Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Tek gözlü canavardan şefkatli korsana
Sezon: 4 Bölüm: 6

Yakarım, Woodbury’yi de yakarım!

NOT: Yazı sürprizbozan (spoiler) içerir. Bölümü izlemeyenler başka yazıya lütfen!

Anlatımında, hikâyelerin ilerleyiş şeklinde, The Walking Dead’in yeni şeyler denemeye açık olduğuna iki bölüm öncesinin bölüm özetinde (4.04 – Indifference / Umursamazlık) biraz değinmiştik. Başına buyruk, konu açılmıştı. Bu bölümle ise, konuyu biraz daha deşmek gerekiyor. Dizinin ara sıra hikâyenin akışına nasıl fren yaptığından; karakterleri tanıtmak, dönüştürmek, başka bir yanını açığa çıkarmak için nasıl ana konuya ara vermekten korkmadığından söz etmek gerekiyor.

Bir önceki bölümü uzaktan hapishaneyi dikizleyen Vali’nin görüntüsüyle noktalamış, kötü adamımızın dönüşüyle dakikada 15 mermi atışı izleyeceğimiz, hızlı bir bölüme kendimizi hazırlamıştık altıncı bölümün başına oturduğumuzda. Onun yerine, birkaç mermi ve 10-15 zombiyle dizinin en sakin bölümlerinden biriyle karşılaştık. Ve de şimdiye kadar her bölümde gördüğümüz Rick de dahil olmak üzere hiçbir ana karakterin ortaya çıkmadığı bir bölümle. Tek bir isim hariç: Vali. Ya da Brian Heriot mu desek?

Vali’yi en son bıraktığımızda, üçüncü sezonun 16. ve son bölümünde (Welcome to the Tombs / Mezarlığa Hoşgeldiniz), gözü dönmüş bir şekilde Woodbury halkını makineli tüfekle tarıyordu. Tetikçileri Martinez ve Shumpert’in şaşkın bakışları üzerinde olay mahallini terk ederken son kez görmüştük Vali’yi. Bu bölümde tek gözlü canavarın başına neler geldiğini, kendisini bıraktığımız yerden izlemeye başladık.


Traş bıçağının olmadığı yerde medeniyet de yoktur.

Önce dağılmış bir şekilde ateşin başında gördük Vali’yi. Kendisine doğru ilerleyen zombiye yan gözle bakmadı bile. Vali’nin yaptıklarını hâlâ üzerinden atamamış Martinez ise, son bir kıyak yaparak zombiyi kafasından vurdu ve ertesi sabah da arkadaşıyla beraber, Vali’den uzakta olsun da neresi olursa olsun diyerek tabanları yağladı.

Yalnız başına kalan Vali’ye neler olduğunu, sonraki birkaç ay neler yaptığını (ya da yapmadığını) Ben Nichols’ın The Last Pale Light in the West şarkısı eşliğinde uzun bir kolaj olarak izledik. Önce Woodbury’i yakıp yıkan Vali’nin, sonrasında saç sakal birbirine karışmış, zombiden hallice, amaçsızca oradan oraya sürüklendiğini gördük. Ta ki...

BRIAN HERIOT VE AİLESİ
Ta ki iki kez ölümüne tanık olduğu kızı Penny’nin siluetini görene kadar. Uzakta pencerede bir gördüğümüz, sonra kaybolan sarışın kız çocuğunu biz de kısa bir süre hayalet sansak da (Lori’den hayaletlere alışığız ne de olsa), penceredekinin başka bir kız çocuğu olduğunu öğrendik. Küçük kız Meghan’ın, annesi, teyzesi ve dedesiyle yiyecek, silah, cephane ve de hasta dede için oksijen tankıyla dolu bir evden ayrılmadan hayatta kalmayı başarmış bir aile olduğunu öğrendik.

Vali’nin bir gecelik ziyareti uzadıkça daha önce tanıma fırsatı bulamadığımız bir yanını da görmüş olduk. Bu bölümdeki Vali, alışık olduğumuz despot, pragmatik ve acımasız adam değil; şefkatli, yardımsever, karşılık beklemeden iletişim kurabilen, koruyup kollayan bir aile babası, yeni adıyla Brian Heriot’tu.
 
Kızım olmadan asla!

Zombi kıyametinden beri, dedesinden sonra Meghan’ın “yüzüne gülümseme yerleştirebilen” ilk insan olmayı başardıkça Chamblers ailesinin ve izleyicinin usul usul güvenini kazanmaya başladı. ‘Her an aileden birisine bir şey yapacak, birinin kafasına kurşunu sıkacak’ tedirginliği, yerini ‘Vali demek önceki hayatında böyle bir adammış, fena da değilmiş’ şaşkınlığına bıraktı.

Satranç metaforları, Vali’nin sinek kaydı traş olması, Meghan’ın annesi Lilly’le Vali’nin arasındaki elektriğin dozunun giderek artması, dedenin ölümü, ölenlere ne olduğunun henüz bilincinde olmayan ailenin gözü önünde Vali tarafından ikinci kez öldürülmesi ile karısı ve kızıyla beraber olduğu fotoğrafı yakması arasında, Vali’nin Chamblers ailesinin erkeğine dönüşümüne tanık olduk.

Vali, pardon Brian Heriot, eşi Lilly, çocukları Meghan ve baldız Tara’dan oluşan bu yeni aile, gelin evini terk ederek yollara düştü. Dizinin sonuna doğru, ilk zombi sürüsüyle karşılaşmalarında Vali, Meghan’ı kucaklayarak kaçarken ikili bir çukura düştü. Vali ufak kızın kocaman açılmış gözlerinin önünde elleriyle çukurdaki zombileri birer birer öbür dünyaya yolladı. Çukurdaki tüm zombilerin işi tamamlandığında da Meghan’a sarıldı. İkili çukurun yukarısından gelen sese döndüklerinde, karşılarında artık şaşkın görmeye alıştığımız, elinde tüfeğiyle Martinez duruyordu. Fotoğrafı yakarak birinci hayatını geride bırakan Vali’nin bu sefer karşısında Woodbury kasabasının despot valisi olduğu ikinci hayatı duruyor. Brian Heriot olarak yarattığı üçüncü hayatına veda edip, ikinciyi yeniden kucaklayabileceğini, hapishaneyi dikizlediği sahneden tahmin edebiliyoruz. Seni özlemiştik, sevgili Vali!
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR