Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Tıpkı eski günlerdeki gibi
Sezon: 1 Bölüm: 13

 

 
Dizi Cuma akşamı itibarıyla 13. bölümünü yayınladı. Hooopp diye yorum yapmayayım diyerekten ufaktan bir özet geçeyim dedim izlemeyenler için, izleyenler için de yeniden anımsarız o anları :)))

Laz kızı Meryem ile Arnavut oğlu Ecevit'in aşk hikayesi iyi başlayıp, kötü bitenlerden.. Severek hatta kaçarak evlenen çiftimiz sonunda bir sır perdesiyle ayrılırlar. İkizlerin biri Ecevit'te, diğeri de Meryem'de kalmıştır. Esma babasını özleyerek büyümüş, Zeynepse anne hasretiyle serpilmiştir... Gel zaman git zaman Esma'nın takip ettiği radyo programı vesilesiyle kardeşler karşılaşır. Olaylar da bundan sonra başlar zaten.. Zeynep'in kankası Tarık aynı zamanda Ecevit'in radyosunda program sunmaktadır ve Esma'nın gönlünün prensidir. Mona Rosa kod adıyla Esma ve Tarık buluşma ayarlarlar. Esma buluşmaya gelmiştir ama Tarık Mona Rosa'yı yanisi Esma'yı tanımamıştır. Esma ağlayarak kafeden çıktığı anda Zeynep'e çarpar ve ikili ilk şoku atlattıktan sonra oturup konuşunca kardeş olduklarını anlar. Ailelerinden ilk etapta gizlerler ve gerçeğin peşine düşmek için yer değiştirirler. Yer değişen kardeşler ailelerin de feleğini şaşırtır. Sakin, edebiyat aşığı, annesinin dükkanında yemek servis etmekten sıkılan Esma gider; yerine cıvıl cıvıl, lafını esirgemeyen, hiçbir şeyden korkmayan, yemek yapmayı ve servis etmeyi seven Zeynep gelir. Tabüsüü Esma'nın başörtüsüyle Zeynep'in yerine geçmesi Ecevitler’in ailede sorun olduğu gibi, başörtüsüz Zeynep de Esmalar’ın ailede sorun olur... Aileler karışa dursun Esma'nın birlikte büyüdüğü Poyraz abisi ile Zeynep birbirlerine gönüllerini kaptırırlar. Aynı zamanda Zeynep'in kankası Tarık da Esma'ya karşı bişiler hissetmeye başlar ve ufaktan ufaktan Mona Rosa'nın kim olduğu gerçeğine yaklaşır...



Belli olaylardan sonra Esma ve Zeynep'in ikizlerine ulaştıkları ve yer değiştirdikleri gerçeği ortaya çıkar. İşler çözüldü, Ecevit ve Meryem en sonunda kavuşacak derken ikili bir araya geldikleri her anda birbirlerine girerler. Neden ayrıldıkları muamma olarak kalınca kızlar çareyi türlü oyunlar oynamakta bulurlar. Ne yaparlarsa yapsınlar anne ve babaları bir araya gelmez. Ta ki pikniğe gittikleri anda -dipnot vermeliyim, piknik bölümü mutlaka izlenmesi gereken bölümlerden birisidir, espriler kahkahalar havada uçuşmuştur- denize girip de denizde boğuldukları imajını verene kadar... İki taraf kavga etmeyi bırakıp kızlarını aramaya başlar. Ecevit ve Meryem birbirlerine sığınıp, yana yakıla kızlarından bir haber beklerken Poyraz Tarık'ı takip edip kızların boğulmadıklarını öğrenip, kızları ailelerine kavuşturur. Ecevit ve Meryem bir araya gelemeyeceklerini sakin bir dille anlatırlar. Neden bir araya gelemeyecekleri İlyas isminde ve resminde saklı. Pek bişi öğrenemesek de İlyas'ın Meryem'in kardeşi olduğunu ve öldüğünü öğrendik bu bölümde. Ecevit ve Meryem için neden ayrılık sebebi olduğuysa önümüzdeki bölümlerde açıklanır herhalde...

Kısa bi özet geçtim ama bu özette sadece ana karakterleri anlattım. Diziyi asıl götüren yan karakterlerin bolluğu ve kaliteli yazılıp, oynanışında saklı. Misal kızların halası Afet var yanisi Afoşş tatlı dilli, sevecen, saf, iyi niyetli ve kısmetlerinin azlığından ötürü evde kaldığını iddia edip aşk peşinde koşan bir karakter iken kızların dayısı Devran’la yıllar sonra karşılaştıklarında bir elektriklenme oldu aralarında. Bir dargın bir barışık ilişkilerini izlemek çok keyifli. Hele bu bölüm Afoşş Arnavut ciğeri satmaya çalışırken Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray'ın canlandırdığı balıkçı Azize karakterine göndermelerde bulundu ki yeme de yanında yat :))

Mahşerin Dört Atlısı kıvamında yaşlı, tonton dedelerimiz var ki onları izlerken tadından yinmiyorlar. :) Hele bir de bunlara artı bir imam Sabri efendi katılmıyor mu, ekrana kitleniyoruz resmen. :) Dedeler büyümüş de küçülmüş çocuk kıvamındalar. Birinin tansiyonu fırlıyor sürekli, diğerinin ağzında bakla ıslanmıyor, bir diğerinin fiyakasından geçilmiyor, esas dedemiz ise unutkanlığıyla ve 'anarşik eski damadını vurmakla' tehdit edişiyle ünlü :) İmam Sabri efendinin mizahı da, imanı da pek kuvvetli. Anlattığı kıssadan hisseler, internet ortamındaki esprileri diziye giydirmeler, kıvırcık kardeşlerle atışması, yeri geldiğinde oynaması ile yüzümüzde kocaman gülümseme oluşturuyor... Vefat eden eşine olan özlemi olsun, Meryem'e olan sessiz ama derinden sevdası olsun bolca da hüzünlendiriyor insanı. Dizinin belki de hüzün ayağını oluşturuyordur o derece etkili insanın duyguları üzerinde...

Benim favori karakterim Karadeniz'in hırçın delikanlısı Poyraz... Delikanlının hası olması dışında dobra sözleriyle, karizmasıyla, Nayino'suyla, mırıldandığı şarkılarıyla, derin derin bakan buğulu gözleriyle, agresifleşip masa filan dağıtmasıyla vs. gönlümüzü çelmiş durumda. Zeynep de kapıldı tabüsü Poyraz'a :)



Ecevit'in tefecilere bulaşmasının sonucunda evi, dükkanı, her bişeysi gittiği için Meryemlerin mahallesine taşındılar bu bölümde. Ciğerimin Köşesi seyyar arabasıyla da Arnavut ciğeri satmaya başlamışlardı. Gelmek istediğim mevzu ise tefeci bey amcanın Ecevit'i tehdit etmek için Meryem'i, kızlarını bulması ve Meryem'in dükkanını sık sık ziyaret etmesi sonucunda Ecevit'in bunu farketmesi ve hesap sormak için sakalı, saçı tıraş edip takım elbiseyi de üzerine çekip yola koyulması. Ne kaa uzun bi cümle oldu öyle yaa, 13 bölümü tek bir yoruma sığdırmaya çalışıp, 13. bölümü de yorumlamaya kalkınca böyle oldu tabüsüü kusura bakmayasınız :))

Ecevit'in başını derde sokacağını anlayan Mahşerin Dört Atlısı dedeler - ağzında bakla ıslanmayan Behçet Dede gazı verdikten sonra soluğu Sabri Bey’in yanında alıp, olay mahalline gitmedi orası ayrı :D- Poyraz, Devran reis, tırsak damat Fikri, Esma ile arası açılınca soluğu Esmalar’ın evin önünde alan Tarık ve İsmet'in de Poyrazlar’ı takip etmesi sonucu olay mahalline varmasıyla Tarık ve İsmet'in de katılmasıyla ekip tamamlanmış oldu. Ecevit'in bunlardan haberi yok tabüsüü o aldığı silahlarla mekan basma derdinde :) Peşindekiler ise tatlarından yenmicek tatlılıktalar. 'Anarşiki ancak ben vurabilirim daa' diyen Dursun dedemiz ve 'Tıpkı eski günlerdeki gibi' diyerek filinta dedemiz Zülfikar en öndeler, arkalarında da tansiyonu bir inip bir çıkan kolunda tansiyon aletiyle gezen dedemiz :D



Ecevit bir bir adamları serdi yere, bizimkiler de peşinden ilerleyip olayın son anında Ecevit'i kurtardılar. Kurtardılar kurtarmasına ama tefeci bey -bu arada oyuncu rahmetli Tuncel Kurtiz'i anımsattı çokca bana- yediği dayağa aldırmayıp arkalarını dönüp gitmekte olan ekibe doğru çekti tetiği ve biricik Dursun dedemiz yığıldı yere :( Yığılırken de İlyas'ı sayıkladı. İşler iyice karıştı anlayacağınız, haftayı iple çekiyorum o derece yanisi...

Dizi yaz aylarında güzel eşlik etti bizlere. Leyla ile Mecnun'dan sonra ailecek izlediğimiz ilk dizi oldu kendisi. Hatta benim gibi Türk dizilerine küsmüş iflah olmaz yorumcuyu bile sahalara geri döndürdü. En son Trt 1'de yayınlanmış olan Eski Hikaye'ye yorum yapmıştım. Sonrası hüsran olmuştu. İnşallah aynı hüsranı Diğer Yarım'da da yaşamayız. Bölüm sayısı uzun olmasa da olur, tadı damağımızda kalsın içimize işlesin o yeter. Nice Kore dizisi izliyorum 16 bölümden oluşup da, hala anımsayıp özlediğim, yeniden açıp izlediğim. :)

Velhasıl kelam kısa (!) yorumumun sonuna gelirken diziye dair eleştirmek istediğim bir nokta var aslında. Meryem'in kıyafetine bir çeki düzen vermeleri gerekiyor kanısındayım. Aynı şekilde Asiye Teyze’ye de. Başörtüsünü öylesine takıyorsa öylesine taksın ama yok inancı temsil ediyorsa da ona göre dikkat etsin. Başına şalı takıp, boynunu açınca ve etek boyu da kısa olunca kaale alamıyorum kendisini... (:

Sevgilerimle...
Kırçiçeği...
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR