Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Seni Slade Wilson ile tanıştırayım
Sezon: 2 Bölüm: 14
Haftalardır beklenen karşılaşma. Lütfen bizi Slade Wilson ile daha yakından tanıştırın.
 
Verilen iki haftalık aranın ardından çok güzel bir bölümle açılışı yaptı Arrow ve en sevdiğim, en keyifle izlediğim bölümlerinden biri olarak hafızamda yerini aldı. Geçtiğimiz bölümde şikâyet ettiğim durgunluğun acısını da fazlasıyla çıkararak beni ziyadesiyle memnun etti. Bütün karakterler açısından dolu dolu bir bölümdü. Yine enteresan bir karakter ile tanıştık. Bölümün hikâyesi bu açıdan da gerçekten çok güzeldi. Her seferinde “tatlı”yı en sona bırakırdım fakat bu sefer dayanamayacağım ve yazının başında servis edeceğim!

Geçen hafta Slade’in hala Oliver’ın karşısına çıkmamış olmasından yakınmış ve “Vallahi sabrımız kalmadı!” diyerek de cümleyi sonlandırmıştım. Bölüm boyunca da Slade’in olmaması beni fazlasıyla rahatsız etti de ben nereden bileyim son sahnede beynimden vurulmuşa döneceğimi? Slade’in Moira’yı saf dışı etmek, “icabına bakmak” için işe koyulduğunu biliyorduk ama daha ilk raundda Oliver’ın karşısına dikileceğini hiç beklemiyor ve düşünmüyordum. Slade’in duruşundaki meydan okuma beni iyiden iyiye heyecanlandırdı.

Ve sen hala kendinden başka herkesi suçlamaya devam ediyorsun!
 
Oliver iki hafta üst üste beni mest eden ataklarda bulunuyor ve ziyadesiyle şaşırtıyor. Moira’ya olan tavrının şaşırtmadığı kadar Laurel’a olan tavrı şaşırttı beni. Oliver, Laurel’a karşı gereksiz bir merhamet ve sorumluluk duygusu hissediyordu, bitmek bilmeyen de bir sabrı vardı O’na karşı. Laurel’ın yaşadığı her türlü olumsuzluk için kendisini suçlayan ve kendisini onu düzeltmeye, onun yanında olmaya adayan bir Oliver izliyorduk. