Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Servet Abi der ki: Acı geçer, hayat kalır
Sezon: 1 Bölüm: 18

Servet Abi’nin penceresinin altında oturup, böyle dinlemek istiyorum O’nu.

Ulan İstanbul’un eğlenceli mi eğlenceli bir bölümünü de böylece ardımızda bıraktık. Bölümü geçtiğimiz hafta bıraktığımız yerden devraldık. Ceyhun family, Nevizadeler’i Ağva’da da bulmuş ve peşlerinden gitmişti. Tıpkı Yaren gibi bizim de şaşıracak gücümüz kalmadı vallahi artık, bir yerden de çıkmayın ya gadasını aldıklarım. Bir yerden de geri kalın. Nasıl bir Nevizade aşkıymış ki bu, adlarını duyduğunuz yere koşa koşa gidiyorsunuz. En kritik anda, en kritik yerde olmayı nasıl başarıyorsunuz Allah aşkına? Oturduğum yerde ben daraldık artık, valla.
 
Fakat kabul edelim, güzel tezgâhtı.
 
Ve mutlu son.
 
Çetemizin bu haftaki görevi: Sevilay’dan kurtulmak, parayı almak ve tezgâhı kapatmaktı. Lakin yine olmadı. Bu sefer karşılarına çıkan sorun ne Ceyhun, ne Esra, ne de başka bir aksilikti. Sevilay, kendisine tuzak kurulduğunu anlamış ve bizim altın altılının peşine düşmüştü. Bizimkilere düşense, Sevilay’dan köşe bucak kaçmak oldu. Fakat Sevilay’ın adamları, Nevizadeler’in sokağına geldiği an artık kaçacak yer de kalmamıştı. Mahallenin en konuşkan insanlarını aralarında bölüştürerek, uzun geçecek bir geceye başladılar. Derya ile Ferdi, Şehriban’ın evine yerleşmişlerdi ve o gece Ferdi için ekstra bir sınav olacaktı. Kandemir ile Bahadır, Hayati’yi “çok büyük bir keyifle” Hayati’yi almışlardı. Ekibin şanslıları Karlos ile Yaren ise, Servet Abi’miz ile bizi mest eden sohbetlerini yapmaya koyulmuşlardı. Bütün gece sokağa uğramayan mafya bozması ağabeyler, Yaren ile Karlos Hayati operasyonuna çıktığı vakit Servet’in ağzından lafı aldılar ve Nevizadeler’in konağına ulaştılar. Neyse ki Hayati, ilk defa işe yarar bir şey yaptı ve adamları oradan uzaklaştırdı. Lakin Sevilay, parasını kaptırmaya hiç niyetli değildi. Adamlarını da peşine kattığı gibi soluğu Nevizadeler’in konağında aldı. Sevilay’ın geldiğini gören Nevizadeler, ne yapacaklarını şaşırmıştılar ki Ceyhun imdatlarına yetişti. Ceyhun’un polis olduğunu öğrenen Sevilay, geldiği gibi gitti ve parayı vermeye razı oldu. Çetenin planı ve zekâsını sevdiğimiz Baho’muzun kurduğu düzenek sayesinde hem parayı kopardılar hem de Sevilay’ın yakalanmasını sağlayarak masum çaycıyı kurtardılar. Hikâyenin sonunda herkes mutluydu. Zaten bir yerde bizim altın altılımız varsa, kaybedenler için de mutlu olma vakti gelmiş demektir.
 
Bu sefer kaya sert, bakalım ne olacak?
 
Altın altılımız, Sevilay mevzusu ile uğraşıyorken Esra da gizliden gizliye Nevizadeler ile ilgili araştırmalarını sürdürüyordu. Bahadır sayesinde, kısmen de olsa kimlik mevzusundan yırtmıştı çetemiz fakat geçmişlerinden bir türlü yırtamıyorlardı. Bir pavyon baskını esnasında, Yaren’in şarkıcılık yaptığı zamanlardan kalma bir poster ile karşılaşan Esra hayatının şokunu yaşamıştır herhalde. Bu sefer Nevizadeler baltayı esaslı bir kayaya vurdular. Bakalım bu işten nasıl sıyrılacaklar?
 
Ama Derya’cığım, kabul edelim ki burada Ferdi sonuna kadar haklıydı.
 
Esra’nın, “Ya Ceyhun, ne anlatıyorsun Allah aşkına?” bakışı kalp ben.
 
Derya ve Şehriban ise yeniden gelincilik kaynanacılık oynamaya başlamışlardı. Bu mevzu ne zaman tam manasıyla kapanacak, gerçekten çok merak ediyorum. Bir şekilde dönüp dolaşıp Derya’yı Ceyhun ile birlikte görüyoruz. Ferdi’nin bu konudaki sabrına hayranım, ekran karşısında ben O’nun kadar sabır gösteremiyorum. Hele ki Ceyhun’un aciz tavırları beni baya baya deli etmeye başladı. Hakikaten günden güne daha da acizleşiyor Ceyhun, Derya’nın peşinde her yol mubah diyerek yakınlaşmak için her fırsatı kullanıyor. Dönüp kendisine sormuyor da; “İnsan sözlüsünün öpücüğünden kaçar mı?” diye… Yahu yakışıklı adamsın, karşında sana âşık dünyalar güzeli bir kız var. Dönsene bir, dönüp baksana! Ama Derya öylesine bir takıntı halini almış ki Ceyhun’da, gözü başka hiçbir şey görmüyor. Sorsan adı aşk, bilmesek yutacağız. Ne paylaştınız da aşk, ne kadar tanıdın da aşk? Of.
 
Bu sarılmayı gönlümüzün en güzel yerine koyalım mı?
 
Bunu da…
 
Geçtiğimiz hafta Ferdi ve Derya için “Birbirinize sırtınızı dönmeyin,” derken tam olarak bunu kastediyordum işte. Kavga ettiler, çok kızdılar birbirlerine (yeri geldi, Derya’ya ben bile kızdım gerçi) ama günün sonunda yine soluğu birbirlerinin omzunda aldılar. Önemli olan da bu değil mi zaten? Aşk dediğin karşılıklı tutkunun yanı sıra, anlayış da demek değil midir? Kavga da etseler, bağırsalar da, kızsalar da, küsseler de Derya ve Ferdi artık birbirlerini anlıyorlar. En önemlisi de bir şeyler paylaşıyorlar. Öfke de olsa, sevgi de olsa, sevinç de olsa, hüzün de olsa çözümünü dönüp dolaşıp birbirlerinde buluyorlar. Öyle ilmek ilmek gidiyor ki aralarındaki ilişki, “Bu da ne ara oldu şimdi?” demiyorsun izlerken. Her hareketin bir sebebi, her bakışın ayrı bir manası var. Birbirlerine sarıldıklarında, öptüklerinde, elleri birbirine değdiğinde tüm olumsuzlukları unutuyorlar. Bize de unutturuyorlar. Birlikte daha da güzelleşiyorlar. İşte bu yüzden bu kadar seviyorum Derya ile Ferdi’yi, bu yüzden bu kadar hayranım.
 
-Kimsenin almaya kıyamadığı, tabakta kalan son patatesim. 
-Şarjım %3’ken imdada yetişen şarj aletim.
 
“Senin yerin burası.”
 
Karlos ve Yaren… İki insan birbirini bu kadar güzel sevebilir mi? İki insan kendisini bu kadar çok sevdirebilir mi? Bazen onların hayali karakterler olduğunu unutuyorum, öyle gerçek geliyorlar ki… Sevinçleriyle, hüzünleriyle, aşklarıyla… Karşıma alıp sabaha kadar sohbet etmek istiyorum, sabaha kadar dertlerini dinlemek istiyorum, teselli etmek istiyorum. Ve şunu demek istiyorum: Keşke herkes sizin kadar güzel kaybedebilse… Karlos ve Yaren üzülünce evrendeki tüm çiçekler soluyor sanki, gülünce her yere bahar geliyor… O kadar uzun zaman yersiz yurtsuz kalmışlar ki, birbirlerinin yuvası olmayı öğrenmişler. Bundandır Karlos’un Yaren’i göğsüne yatırıp “Senin yerin burası,” demesi… Öyle güzel ve özeller işte… Onlar bu kadar güzel ve özelken biz sevmeyelim de taşa mı dönelim?
 
 
 
Acaba Uğraş Güneş, Servet Abi spin-off’u yapmayı düşünür mü? Çünkü Servet Abi’m sabaha kadar anlatsa, bıkmadan dinlerim. Hani diyor ya; “Biz ihtiyarların gözyaşı yoktur, bizim yaşımız sözlerimizden akar,” diye… Senin gözyaşlarına kurban olurum ben Servet Abi’m. Çok seviyorum, çok!
 
 
Ve bölümün en saçma ama en eğlenceli sahnesi. Düşündükçe kahkahalarla gülüyorum. Ahahahahahaha!
 
Dünyalar tatlısı bir Ulan İstanbul bölümünü de böylece ardımızda bıraktık. Bir sonraki hafta görüşmek üzere!
 
Not: Poster görseli; https://twitter.com/noluyotv/status/524219126328606720
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR