Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Vurun kellesini...
Sezon: 4 Bölüm: 5

 

Harika bir bölümle karşılaştık bu hafta. Soluksuz izledim. Bu haftaki olayımız New York’taki seçimlerdi. Simon adında birisi istatistiksel veriler aracılığıyla adaylardan birinin 52-48 kazanacağını söyledi ve emindi. Şu ana kadar hiç yanılmamış. Yapay zekalar işin içine girince durum değişti haliyle. Seçime hile girdi. Hileyi yapan da Samaritan…



John da New York’taki dedektiflik olayını fazla abartınca bir psikiyatriste yönlendirildi. John’un askeri manipüle teknikleri, psikiyatrist üzerinde işe yaramadı. Tereciye tere satmak gibi oldu bu biraz:) Ama John’un konuşması vurucuydu. Hayatta doğru düzgün başarabildiği tek işin bu olduğunu, iyi insanların sayısının kötü insanlara göre oldukça az olduğunu ve eğer iyi insanları kurtarmazsa, onları başkalarının da kurtarmayacağını söyledi. Görevine olan inancını net bir şekilde gördük böylece. Tabii olayı Carter’a da getirdi…Onu kurtaramadığını belirterek, bundan sonra kurtardığı her hayatın onun için daha özel olduğuna inandık.



Bu bölüm Root’un görevi üst düzeydeydi ve bence bölümün de kahramanı oydu. Makine ile Root’un uzun zamandır iletişimde olduğunu sanıyorduk. Meğerse Samaritan tehtidinden beri Makine ile Root iletişim kurmuyormuş. Sadece cep telefonlarına gelen “unknown” mesajlar ve bazı haritalar aracılığıyla Root’a yardım ediyormuş. Root da bu bölüm baya kimlik değiştirdi. Kızıl saçlı tercüman oldu, gazeteci oldu, suikastçi oldu ve en son pasta şefi oldu.



Root’un makineye olan güveninden ben çok etkilendim. Harold da bunu farketti zaten makineyle ilgili bir şey olduğunda gözündeki canlılığı, hayat enerjisini gördüğünü söyleyerek. Orada ufak bir duygusal an da olmadı değil. Dedim şimdi Harold - Root partnerliğinden bizim Türk fanlar “Haroot” çıkartırlar ama o kıvama gelmedi durumları.



Bu konuşmadan sonra Root’un makineden “birinci ağızdan” aldığı emire tanıklık ettik ve şimdi durdur durdurabilirsen Root’u! Çekti silahlarını ve Samaritan’ın ajanıyla (Martine) otelde altlı-üstlü çatıştılar. Root tepeden sıkıyor, Martine zeminden. Sonucunda Root, Simon’un oradan kurtulmasına yardım edecek hamlesiyle başarılı oldu, tabii bir-iki kurşun yedi. Fakat Martine’e de bir kurşun hediye göndermeyi ihmal etmedi. Biraz “show” üzerine kurulmuş bir sahneydi ama başarılıydı da.



Eveeeet…Bölümün benim için en önemli kısmına geldik şimdi de. Flashbackler şeklinde makinenin ilk kez denendiği anları gördük… Day1 şeklinde, 2001 yılında. Yapay zeka yapmak eski döneme göre şimdi daha da kolay. O zamanlar Finch bizim gördüğümüz kadarıyla 10.600 küsur satır kod yazmış. Ki görmediğimiz neler vardır daha. Finch deneme yapmak için kendisinin kim olduğunu söylediğinde, makineden aldığı cevap doğruydu: Admin.



Ama yolunda gitmeyen bir şeyler de vardı… 10.600 küsuruncu satırda Finch’in haberi olmayan yeni bir metod vardı. Finch de sordu hemen kim ekledi bunu diye makineye. O da sen ekledin demesin mi… Finch tabi sinirlendi, kapattı sistemi yalan söylüyor diye. Bir diğer ilginç olan şey de, normalde Finch’in eski ortağı Nathan’ın admin olarak tanımlanmasına rağmen, makine tarafından öyle algılanmamasıydı. Sonra gördük ki makine dışarıya, gerçek hayata sızmak için Nathan’ın kullanıcı adı ve şifresini yazmasını sağlayarak onun kendi bilgisayarını hackleyecekmiş. Finch de durumu farkedince sıcak kahveyi döktü pc’ye… Finch de böyle yapınca bu kez de makine kızdı. Onu cezalandırmak adına, serverlara aşırı ısı göndererek ofiste yangın çıkarttı. Finch canını zor kurtardı bu kez de.



Makine ile Samaritan ilişkisini, mitolojik senaryo evreninden beslenen bir dizi ya da filmdeki kahraman - rakip savaşı üzerinden görmeliyiz.İkisi arasındaki temel fark; vicdani kararlardır çoğu zaman.Kahramanı, kötülükten uzak tutan şey hak yememek, zalimlik etmemek gibi temel ama olması gereken klişelerdir.Makine de tıpki bunun gibi kurulmalıydı.Bir insan gibi, bir kahraman gibi.O yüzden de Finch ona insanlara önem vermeyi ve ahlaklı olmayı öğretmeye başladı.İşte Samaritan’da olmayan şey bu! Root da zaten söyledi bunu; makine ile Samaritan arasındaki fark sensin Harold diye.Durum öyle bir aşamaya geldi ki makineyi kontrol edemezlerse, makine onları kontrol edecek.



Tekrar günümüzdeki sahnelere döndüğümüzde de harika final sahnesiyle veda ettik. Samaritan’ı kontrol eden Decima Teknolojilerinin sahibi John Greer ile Samaritan’ın ajanı Martine bir konuşma gerçekleştirdi… İlk bölümlerde ilk eli Samaritan almıştı hatırlarsanız, matematik öğrencisini yanına çekerek. Bu kez de durum 1-1 olunca bu kez Samaritan, makinenin ölüm emrini verdi Greer ile Martine’e… Ekrandaki o yazıyı nefeslerimizi tutarak okuduk: “Find to machine…” Sonra New York sokaklarında sıradan bir insan gibi yürüyen Harold, şehirdeki kameralardan birine dönerek, makineye mesajını gönderdi: “Seninle konuşmanın zamanı geldi…” diye. Bekliyoruz o konuşmayı biz de merakla.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR