Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Vuslatı beklerken
Sezon: 1 Bölüm: 2

Yunus’un aklında Keriman, bir o yana bir bu yana.

Yapımcılığını Cengiz Deveci’nin üstlendiği, yönetmen koltuğunda ise Feriye Kaytan’ın oturduğu Vicdan bu akşam ikinci bölümüyle karşımıza çıktı. Dizinin senaristi Murat Taşkent, aynı zamanda oyuncu olmasının verdiği tecrübe ile olsa gerek bize Yaprak Dökümü, Kuzey Güney gibi dizilerden sonra tekrar sıcak mahalle muhabbetlerini yaşatıyor, diyaloglarda sırıtan herhangi bir replik neredeyse yok gibi.

Esma’ya gelen Keriman, ablasının ısrarına dayanamayıp kahvaltıya oturuyor. Zafer, Yunus’un işe gelmemiş olduğunu görüyor. Yunus ise ofisten gelen ‘neredesin’ telefonunun sesini kısıyor. İki pencere, iki eski aşık görüyoruz. Yunus, Keriman’ı görme umuduyla, Keriman ise hem görmek isteyen bir bakışla hem de görürsem ne yaparım telaşıyla izliyor etrafı.

Müge, geceyi Hande’de geçirmiş. Hande İbrahim’i merak ediyor. Hande’nin ısrarıyla Müge Emre’yi arıyor. Emre’de kalan Yunus, Müge’nin aradığını görünce gülümsüyor, belli ki gençliğini hatırlıyor, belli ki kendi aşık olduğu zamanları hatırlatıyor ona Müge ile Emre.

Keriman’ın Yılmaz’la gizli savaşı gözümüze çarpıyor, Yılmaz’ın taktığı perdeleri çıkarıyor yerinden ilk olarak. Esma’nın bu düşmanlığın tamamından haberdar olup olmadığını çok kestiremiyorum şu an için. Konuyu geçiştirmesinden en azından bir kısmından haberdar olduğu aşikar da ne kadarından ve konunun neresinden bilgi sahibi bilemiyorum. Keriman’ın Yunus’u görmeyi ertelemelerine karşılık, Esma ikisini bir araya getirme konusunda bir o kadar ısrarcı. İlk raundu atlatıyor Keriman. Yunus, Keriman’ı göremeden işin yolunu tutuyor.

Bu bölümde yeni bir karakterle karşılaşıyoruz. Sıcak mahalle imajını pekiştirir umuduyla karşımıza çıkarılan tikli gülen adam, biraz sinir bozucu aslında. Dozunda kullanıldığı takdirde biraz olsun nefes olabilir ama fazlası zarar, aman dikkat!

Müge ile Keriman da karşılaşıyorlar nihayet ama nedendir bilmiyorum bütün karşılaşmalar oldukça soğuk geldi bana. Keriman’ın önce Esma sonra Müge ile kucaklaşması o kadar uzun süredir görüşememiş olmanın verdiği özlemi ve sıcaklığı yaşatamadı bana. Keriman’ın Yılmaz’la yaşadıklarından dolayı ablasının evine girmek istememesi olası, Müge ile karşılaşması için de bir şey diyemedim.


Kahvaltı masasına Keriman-Yılmaz gerginliğinin gölgesi düştü.

Bu bölümün iki ana konusu İbrahim’in ortadan yok oluşu ve her dakika buluştu buluşacaklar diye tetikte beklediğimiz Keriman-Yunus karşılaşması. Bu iki konuda gidip gelirken arada büyükbabanın evlenme isteğinde olduğunu, Yunus ile Elif’in arasındaki gerginliği izliyoruz ve Elif’in babasını da dizimizin karakterlerine ekliyoruz. Elif’in bitmek bilmeyen meraklı tavırları babasının da gözüne çarpıyor, belli ki kontrol manyağı tavrı onu da bayıyor. Hatta o an dilimize gelen “Sana ne? Neden soruyorsun?” sorularını patlatıveriyor, içimizin yağlarını eritiyor adeta. Yunus, İbrahim’in hastanede olduğunu öğrenince ortamdan kaçıyor hemen, aklında ise hala Keriman var. Elif’in aksi babasının karakterini nereden hatırlıyorum derken Bir İstanbul Masalı’nda yine aynı aksilikle bir üniversite hocası karakterini canlandırdığını hatırladım sonunda. Ahu Türkpençe ile yine aynı yapımda yer alması da ilginç bir tesadüf olmuş.

İbrahim nihayet ortaya çıkıyor, ilk bölümden ölmüş olacağı düşüncesi kafamıza yerleşmişken İbrahim’i yoğun bakımda buluyoruz. Söylenilenlere bakılırsa da durumu sallantıda, yani her ihtimal olası. Hastanede herkes toplanmışken İclal’in Yunus’a attığı manalı (!) hatır soruşa takılıyorum. Geçmiş bir bir dökülürken İclal ile Yunus arasında geçenleri de öğreneceğimizi düşünüyorum. Bir “geçmişte ne oldu?” merakı da Keriman’ın telefon görüşmesinden sonra oluşuyor kafamda. “Çocuk, Keriman’ın çocuğu mu, arkadaşı ve kocası ne ayak?” diye sorular soruyorum yine geçen bölümde olduğu gibi.

Atilla’dan bu kadar tiksinebildiğim için oyuncuya ve senariste gerçekten teşekkür etmem gerekiyor sanırım. O kadar olayın üstüne hala kaset peşinde olması ve oyuncunun bütün inandırıcılığıyla bunu yansıtması gerçekten takdiri hak ediyor.

Bölümün sonuna yaklaşırken hala Keriman ve Yunus’un bir türlü karşılamamasını izliyoruz. Uzun hastane koridorlarından yürüyerek asansör kapılarının açılmasıyla kesişemeyen eski aşıklar, Elif’le Zafer’in hastaneye gelmesini bekliyormuş meğer. Sahi niye geldiler ki onlar? Bu nasıl bir paranoya? Hadi Elif kafaya taktı diyelim, Zafer ne iş? Üstelik o kadar uzatıldı ki bu karşılaşamama sahnesi ‘İbrahim nerede?’ merakı giderildikten sonra bütün sahneler Keriman ve Yunus’un buluşmasına odaklanmışçasına yavan gelmeye başladı. Sinirlenince çok güzel olan adam Timuçin Esen bile içimin bayılmasına engel olmadı desem yeridir.

Elif, Yunus’la defalarca buluştu. Yunus, Keriman’la hala (!) buluşamadı.

Faruk-Yılmaz-İclal-Keriman arasındaki gerilim ve bilinmezlik için küçük bir ipucu verilse iyi olurdu ama bu bölümde de birbirlerine gergin gergin bakan karakterlerden öteye bir türlü geçemedik. Geçmişe dair Yunus’la Yılmaz’ın lise arkadaşı, Keriman ile Zafer’in de eskiden arkadaş olduklarını öğrendik. Bu öğrendiklerimizin çoğunu da Esma’nın bir dakika bile durmayan bıcır bıcır çenesinden duyduk desem yanlış olmaz heralde.

Ve nihayet esas kızla esas oğlanımız karşılaştı. Yunus’un yüzünde belli belirsiz gülümseme, gözlerinde pırıltı. Keriman’ın ise geçmişi deşeleyecek mi endişesi yüzünden okunuyor.

-N’aber?

-İyidir senden n’aber?

- Bi gittin, gidiş o gidiş. Valla bravo.

Kaçak bakışlar eşliğinde havadan sudan muhabbetler, Yunus’un ‘gittin de dönmedin’, Keriman’ın ‘nişanlanmışsın’ göndermeleri tam da beklediğimiz gibi Elif ile Zafer’in ufukta görünmesiyle bölünüyor, bize yanılma şansı bile vermiyor resmen.

Vicdan ikinci bölüm itibariyle henüz benden geçer not alamadı, özellikle kavuşamama sahnelerinin bu kadar uzatılması içimi baydı ve Zafer ile Elif’in her dakika Yunus’un peşinde dolaşmaları ikinci bölüm itibariyle gözüme iyice battı. Eğer bu tür sahnelerin devamı gelecekse –ki gelecektir- bu sahneler için bir dayanak bulunması gerekiyor. Yoksa Elif ile Zafer’in ‘seni merak ettik’ ayağıyla hastaneye damlamasını, yaşını başını almış insanların Atilla’nın yaşadığı türden kıskançlık ve çekememezlik triplerinde bulunmasını bir seyirci olarak ikinci defa kimse yutturamaz bana.

Haftaya görüşmek üzere, geç kalmayın.
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR