MedCezir sevgililer günü özel bölümüyle bizimleydi. Hem de öyle özel bir bölümdü ki hem vuslat, hem macera, hem gizem, hem sinsilik, hem intikam, hem de manyaklık bizimleydi (Murat tabii ki). Bir konuda açık açık anlaşalım; şapşik erkek çok sevimli oluyor. Yaman ve Mert'in şapşallıkları ve tabii ki de Mira ve Eylül'ün ustaca hazırlanmış planlarını yenmeleri ihtimali hiç yoktu. Bir ara kurtlar uluduğunda -ki ben böyle bir şey duymadım- sıra Yaman'a geldi, hain bir planı var sandım ama Çokoprens o sırada sadece Bal’a batırılmanın hayalini kuruyormuş (Bal'dan kastım burada Mira Beylice).
Sayın Koper ile başlayalım. Yaman hep böyle ol canımı ye! Gerçekten kendi özgüveni olan, hart hurttan beslenmeyen ama daha çok korkulan bir Yaman var artık. Gözüm falan doluyor anlatamam. Altınkoy ve Mira Beylice bu çocuğa nasıl iyi geldi böyle? Belki de arada Elif ile bir deneyip en kötüsünü gördüğü içindir ama Sayın Koper, hatta Koperlerden bir tane yoluna bir heartkidnapper olarak devam ediyor. En sevdiğim Yaman sahnesi, ve evet resmi olarak her hafta bir tane oluyor, gramofonla olandı. Yaman'ın fazla bir güç sarf etmeden gramofonu ikiye ayırması kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir andı. Yaman Koper Art Case part 2. Birincisi Altınkoy Müzayedesiydi. Sanatla yeni yeni kaynaşan Yaman, belaya tabii ki de bu aşk dolu bölümde bile bulaştı. Aşk dediğin en büyük beladır doğru ama Yaman yine Tozludere'den bir belaya saptı. O kadar evin içerisinde Mehmet'in ailesinin kapısını çaldılar ve Medcezir evreni bizi gene kovalamacanın içine soktu. Kaçırılma ve belaya bulaşma ile ilgili algının herkes tarafından karikatürize edilmesi çok güzel. Mert demişti ya zaten “Bu masada Turunç Nadir tarafından kaçırılmayan var mı?” diye, işte o hesap! Bu arada bize adam kaçıracak kötü lazım ya galiba!
Mira Beylice ise bu bölüm çocuğu bir ısıracak gibi oldu, bir parçalayacak gibi oldu falan ama en sonunda amacına ulaştı çok şükür! Yaman'ın Mira'yı tahrik ederek ağzından laf almaya çalışma sahnesinde Mira masanın altına atıverecek çocuğu sandım yalan değil. Gizli kahraman Beren sayesinde sevgililer gününü harika geçirdiklerini unutmayalım. Zaten bunu Mira'nın da unutacağını sanmıyorum. Kıyafetler falan verecek Beren'e ama şöyle de bir şey var Beren zaten evde çok şık. Beren'in ders çalışma kombini bile oldukça abiye bir bluzla taçlanmıştı. Sude'nin canlı renkleri, hareketli desenleri kullanması, Mira'nın üst üste asla olmayacak şeyleri kombinleyip mükemmel gözükmesi (Mira Beylice tarzı diye bir şey bu yüzden var. Siz olmaz dersiniz o oldurur) ve Beren'in de daha useful ama annesi ve ablasına göre bir tık daha düğün olması bu ailenin kadınlarının moda gücünü gösteriyor. Faruk da işimi tutturdum diye havalara girip “Ev benim için ölü yatırım,” gibi laflar ediyor da dur bir annem az bekle ya!
Sayın Serez'e gelelim şimdi de. Çoğunlukla Mert bana pek söyleyecek bir şey bırakmıyor ancak uzun zamandır keşfetmek üzere olduğum ve bu bölüm artık sonuna geldiğim şeyi sizinle paylaşmalıyım. Mert'in hareketleri izlerken hep böyle bir şeye benzetesim geliveriyordu ama çıkmıyordu. Bu bölüm Tozludere'de Yaman'ın yanında koşuşundan, amcayı durduruşundan, el kol hareketlerinden anladım ki Mert hep uçuverecek gibi hareket ediyor. Ayakları yere basmayan bir karakter olduğuna göre bu harika değil mi? Mert hep cıvıl cıvıl yalan değil. Bir ara Yaman'a da cıvıldayacaktı bu bölüm de olmadı işte.
Eylül Buluter dot com ise Mert'e “Wahooy!” çığlıkları attırmasının dışında bu bölüm azıcık canımızı sıktı. Eylül-Tuğçe soğuk savaşı her zaman beğendiğim bir şeydir ama tek taraf çok baskın olunca olmuyor. Tuğçe de neden hakkını yediriyorsa, üzülüyorum doğrusu. Eylül'ün Tuğçe ile uğraşması çok zevkli evet ancak içerisindeki mean girl o kadar güçlü ki Eylül durmayı bilmiyor. Mesela aynı şeyi Mert ile beraber olduğunu saklarken de yapmıştı. Ha kötülük sever birisi olarak ben neden buna üzülüyorum? Hiçbir fikrim yok. Belki de Mert ve Tuğçe'yi kötülük yapılmaya layık olacak kadar aptal bulmadığım içindir. Ha Elif'e okeyim. Üstelik öyle durumlara düşen Elif'i bir seviyorum ilginç bir şekilde. Üstelik zaten “sadaka istemem” Tuğçe'nin başına gelenler diyorum ve iyi ki sesinizi çıkardınız Altınkoy Team diyorum.
Altınkoy'un dışarıdan düşmanları ortadan kalktığı için yavaş yavaş birbirlerini yemeye başladılar. Tekrar Hale, Orkun, Sude, Bay AŞK kötülükleri falan gündemde. Orkun da sinsi bir yılan gibi (evet söylerken çok hoşuma gitti) Leyla'yı kullanarak emeline ulaştı. Hale aradığında Ceren adlı Barbie'sine hediye alırken gördük Orkun'u. Demek ki o hikâye bitmemiş. Yine de Hale ile konuşurken yüzüne oluşan tebessüm takıntısının ve sevgilisinin dışında gerçek aşkının Hale olduğunu gösteriyor bize. En erken vuslatı onlar yaptığı için hala kavuşamadılar galiba. Bir çeşit karma olmalı. Neyse bütün bölüm Sude'ye kötü şeyler yapacak diye Orkun'a sinirlenip sinirlenmeme tereddüdüyle geçti ama Orkunstar içten onu yanlış tanımadığımı gösterip son kanıtı da Sude'ye verdi. Küçük bir şantaj karşılığında tabii ki de.
Orijinal Altınkoy bandrollü kötüler tekrar piyasaya döndü derken haklıydım. Hale, Kenan'ın belalı başlayan ama pislik gibi biten dengesiz telefon konuşmasından sonra tabii ki kötülüğünü içerisinde tutamadı. Kötülük de onu her zamanki gibi Orkun'a götürdü. Bu bölüm bir de Murat, Hale'den nasibini aldı ve iyi ki de aldı. Ben Murat böyle sülük gibi takılırken seviyordum ama taciz ne demek yani? Hak ettiğinin çok azını gördü Murat. Kıyma makinesine atılmalıydı. Neyse bu olayda da şunu öğrendik ki; Altınkoy Gençliği bir tek kendilerinin arkadaşlarıyla dalga geçmesine, kötülük yapmasına, öldürmeye çalışmasına falan izin veriyor. Dışarıdan birisi aynı şeyi yaptığında direkt nakavt! Şimdi Elif düşünsün!
Bay AŞK ve Sude ise Sude'nin bütün oyunlarının karşılığını almasıyla yeniden bir arada. Şu şantaj olaylarından bahsetmiştim. Sude çok şantaj yaptığı için bugün böyle şeyler başına geliyor. Etme bulma dünyası sadece inananlara işlemiyormuş yani. Ya da Sude de etme bulma dünyasına inanıyor ama hep kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor. Bilemeyiz, geçen bölüm onun ipucusu olabilecek bir şey yakalayamadım ama merak ediyorum şu an. Sude, Orkun ile nasıl bir pazarlığa oturacak bilmiyorum ama önümüzdeki bölüm olaylar patlıyor gördük ama onu sona saklıyorum.
Selim ve Deniz'e gelelim bir de. Deniz üst üste hata yapmaya devam ediyor ve onu bu kadar çaresiz görmek hiç de hoşuma gitmiyor. Kızım az tut kendini ya! Bak bir daha yazmayacağım, ne halin varsa gör diyeceğim. Bir kere her ne kadar bu sezon tatlış olsa da koca bir “Selim için değer mi?” çekmek istiyorum sana. Dünyada iyi adam mı yok ya? Her iyi erkek dolu. Bu ne hırs, ne celal? Gerçi Deniz de bütün belalarıyla döndü. Artık nasıl bir geçmişi varsa kanundan kaçıyorlar!
Ve Paris'te birkaç gece ile Sedef Kaya! Ya tabii ki asla dışarı çıkmadı çünkü depresyon mode on! Ve üstelik en sevdiğim depresyon tarzı olan duştan sonra bornozla yatakta uyuma ile. O rahatlık ve ruh huzursuzluğunun bir arada olması imkânsız aşkın acısı. Vay be Sedef ve Selim acı çektikçe seveceğiz galiba!
Beklenen vuslat anı bir de... Mert ve Eylül, Yaman ve Mira sırasıyla son level'a geldiler. En çok hoşuma giden şey bunun “ilk sefer” olmasıyla ilgili hiçbir konuşmanın geçmemesiydi. Çok temiz oldu ve bence tam da zamanında oldu. Mira ve Yaman evlenmeye karar verdiklerine göre biraz test sürüşüne hakları vardı hem, değil mi?
Tabii ki de bu kadar mutlu olmak bize yaramadı. Kenan'ın yani Trey'in Marissa yani Mira tarafından vurulması; The O.C.'den MedCezir'e uyarlandı. Kenan şimdi komaya girecek herhalde. Orada kavganın esas sebebi Kenan'ın Mira'ya tecavüz etmeye çalışmasıydı ve Sude'nin yerinde Yaman vardı. Vuran Mira gibi gözüküyor yani Sude için elini Hale kana bulamayacak herhalde ama belki de orada da kişi değişmiştir. Tek bildiğimiz: Daha mutlu olamadılar!