Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Yaman Koper, zamanı durduran saatin peşinde
Sezon: 2 Bölüm: 48

MedCezir saatin peşinde, saatleri hızla kovalayan bir bölümle bizimleydi. Bence ellinci bölümde bütün düğümler çözülecek ama bu hafta da gayet güzel yol aldık. Önce bir iki not düşeceğim.

# Nevin’in ve Kenan’ın nasıl bela olduğunu anladık mı? Anladık

# Elif ile Yaman ayrıldı değil mi şimdi? Evvvet!

# Orkun da haklı çıkabiliyor muymuş? Pek tabii.

Daha sushi klişesi gelmeden bile dünyanın en üzüntülü ifadesi ile Yaman Koper.

Faruk the baltacı, sonunda keyfi yerine geldiği için geçen bölüm Mira ile konuştu. Eee, Mira için dünya birden bire o eski pembe haline döndü tabii ki. Hem Yaman’ın kendisini hala sevdiğini öğrendi hem de teknede yere saçılan gururunu toparlamak için eline çok güzel bir fırsat geçti. Mira’nın hayat felsefesi kalp ben. Bir şey işine geliyorsa onu hayatının merkezine koyuyor ama yok kesinlikle fayda sıfırsa öyle bir şey yokmuş gibi davranıyor. Bütün gücüyle Yaman’a naz hakkını kullanırken, cool bir şekilde Yaman’ı kaldırımda bırakma sevdasına neredeyse ölüyordu orası ayrı konu tabii ki de. Murat inşaatın tepesindeyken o fırsatı Yaman’a laf sokma/Yaman’a sevgisini kanıtlama fırsatına çevirmesi çok başarılıydı. Arada göz ucuyla Yaman’a bakıyor falan harika ya. Yaman da bu bölüm en sevdiğim kıvamındaydı. Sevgisi yüzünden Çokoprens, bisküvili pastaya döndü. Arada yine sertliği tutsa da, Tuğçe’nin arabasında, arka koltukta Mira’nın o kâğıdı vermediği sahnedeki ifadesi çok ama çok başarılıydı. Bu arada o kadar uzun zaman olmuş ki, Yaman ve Mira sarılınca yan yana eski sahneleri geldi aklıma. Hey gidi dedim hey gidi!

Eksiksiz tüm kadro, 10 sezon spin-off garantili Altınkoy Gençliği.

Bu bölüm Altınkoy Gençliği ile de resmen gurur duydum. Saati hemen bulamadılar orası ayrı ama kriz yönetimini çok güzel başardılar. Bu bölüm birkaç haftadır gıcık olduğum Mert güzeldi benim için ama esas resmi olarak Uzay ile ciddi düşünülmesi taraftayım. Biz onu beli meli yok sanıyorduk ama gayet kıvrak hareketler falan yani. O performanstaki tek hata, salonda Eylül’ün olmaması. Yani sevgili Uzay, Eylül yokken Mert’i ezmişsin kime ne? Ayrıca Mert’in arkadaki figürleri de farklı bir açıdan eğlendirdi. Bu gerginliğin ve kargaşanın kokusunu alan Hale kendini ortalara attı tabii ki. Onda da sırf eğlence olsun. İnsan sarhoş edip masalara meze ediyor, gayrimeşru çocukları gerçek babalarına kavuşturuyor falan…  Tuğçe ve Eylül bölüm boyunca hissedilen gerginlikleriyle tadındaydılar ama kriz yönetimi konusunda en zayıfları o ikisi. Burak ve Doruk bile misyonlarını yerine getirip hiçbir şey yapmamayı başardılar. Ben geçen bölüm Uzay’ın sözünü tutmadığını anlayan Burak’ın az biraz zekâya kavuştuğunu düşünmüştüm ama bu bölüm köşede dans figürü çalıştı sadece o da. Başından beri içlerindeki en büyük yılanın Eda olduğunu biliyordum. O da yine kaşla göz arasında riyada bir marka oldu. Bu grubun tek eksiği bir g.b.f. Türkiye şartlarında imkansız ama Amerika’da biliyorsunuz, sağlıktan bağımsız olarak Obama Care’in sayesinde LGBTİ karakter dahil etmeden dizi çekemiyorsunuz. Marissa’nın lezbiyenliği Mira’ya asla uyarlanamaz. Mira’nın dahil olabileceği en gay şey, her white girl gibi bir tanesinden dost edinmek veya olmazsa ‘’I need gays’’ capsine misafir olmak olur. Onur Yürüyüşünü de can-ı gönülden destekleyeceğini biliyorum ama asla o kalabalığa girmez Mira. Eğer uyarlanabilseydi Marissa ve Alex, Hale’den girer Eylül’den çıkardı bu olay (Evet yanıldınız Tuğçe değil. Her gördüğünüz maskülen kadını lezbiyen sanmayın.) Hatta bir Altınkoy Genci olamayan ama sonunda bir Altınkoylu olan Leyla bile berliner berliner takılabilirdi. G.b.f. için yeni birisi gerekirdi (Evet Prenses Orkun gay değil, sadece meraklı olabilir.)

