Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Ve perde açıldı…
Sezon: 4 Bölüm: 1

Hayatları değiştiren yer: Ucubelerin kalesi…

Her yer bir kişiye hapishane olabilir. Zihin bile…Hele bir de kaldığınız hapishanede müebbete çarptırıldıysanız, işte o vakit yaşayan ölüsünüzdür. İşte bu müebbete kendi evlerinde, anneleri tarafından çarptırılan iki kişi (yoksa teki mi demeliydik!) ise Bette & Dot adlı yapışık ikizlerimizdi. 1952 yılının, onların hayatını tamamen değiştirdiği bir gününde, Jupiter-Florida’da tanıştık kendileriyle. Dot’un günlüğündeki kelimelerin dile gelmesiyle…Gardiyanları olan annelerini öldürmüşlerdi; lakin suçu hayali bir hırsıza yıkmaya çalıştılar. Bette’in, anneyi bir münakaşa sonucu bıçaklaması, sonrasında bu suça ortak olduğunu düşünen Dot’un da kendisini (kendilerini!) bıçaklaması, tam American Horror Story’lik bir durumdu zaten. Bette & Dot’un karakterleri ile hayata bakış açıları, aynı bedende olmalarına rağmen ruh olarak farklı. Bette daha ılımlı, hoşgörülü, hayalperest, hatta saf; Dot ise daha mesafeli, aksi ve fevri. İşin ilginci, beden bir olunca akıllar da bağlanmış. Kızlarımız, telepati yoluyla da iletişim kurabiliyorlar.


Jimmy abimiz ve tayfasından birkaçı. Şu küçük kızımız şirinlik abidesi.

Tabii suçu hayali bir hırsıza atmaya çalışmalarını yemeyecek olan, feleğin çemberinden geçmiş bir adet Jessica Lange karakteri vardı karşılarında: Elsa Mars. Hem de konuşmasına bir tutam ‘Alman aksanı’ ekmiş bir Jessica Lange! Dönem, sirkler-ucube gösterileri için sıkıntılı bir dönem; ucubelerin topluma kazandırılması yerine, toplumun bu ucubelerin farklılıklarını görmek için onların sergilendiği bir gösteriye para kazandırması üzerine bir dönem. Lakin, yeni şeyler denemek gerek, yeni ucubeler almak gerek sürekli tutunmak için; zira kayboluyor eski popülariteleri günden güne. İşte böyle oldu Bette & Dot’un sirkin kapısından adım atması. Arada olan kime mi oldu? İkizlerin, cinayet sonrası evde yaralı bulunmalarından sonra kaldırıldıkları hastanedeki Hemşire Penny’ye…Burada kendilerine ulaşmaya çalışan Elsa’nın, rüşvet olarak verdiği gösteri bileti, aslında Penny’nin kendi mahvoluşu için kabul ettiği bir biletti. Elsa, atmış onu ucubelerin arasına; bir de uygunsuz videolarını çekmiş, elinde şantaj malzemesi hazırolda duruyor…”Yapma be Elsa, bu kadar da değil!” demedim değil.

Gelelim ucubelerimize…Ortam enteresan tabii. Meep adlı ucubemiz daha dakika bir gol bir; elindeki tavuğun başını koparıyor ısırarak. Bette & Dot’a pek şirin bir karşılama hediyesi. Geçen sezon ortalığı karıştıran bir karakterle karşımıza çıkan Kathy Bates, bu sefer ortalığı toparlıyor Ethel Darling rolünde ve Elsa’nın sağ kolu olarak. Kadının kendisi ucube, üstüne bir de oğlu Jimmy ucube. Bahtsız bedevilik zirve! Zamanında Elsa koşmuş onun yardımına dibe vurmuşken. Jimmy, sirkin delüğanlı abisi. Oğlan eldivenlerle geziyor ıstakoz kıskacı benzeri elleri görülmesin diye. Istakoz oğlan, kıskaçlarını kızlara da atmak istiyor ama Elsa’nın bu durumlara hoşgörüsü yok. İşin ilginci, bu bölümde gördüğümüz üzere Jimmy’nin, ellerini sirkin dışında da kullanması (bkz. Çay partisi!). Kendisi karamsar, “Gitmez böyle, git gide eriyip yok olacağız!” diyor. Haklı da…Eskisi gibi popüler değil gösterileri. Ucubelerimizin son kalesi de düşmek üzere. Ta ki…Bette & Dot’un gelişine kadar. Tek bedende iki ruh barındıran bir vücuda sahip ikizlerimiz, birden ilgiyi topluyor.


Ucube istiyom ben!”

