Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Ulan İstanbul sen mi büyüksün, ben mi?
Sezon: 1 Bölüm: 1

Çetemiz dünya tatlısı değil de ne?

Tanıtımlarını izlediğim zamandan beri çok merak ettiğim bir işti Ulan İstanbul. Şebnem Bozoklu ve Kayıp’tan bende büyük manevi değeri olan Kaan Yıldırım ile Zeynep Kankonde’nin de etkisi büyüktü elbet. Bu akşam da büyük bir hevesle nevalelerimi de hazırlayıp televizyon karşısına kuruldum ve hevesle izlemeye başladığım bölümü büyük bir keyifle bitirdim. İnanılmaz keyifli ve renkli bir kadro ile çok güzel bir uyum yakalamışlar.


“Azrail’e benden çay götür garson!”

Efenim ablanız kurban olsun size!

Hikâyemizin erkekleri tam tadında!

Bir “pilot” bölüm olarak ele aldığımızda gayet başarılı bir giriş yapılmıştı bana göre. Karakterlerin tek tek tanıtılması ve alt metinlerde kendileriyle ilgili ufak bilgiler öğrenebilmemiz güzeldi. Tek tek karakterlere girecek olursak favorim elbette ki mahallenin ağzı var dili yok hanımı –evet, adını hala bir kaynaktan bakarak yazıyorum- Şehriban! Zeynep Kankonde gerçekten çok başarılı bir karakter çıkarmış bana kalırsa. O ortamda dondurmanın üzerindeki sos misali daha lezzetli bir hale getiriyor mahalleyi Şehriban. Birbirine bunca yakın her mahallede muhakkak vardır böyle bir tip ve böyle bir ortam. Özellikle reklam arasına kadar dizi izlemek için kalıp ev ahalisini çileden çıkardığı anlara ba-yıl-dım. Hikâyenin diğer kadınları Derya ve Yaren de çok tatlı bir ikili oldular bana kalırsa. Şebnem Bozoklu karakterine biraz daha ısındığı vakit Yaren tadından yenmeyecek ve kendisini gerçekten fazlasıyla özlemişiz. Yaren’in şarkı sahnesi gerçekten çok tatlıydı, zaten daha önce tanışmıştık Unfaithful ile fakat dizi içerisinde de çok hoş durdu. Sevtap Özaltun ise Derya’ya gerçekten çok yakışmış, kendisini daha önce izlemediğim için Derya olarak benimsemem de çok kolay oldu. Hikâyenin erkekleri ise tek bir tanım ile ifade etmem gerekirse; cuk diye oturmuş. Hem birbirlerine hem de karakterlerine çok güzel uyum sağlamışlar. Karlos ve Ferdi arasındaki o haşarı arkadaşlığa bayıldım, Kaan Yıldırım ve Erkan Kolçak Köstendil çok hoş bir ikili olmuşlar. Birini Kayıp’tan, diğerini ise Merhamet’ten hatırlıyorum. İkisi de geçmiş iki dizisinde akılda kalıcı karakterler canlandırmış olmalarına rağmen bana önceki karakterlerini hatırlatmadılar. Özellikle Kaan Yıldırım’ı bir hayli özlemişim, yeniden izlemek gerçekten çok iyi geldi. Ferdi’nin hazır cevaplığı ve kıvrak zekâsı da çok yerinde ve güzeldi, tuttum ben Ferdi’yi. Uğur Polat ise Kandemir olarak gayet iyi duruyordu. Bahadır da hem çetenin çok işine yarayacak hem de bizim ağzımızı kulaklarımıza vardıracak kadar tatlı bir karakter olmuş.

“Mahallenin kuruluşuna mı denk geldik?”

Derya’cım çok tatlısın, çok da cesursun!

Dizinin genel hikâyesinin merkezinde olan Derya’nın babası bir iftira sonucu hapse düşer ve O’na can borcu olan Kandemir de Ali Rıza Kaptan’a olan can borcunu ödemek için büyük bir oyuna girişirler. O’na yardım etmek için Derya’ya ulaşan Kandemir ise önce elinden kaçırdığına üzüldüğü Derya’nın daha sonra elinden kurtulamaz ve olaylar gelişir. Bizler için esas merak unsuru olacak bu ana olayın yanında her bölüm izleyeceğimiz “zenginden çalıp fakire vermek” temasındaki hikâyeler de çok ilgi çekici olacağa benziyor. “Adaletli çalmak” felsefesiyle yola çıkan çetemiz, bir yandan Ali Rıza Kaptan’ı kurtarmak için esas oyunlarına devam ederken diğer yandan da “hak ettiğinden fazla zengin olan”lardan bir miktar borç almaya da devam edecekler ve bizler de çok eğleneceğiz!

Ferdi’ciğimle, Derya’cığım çok güzel ikili olacaklar.

Tüm bu eğlenceli aksiyon ve komedinin yanına aşk eklemeyi de elbette ki ihmal etmemişler. Ferdi ve Derya arasındaki o çekime bayıldım, gerçekten çok hoş bir ikili olmuşlar. Hikâyede bir aşk olacaksa bu ikiliyi tercih ederim, hem ne demişler? En büyük aşklar kavgayla başlar. Hem herkesin kardeş bildiği bir ikili, al sana bir parça gizlilik ve sır. Oldu mu cillop gibi aşk hikâyesi? Vallahi oldu!

Bunların dışında hikâyenin şakalarını çok sevdim, birkaç yerde bayağı bayağı kahkaha attığımı söyleyebilirim. Replikler de akıcı ve keyifliydi. Rejide çok göze çarpan bir aksaklık yoktu, hatta çekimler gayet keyifli geldi bana.

“Sabah ezanının saatini bir müminler bir de hırsızlar bilir!”

Uzun lafın kısası; diziyi genel olarak beğendim. Her hafta da büyük bir keyifle takip edeceğim. Şansları ve reytingleri bol olur umarım!

Son olarak; Hulusi Kentmen’i görmek ve O’nun anılması çok hoştu. Toprağı bol olsun!

 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR