Soldan sağa yeni Scooby-Doo: Daphne, Shaggy, Velma ve Fred.
Mira’nın peşindeki ekibin başına gelenlere geçmeden önce, bir başka asil üye olan Orkunstar’dan bahsetmek istiyorum. Koşa koşa Mira’lara geldiğinde bir hayal kırıklığı ve bir harikalık keşfettim. Hayal kırıklığım, Orkun’un pijamaları. Ben pijama takımı giymesini beklerdim. Sabah uyandığında kahvaltıya inerken robdöşambırını üzerine alabileceği cinsten. Tabii hemen eşofmanlarını giyip çıktıysa bilemem. Zevkten çıldırdığım an ise, Orkunstar’ın yine ayrıntılarda coşması. Mira’nın Yaman ile beraber yok olduğunu düşünürken boynunu kaşıya kaşıya, kazıya kazıya kıpkırmızı etti ya. Orada yine boşuna hayran olmadığımı anladım. Bu bölüm coşan bir başka karakter Eylül’dü. Yaman’a tavırları, yavaş yavaş kafasında parçaları birleştirerek Tan’ın seri katil olabileceğini çözümlemesi hoşuma gitti. Daha çok entrika eklenmesini istiyorum Eylül’e. Bu arada artık platform topuklu ayakkabılar çöpe atılsa da, Eylül’ün bu giydiği platform-dolgu topukluların çok iyi olduğunu söylemem gerek. Dolgu topukta platform iyidir. Tuğçe ise lunapark bölümünde Mert’ten ‘erkek’ benzetmesini yedikten sonra bu bölüm de ‘anne’ gafını yedi. Kıyamam ya, ben seviyorum o kızı. Ama yine de Mert’in yarım saat yol gördü diye çocuk gibi uyuması çok güzeldi. Yaman’ın da, bütün ciddi olayların ortasında Mira’yı hala kıskanması sevimli gelse de; Mert’e zört zört bağırması hiç hoşuma gitmiyor. Senin geçimini o çocuğun ailesi sağlıyor nankör! Tüm bu kovalamacalar olurken Beren’in gözünde sürmeyle uyanması diyorum bir de. Diyorum ve ufka bakıyorum. Bu bölüm ilginç bir şekilde Sedef’i, ona çok kızgın olmama rağmen bir anlığına sevdim. Tan’ın kendisine anlattığı nişanlısıyla ilgili hikayeden bahsettikten sonra dil çıkardı ya, orada işte. Dedim içimden, keşke benim dokunulmazlarıma dokunmasaydın ya da kahvaltı masasında ayaklarını toplayarak oturmasaydın.
Deri koltuk + polar battaniyeyle Uyuyan Güzel.
Veee sonunda Mira’ya geldik. Bir iki söz hazırladım ona. Öncelikle derdin başından aşkın sana ne elalemin mutlu anılar biriktirmesinden. Sonra acaba nasıl Tan’ın yanında kendini güvende hissediyorsun? Sürekli temas halinde konuşuyor adam. Bir de evindeki odayı gördün. Çıplak manken, yer muşamba kaplı, piyano var filan. Korktum zaten bir an çıplak mankeni görünce de, sonradan Mira’yı çıplak çizeceğim diye o manken çıplak herhalde diye düşündüm. Maske de yanlışlıkla yüzünü çizmemek için galiba. Son olarak da, o gerdek kucaklamasından nasıl uyanmadığını merak ediyorum. Gerçi sen eczaneden ilaç alıp onu hemen orada içmiş insansın. Eczanedeki kadının da hafızasına dikkat çekmek istiyorum. Resmen dinlemiş adresi. Öbür Tan da telefonu kapattığı halde Yaman ile konuşuyormuş gibi yaparken doğru adres vermiş. En sevdiğim ayrıntılardan biri Mira’nın Çakmaklı Çiftliği'nin bahçesinde Tan’ı ararken şemsiye ile yürümesiydi. O gergin sahneye inanılmaz bir boyut kattığını düşünüyorum. Serenay Sarıkaya’nın da yüzünden, yaşadığı her türlü duygu hissediliyordu. Çok beğendim oraları.
Tan’ın evini de duvardaki koç başlarına kadar gördüğümüze göre, MedCezir mekanları hakkında konuşmak istiyorum. Çok iyi. Bütün evler çok ayrıntılı, ama o ayrıntılar hiç abes durmuyor. Dizi evi değil sanki. Gerçekten yaşıyorlar orada.
Bölümün finalinde, Orkunstar polislerle gelip kurtaracak diye bekliyordum ama olmadı. Yine Yaman kahraman!
Bu bölüm o kadar çok telefonla konuşuldu ki, atlamadan geçemeyeceğim bir konu var. Bazı karakterler yanlış telefonları kullanıyor. Sponsor olayları var tabii ki ama MedCezir karakterlerinin kullanacakları telefonlar belli.
Mira, biraz kendi çevresi içinde alternatif olmak isteyen bir kız. Bu yüzden bir gaflet anında Samsung Galaxy Note almış olabilir. Ama sen iPhone 5 Siyah kızısın şekerim.
Eylül, elini o aşırı teknik özellikli Samsung Galaxy’lere sürmez. Direkt iPhone 5 Beyaz kızı. iOS 7 ikonlarına da aşıktır.
Orkunstar ise tam bir BlackBerry Bold Beyaz insanı. Hem de arkası deri olanından.
Mert, Samsung Galaxy Note’unu kullanmaya devam edebilir. Hatta günlerce aslında bazı özellikleri ilk Android’in bulduğunu anlatabilir.