Murat’a küçük sürprizler yapalım da onu da o Elif’ten kurtaralım.

Altınkoy Gençliği sadece kendi itibarlarını değil, Murat’ı da kurtardılar. Yaman bir koldan, Mira bir koldan çocuğu hayata döndürüp Cihangir merdivenlerinin geç saatlerine, doğal ortamına döndürürlerken öylece baktı Elif. Atlasın da rahat rahat Yaman ile takılayım mı dedi ne dedi acaba kalpsiz. Gerçi Mira da Elif’in başındaki beladan kurtulmasına engel olmak için o kadar ısrar etmiş olabilir. Sadece Yaman’a şov olmayabilir onlar. Neyse aralardan sıyrılalım, Murat’ı seviyorum ben biliyorsunuz. Var böyle adamlar. Şimdi Elif kıymetli çünkü kaybetti. Eğer bir araya gelirlerse iki güne Elif’e tekrar zarar vermeye başlar. Ha bizim umurumuzda mı? No! Bu yüzden Elif bir dans turnesine katılsın ve Murat can borcunu ödemek için bizimkilerle takılsın. Biri denk gelir diyorum. Leyla’da, Kenan’da, Ada’da ve Elif’te olmayan o ışığı gördüm ben onda. Uyum sağlayabilir gibi.

‘’Mert bana emanet tatlım, gözün arkada kalmasın!’’

Uzun bir aradan sonra Tuğçe yine piyasaya çıktı, bütün Mert saplantısıyla. Ay yok beni ara Mert, ay yok ben gelirimler. Ben çok seviyorum Tuğçe’yi. Çok da güzel buluyorum ve bu yüzden kendisini sevmeyen birisinin peşine ömrünü tüketmesini istemiyorum. Hem Mert ve Eylül’ün de öyle canım canım bir ilişkisi yok zaten. Eylül ve Mert ayrı ayrı daha iyi. Neye özeniyorsa işte Tuğçit. Hep elde edememekten bu. Mert bir kere kıza yüz verse Tuğçe’de dünya yakışıklılarını kapatacak potansiyel var. O aşk üçgeninde tek eğlendiğim şey Tuğçe ve Eylül’ün yılan rekabeti. Frenemy’likte bir Mira-Hale olmasalar da onlara da bayılıyoruz. Tuğçe, bence Eylül’ü bir yerde tarihi eser kaçakçılığı yapıyor diye tutuklatabilir ama.

Bu kadar iyi miydi gerçekten?

Bu hafta sezon başından beri tırnaklarıyla kazıya kazıya verdiği emeklerin karşılığını alan birisi var: Deniz. Azmin zaferi mi, sevdanın gücü mü, cinsellik mi, yoksa Holy Sedef mi belli değil ama Deniz tuttuğunu koparan acar muhabirlerdenmiş gerçekten. Bir de yine garip bir arkadaşı çıktı piyasaya. Pelteklikle bir sorunum yok tabii ki, neden nasıl olsun da, gerçekten bilerek Deniz’in etrafına böyle insanların yerleştirildiğini düşünüyorum. Selim ve Deniz tamamlansın bir taraftan, Sedef ve Faruk hala Beylice Ailesinin parçalandığı yerdeler. Ya bunlar saunada yattılar diye Faruk ve Sude ayrılmadı mı? Tamam, esas anne-babasını sürekli başkalarıyla basan Mira’nın öpüşmeyi görmesi sebep oldu da. Yani koskoca yuva yıkıldı, hiç değmedi buna. İşte esas bohemlik bu galiba. Sedef sevgili üveyi Mira sayesinde (artık kim kimin neyi düşünmektense Sedef’i bütün Beylice Kadınlarının direkt ‘üvey’i olarak kabul ediyorum) annesinin çay takımına kavuştu ve bu sefer bebeklerine değil, Faruk’a çay içirdi. Parayı bulan Faruk, Sedef için çay takımını alınca Sude’den azarı yedi tabii ki. Eee, erkek değil mi o da zoru görünce hemen Sude sevgisi bitti. Yüzünden anladım. Ay yani Sude gerçekten Faruk’u tanımadın mı hiç? Onun gibi canı tatlı adam dırdıra gelir mi hiç? Adam Mira’nın triplerini bile önemsemiyor. Neyse zaten Sude benim en büyük hayal kırıklığım olabilir. Bu zor günlerde aileyi çekip çevireceğine kendisini iyice uzaklara savuruyor. Yakında tek garantisi Mira ile Yaman’ın evlenmesi olacak haberi yok. Düşününce zaten Beyliceler’in dostları olmasa hiç paraları yok? Turunç Nadir’i silkeledin ama şimdi de kendini silkele ve oyuna gerçekten yırtabileceğin yerden dâhil ol Sude. İçinde bir yerlerde biliyorsun sen de nasıl yapacağını. Bu kısmı özlediğim bir başka ekibi tekrar bir arada görmenin mutluluğuyla bırakıyorum: 

Kötülüğümüzde boğulmadık bütün ikiyüzlülüğümüzle ayaktayız.

Leyla artık bir Altınkoylu ama nasıl? Kulaktan dolma Altınkoylu!

Turunç Nadir parasıyla kadınları büyülemiş olsa da, sonunda amacına kavuşarak Altınkoylu olan Leyla bu bölüm gol attı. Bence Leyla için üzülmeyelim. Kenan’ın da vurguladığı gibi ona bir şey olmaz. Şimdi o Ayşe’ye emirler verecek, eski düşmanı yeni ortağı Orkun ile yüzleşecek. Hatta Turunç Nadir ölürse çok zengin olacak. Turunç Nadir’in sağ kolu ile bir ayar çekerler diyorum ben valla.

Adam biraz daha Nevin’in yanında kalırsa uğursuzluğu bulaşacak diye korkuyor.

Koca bölüm saatte saat derken, her şeyin ortasında yine Kenan ve esas büyük bela Nevin varmış, onu öğrendik. Kenan’ı gözüm hiç tutmaz bilirsiniz, Nevin ise kara bela gibi bir şey. Kenan’ın nereden belalılarıysa olsun, Orkun’un haklı çıkması güzel oldu. Artık Yaman da annesi ve ağabeyi ile ilgili sürdürdüğü düşüncelerini değiştirir umarım.

‘’Üzgünüm ama ben öyle yerlerde saatimi arayamam. Siz bakıverin. Hem zaten beni kumral sanıyorsunuz!’’

Murat atlarken de, herkes saatinin peşinde karaborsacılık yaparken de, halktan kopuk Orkun olaylara katılmama kararı aldı galiba. Mira ve Yaman, Orkun’un saati için çeşit çeşit at hırsızı adamla muhabbete giredursun; Orkun bu sırada Faruk ile beraber gözlerini dinlendiriyor galiba. Ya da belki de bütün Altınkoy’a kim bilir kaçıncı kez yalan söyleyen Hale ile eski günleri hatırlatan atışmaları meyvesini vermiş, halka inemeyen Orkun ile Hale public bir mekânda sevişmişlerdir. Belki de Turunç olayına kafayı takmıştır. Tek bildiğimiz bir şey var bu bölüm Orkun resmen ayak işlerini yaptırdı Yaman ve Mira’ya. Ve bir de ben, Orkun ve Yaman’ın ilişkisinin geldiği laçkalıktan çok memnunum. Samimiyet gibi samimiyet!

Sonunda bu da oldu. Yaman, Mira’nın aşkından meczup oldu.

Orkun’un saatinin peşinde, çok heyecanlı bir bölümdü. Yedirilmiş bir sürü tahlil edecek konu vardı. Yaman ile Mira’nın hem özlenmiş olması hem de Yaman’ın bu harika sevgisinin sıcaklığı çok güzeldi. Mira’nın tavrı, yine insanların canı sıkılacak ama bu da Mira’nın güven biçimi. “Nazımı tribimi çekiyor mu? O zaman erkeğim benimdir,” diyor! Dünyadaki mesajları iyi yorumlayan Yaman ise Kenan’ın suçlu olduğunu anladı. Bir kardeş travması yaşanacak galiba önümüzdeki hafta.

Şimdi Mira’dan beklenen, yere düşen Yaman’ı görünce yanlışlıkla üzerine düşüvermiş gibi yapmak. Böyle böyle canlı tutup, Mira ve Yaman için gecelerin de bir anlamı olur diyorum ve bunu diliyorum.

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR