde devam etmesinden geliyor. Bir yandan acentanın içinde ve dışında dönenleri izlerken Red de sezon arasına girmeden önceki bölümde yaşanan malum olayların araştırmasına devam etti. Geçen bölümün sonunda Malik’in köstebek olduğunu öğrensek de anladık ki o küçük köstebekmiş, asıl köstebek çok daha farklı birisiymiş: Diane.


Sen gerçeği biliyorsan, başkaları da biliyordur.

Bu isim benim yadırgamayacağım, hatta şaşırmayacağım türden bir şey oldu. Kendi teşkilatının içindeki köstebeği öldüren adamın Diane’i sağ bırakmasını da zaten beklemiyordum. Ama bildiğiniz üzere bu dizinin en başından beridir gizemini koruyan konulardan birisi de Red’in ailesine aslında ne olduğuydu. Bu Red’in de pek bilmediği bir konu. Diane her şey bölüm sonunda -Malik’in de yardımlarıyla tabii ki- ortaya çıkınca bunu bildiğini açıkça söyledi ama sonuç değişmedi.

Peki niye? Şu zamana kadar izlediklerimizden anlaşıldığı üzere konu bakımından sıkıntı çeken bir dizi değil. Ne vardı bunu şimdi öğrenseydik? Kadını illaki öldürecekse gerçekleri öğrendikten sonra öldürseydi olmaz mıydı? Sizi bilmem de yukarıdaki resim altı cümlesi benim içime oturdu biraz. 13 rakamını beğenmediler galiba. Öyle olsun bakalım.

Buradan sonra gelelim ikinci konuya:

Bir kere de gerçekler ortaya çıktıktan sonra çarpsın şu otobüsler. Lütfen ama!

Red’in yönlendirmesiyle tesisi ve evlat edindirmeleri incelemeye başlayan ekip bölüm boyunca oradan oraya sürüklenip durdu ama sonunda araştırdıkları şeye güzel bir nokta koyabildiler. Liz’in kaçırılanların çocuk değil de kadınlar olduklarını bulması –yine Red’in katkısıyla- gayet güzel derken, dahası da çıktı: Meğersem kadınların hepsini ağır dozda uyutup yüksek teknolojik araçların da katkısıyla doğurtuyorlarmış. Bu sayede de müşterilere istedikleri bebekleri sağlıyorlarmış.

Yan yana karınları şiş kadınlar yatakta yatar halde bulununca fikrin uygulamasından korkmadım değil ama zekâyı tebrik de ettim. Tabii kısa zaman içinde de buna pişman oldum. Kadınların kaçırıldığı ortaya çıktığında benim kafa direk tecavüze gitmişti ama meğersem işin rengi başka çıktı. Her şeyin arkasında olan tesis yöneticisi CEO meğersem çocukların da babasıymış. Bu işi de teknolojinin katkısıyla halletmiş. Yıllar önce kendisini geri gönderen koruyucu ailesiyle yaşadıkları da bu olayların öz geçmişi çıktı.

Bir kere daha “Sen manyaksan onların suçu ne?” sendromunu yaşıyoruz anlayacağınız.

Bunları da akıllısı bulsa ben şaşıracağım zaten.

ÖzetliYorum’da bahsetmezsem içimde kalır diyebileceğim bir noktadan da bahsedeyim:

Reddington Liz’e bu davayla ilgilenirken sağladığı yardımlarının yanında çocuk sahibi olma tavsiyelerini de esirgemedi. Manyak CEO’nun yaptıklarının, daha doğrusu geçmişinin etkisi altına da giren Liz, bunun üstüne bir çocuk sahibi olmaya hazır olamayacağına karar verdi ve Tom’un da hevesini kursağında bırakmış oldu. Kendisi evlatlık olduğu için çocuk doğurmak yerine evlatlık almaya karar veren Elizabeth’i bu kadarından dolayı kutlamıştım ama bu son yaptığının ilerisi için getirisi ne olacak merak etmiyor değilim.

Ayrıca Red’in bir kez daha ‘Kocanla ilgili şüphelerin varsa…’ diyerek başladığı konuşmaya da “Ne var be adam, be?!” tepkisi verdim. Bölümlerdir aklına geldikçe söylüyor da ailesine ne olduğu gibi Tom’dan da niye hoşlanmadığını bir türlü söylemiyor. Tahminen Tom daha önce Red’in arkasından iş çevirip de onu kaçıranların bir adamı. Düşününce mantıksız gelmiyor. Malum, görünür itibarıyla adamın tek zayıf noktası da ‘Elizabeth Keen’.

Bir de aklıma şu geldi:

Üç vakte kadar adı Jolene olan bir kadınla aldatılırsan şaşırma. Ben şaşırmayacağım.

Jolene görünümlü Lucy Brooks’un ne amacı olduğu ile ilgili birkaç soruyu geçen bölüm yazısında ard arda yazıvermiştim. Bu bölümde Red’in Lucy’yi ViCap yardımıyla bulup Tom’un karşısına bilerek çıkarttığı ve bu sayede Elizabeth’i kurtarmaya çalıştığına dair bir his oluştu bende. Temeli var denebilecek bir şey değil ama şu bölüm itibarıyla da çürütülemez. Bakalım bölüm sonunda arabada konuşurken gördüğümüz Tom ile Jolene yakınlığı nereye kadar gidecek? Ve ondan öncesinde aslında kim bu kadın?!

Tabii bu bakalım dediğimiz olaylara ve sorulara 24 Şubat’ta yayınlanacak bölümden önce bakmış olmayacağız. Dolayısıyla iyi beklemeler.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR