Olacakla öleceğin çaresi olur mu? Olmaz. Ömer’in başına Hüseyin ve Tayyar yüzünden bir şey geleceği gün gibi belliydi. Bazı hikâyelerin sonu kimi şeyler olduktan sonra bellidir, Ömer’in o güzel gözlerini sonsuzlukla buluşturacağını düşünmesem de Elif’in onu kaybetme korkusuyla acı çektiğinin farkındayım. Geçen hafta Tuba Büyüküstün’ün çok tartışılan performansı sanki şu an yani sahnenin devamında biraz daha iyi durumda gibi, ne dersiniz? Metin ve annesinin keyfi yerindeyken Tayyar Ömer’in vurulduğunu duyana kadar sinirliydi ama ne zaman Ömer’in başına geleni duydu, işte o zaman keyiflendi! Ahlaksız adam diyeceğim, bir şey diyemiyorum ki bu adam hep böyleydi. Bu arada gerek vicdan hesapları, gerek arkadaşlarının, hatta dostlarının ardından acı çekmeleri olsun İlkin Tüfekçi ve Ahmet Tansu Taşanlar şahane oynadılar, haklarını verelim! Unutmadan söylemek zorundayım; Fatma ve kızının Ömer’lere yerleşmesine bir tek ben mi uyuz oldum? Sevmiyorum abi ben bu kadını, sev-mi-yo-rum! Yaprak Dökümü’nde de her şeye meraklı turşucu, fare suratlısı kızın annesi komşu rolündeydi. Oyuncuya gıcığım yok, karakterler beni delirtiyor.
Elvan Annemiz olanları duyduğu an yıkıldı, takdir edersiniz ki bir şey olmadı dese de Elif, ailede herkes başka bir tarafa dağıldı. Hüseyin’in elinde kırılan bardağa kadar tadında bir sahne diyordum, ne zaman o bardak kırıldı işte o zaman dedim, tamam işte bu sahne oldu! Elvan’ın canı yanarken bir diğer anne Nevin kendi oğlunun güvenliğini düşünüyordu. Bu sebepten olsa gerek emniyet güçlerine yardım etmeyi uygun görmedi. Kadıncağızın dilini kestikleri için pek de kızamıyorum açıkçası. Ancak Metin’in annesinden bu kadar etkileneceğini valla tahmin edemezdim. Hoş kendisi “Ben Ömer’e konuşacağım sadece başkasına konuşmam,” dedi ama göreceğiz. Hastane sahnelerinin biraz düşük olduğunu ve köstekli saat mevzusunun Karadayı’ya bir selam niteliğinde olduğunu da söylemek durumundayım. Ha Ömer’in baldızları tam takım oradaydılar, sağ olsunlar.
Hüseyin’in kendini oralardan oralara atıp kendine bela okuduğu sahnelerde valla pek beğendim kendisini, pişman olduğuna da ikna oldum! Kadro birbirine ısınıp oturdukça, cast tahminimden çok daha iyi bir bütünlük sağlayıp her geçen bölüm daha da iyi olmaya başladı. Burak Tamdoğan istediği kadar kötü adam olsun, biz onu seviyoruz! Abimizin kendine lanet etmesinden Elif’in “Sevgilim ben geldim, sinyorina!” ile başlayan sahnesine gelirsek… Ben beğendim. Tuba Büyüküstün büyük bir huşu içinde, fazla abartmadan kendini parçalamadan oyununu verdi. Bu süreçte ortak bir şarkıları, filmleri olmayan ElMer çiftinin ilişki durumunu analiz edip onların daha fazlasını yaşamasını istemedik mi? İstedik, hem de ne! Bu arada doktor beş dakika dedi ama kızımız on beş dakika konuştu, maşallah!
Bütün bu romantizm havasından çıkıp iki sayko Hüseyin ve Tayyar’ın yanına gittiğimizde Hüseyin’in sayıp sövdükten sonra Tayyar’ı bir güzel deştiğini gördük. Şimdi bu iyi mi oldu, kötü mü oldu derseniz cevabım bundan sonrası için ortalığın çok kızıştığı yönünde olacaktır. Ha Hüseyin’in aklı yerine mi geldi derseniz bence iyice çıldırdı. Ben Tayyar’la Hüseyin’e şaşıramadan bu Sibel olacakın anası Fatma, Elif’i çenesiyle yemeye çalıştı. Sen ne yüzsüz kadınsın be, kızlarının hayatını resmen mahvettin hala bikbik! Çekil gözüm görmesin. Ayrıca ben olsam Pınar’ın yerinde haber vermezdim, ne düşündü acaba? Hüseyin sen de yap yap ağla, bir de Neşet Ertaş ustayı bu işlere alet edip hüzünlen anca! Tayyar sen de ölümden döndün, yine adam olmayacaksın yattığın yerden hala dırdır! “Emmioğulları rulez forever,” diyorsunuz yani, peki madem! Bu arada Pelin’in açığa alınmasına şaşırmadık değil mi? Onun başına çorap örüleceğinin hepimiz farkındaydık.
Elif ve Hüseyin’in sahneleri biraz yavaş olsa da tempoyu düşürse de oldukça yerindeydi. Hüseyin kardeş olmanın nasıl bir şey olduğunu çok güzel anlattı. En çok aklımda kalan yeri “Üzülmesin diye korudum kolladım, bir baktım abi olmuşum. El kadardı boyumu aştı,” oldu. Tane tane anlattı adam, bir an kızgınlıktan yoğun bir duygusallığa sürüklendim. Ben kardeşi olmayan biri olarak bu kadar etkilendiysem, kardeşi olanları düşünemiyorum. Bu arada unutmadan, Ömer üzerine düşen gözyaşı ile uyandı. Bu sahne bana o kadar klişe geldi ki ne desem bilemedim de Ömer uyandı diye sevindim işte, mevzunun gerisini çok indirip kaldırmayacağım. Tayyar da böbrek yetmezliği çekiyor, kalır mı dersiniz Metin’in böbreğine? OOOOO, olaylar olaylar! Mert’in de Metin’in tarafına geçmesi ve babasını resmen reddetmesiyle o olaylar büyür mü, büyür! O zaman Metin’in dediği gibi “Kardeşim, bir kez daha hoş geldin!” Gerçi yediğim tokat için senaristlerimizi tebrik etmem lazım, tam bunlar el ele geleceğe gider demiştim kiiii Mert, Nilüfer yüzünden Metin’e hayatının tokadını attı. Mert, “Nilüfer benim olacak,” dedi ve Metin kafayı yedi! Bak buradan fena bir üçlü aşk hikâyesi gelebilir, evlere şenlik vuhuu!
Fatma Teyze’nin Ömer’i kıskanması kaç puan? Peki, o karşılıklı cilveler, o kıkırdamalar, o bakışmalar kaç puan? Ben burada eridim, biri yazıyı yazmaya devam etsin lütfen! Gerçi şu pembe-tatlı anları Ömer’in babasını anlattığı sahneler biraz dağıttı ama olsun, Fatma’nın leş gibi kokan çayı biraz havayı değiştirdi. Elif’in garip isimli tariflerine “Bizim tarhanamızın suyu mu çıkmış,” diyen Fatma senin ağzını burarım ben ya! Bu arada Ömer ne öğrenecek de Elif’le arası bozulacak dersiniz? Şu mutfakta yaşanan muhabbet benim başıma gelse valla billa ben bu kadar nazik olmazdım, hele ki yani böyle Fatma gibi biri bırbırlanacak, öf ki ne öf! Sahi Ömer ne öğrenecek acaba? Pelin’in de hala kendini suçlu hissetmesi içimi burmuyor değil, şu kızı biri bu durumdan kurtarsın! Nitekim başka bir şey dilesem olurmuş bu bölüm içerisinde. Neden diye mi soruyorsunuz, az sonra!
Pelin’in kafasını anca Ömer rahatlatırdı, gözyaşları arasında bir kavuşma izledik. Aslı’nın “Ne oluyor lan burada?” bakışları da olayın bonusu oldu, ne yalan söyleyeyim kahkaha attım.
Elif’e dair bilinmeyenleri öğrenelim mi?
Yükseklik korkusu var.
Balıklardan korktuğu için artık yüzemiyor.
Çok iyi tavla oynuyor, bir de Melike biraz geveze mi ne? Aslı arabada konuştuklarında dev ayıp etse de kimisine göre haklı olabilir. Elif’in standartları belli sonuçta, Ömer’e ayak uydurabilir mi diye merak etmiyor değilim. Bu arada bak o Fatma hala konuşuyor valla delireceğim burada. Ha bu arada sevindiren bir gelişme ArPel için işler artık tıkırında! Kasımpatıları ile beraber onların da aşkı coşacak, dedi dersiniz.
Fatma, kara para taşıtırken kızına çok namusluydun da Ömer ve Elif aynı yatakta yatınca ı namusun bozuldu! Neyse ki Elvan Anne ağızlarının payını verdi de rahatladım. Ne Tayyar, ne Hüseyin… Bu bölüm beni Fatma delirtti, kenara koydu beni!
Bu kadar mutluluk fazla gelmesin diye yazının ortalarında sorduğum sorunun cevabını alıyorum. Elif ve Nilüfer şikâyetlerini geri almışlar meğerse. Ömer’in kafasından çıkan dumanları gördünüz mü? Valla siz görmediyseniz bile ben gördüm. Elif bire bir şunu söyledi “Ben hayatımın aşkını seçtim ve bu davayı bıraktım! Ya bu davadan vazgeç ya benden!” Şimdi biz fazla mutlu olduk ve Ömer bir bölümde ayağa kalktı ya, kesin bu ikisini ayırırlar. Zaten sistem sanki şöyle işliyor; ElMer yokken NilMet var. NilMet yoksa ElMer var. ArPel biraz daha keyfe göre! Hadi hepsi bir arada olsun demiyoruz da döngü biraz değişseydi iyiydi. Ha bu arada Aslı sanırım olayları kendi başına çözecek.
Komiser Ömer her şeyi çözerken, Arda da yanında biricik yardımcısı iken şu bizim siteyi hackleyeni de bulsalar ne güzel olurdu! Yoksa bu işi Tayyar ve Metin’e ve Emmioğulları Hüseyin’e mi bıraksak? Şaka bir yana bu hafta Tumblr’dan devam ediyoruz, haftaya yenilenmiş ve tatlı siteniz Ekranella’da görüşmek üzere!