Öyle ki, varlıklı bir kadın olan Gloria Mott ve enteresan oğlu Dandy, tüm koltukları satın alıp sirkin belini biraz doğrultuyor. Dandy’ye ayrı bir parantez açmak gerek. Henüz ilk bölümden, bu sezonun tuhaf karakter sıralamasının zirvelerinde gezineceğini gösterdi. Kendisi bizim Sezercik’in filminde, sıpayı isteyen Şişko Nuri’nin “Hehehe, ‘Fıstık’ benim olacak; binicem üstüne vurucam kırbacı!” tarzında bir tavırla istedi Bette & Dot’u. “Herkesin bir fiyatı vardır, parası neyse verelim,” dedi ama kendisine yeni bir aile bulmuş olan ikizlerimiz de, Elsa da bu teklifi reddetti. İkizleri bu aileye bağlayan düğüm, tam da bu noktada atıldı işte.

Gösteri esnasında biz de, Elsa’nın şarkılarına, ucubelerin de sahnede boy gösterişine tanıklık ettik tabii. Life on Mars’ı değişik bir sunumla yansıtıyor Elsa bu gösteride ama kendisinin eski performansı yok maalesef. Asıl hüznü de bu zaten…


“Those were the days, my friend!”

Şu palyaçoların, çocuklar için bir eğlence-komiklik aracı olmasını ironik bulurum. Görüntülerinin çoğu çocuk için ürkütücü olduğunu düşünerek çocukların nasıl ürkmediklerine pek anlam veremem. Elbette mevzu bahis, Stephen King’in O romanındaki tarzda bir palyaço değil ama yine de ilginç buluyorum bu durumu. Hikayemizdeki palyaço ise yetişkinleri bile kendinden kaçıracak derecede bir imaja sahip. Tam her şey düzeldi derken, illa bir şey kötü gider ya; başımıza bir de Katil Palyaço Twisty çıktı. Geçmişinde kesin bir travma yaşamıştır şimdi bu. İlk bölümde ekranda görebildiğimiz bilançoya bakarsak; üç ölü, iki kaçırma. Kaçırdıklarından biri genç kız, diğeri küçük bir oğlan. Onları teee ormanın ortasındaki bir yerde esir tutuyor. Böyle palyaço numaraları yapıyor onlara ama cık! Tutsaklarımız iyice korkuyor. Sıra bizim ucubelere gelmeden prova mı yapıyor, ne yapıyor; amacını, nihai hedefini merak ettim kendisinin.

Görüntüsünü iyi kotarmışlar cidden; ürkütücü ve gizemli. Ağız kısmında da bir maskesi var; altında ne olduğunu da görürüz artık.


Kâbusun ete kemiğe bürünmüş hali: Palyaço Twisty.

Bölümün çarpıcı noktalarından ikisine gelirsek; Jimmy’nin önderliğindeki ucubelerin cinayet mevzusunu soruşturan dedektifi toplu olarak katletme sahnesi ile son sahnede Elsa’nın bacaklarının olmadığını gördüğümüz sahneydi. Dedektifin öldürülme sahnesi, bana acayip derecede üçüncü sezon Coven’daki cadıların yaptığı malum katliamı hatırlattı. Bariz bir selam çakma durumu vardı Coven’a. Elsa’nın bacaklarının olmaması da dramatik olduğu kadar beklenmedik bir gelişmeydi bence. İyi bir son dakika artısıydı.

Açılış bölümümüz, kendini ağırdan sattı ama aceleye mahal yok. Zira kadronun daha önemli bir kısmını görme şerefine nail olamadık. İleriki bölümleri merakla bekliyorum; çünkü öykünün tuhaflığı ve gizemi, insanı heyecanlandırıyor.. Bu sezon, atmosfer bir farklı cidden. Dönem atmosferi olması da bu farklılığı bir kat artırmış. Teknik anlamda her şey dört dörtlük geldi bana. Jeneriğe tam puan, ikizlerin olduğu bazı sahnelerde kameranın çekim tekniği fikrine de bir alkış. Yine kalite konuşmuş ama önemli olan, senaryo anlamında da bu sezonki temanın hakkını verip konuşması elbette. Bu arada hemen belirtmek gerek; dizimiz şimdiden beşinci sezon onayı aldı (malumun gerçekleşmesi). Şimdi beşinci sezonun teması hakkında tahminler, teoriler bu sezonla birlikte paralel gider artık. Yabancı bir sitede okumuştum; ilginç geldiğinden paylaşayım: Gelecek sezon, “Uzaylılar, 51.Bölge” hakkında olabilir diyor. Teoriye göre , hem Elsa’nın soyadı Mars, hem de bu sezonun öyküsü Jupiter-Florida’da geçiyor ve iki gezegenin ismi, ipuçları olabilir. Bakalım bu sefer yumurtadan ne çıkacak?

Sonuç olarak Elsa’nın sirki sonunda perdelerini açtı. Kâh dram, kâh dehşet, kâh tuhaflıkla asıl gösterimiz ise yine American Horror Story idi…
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR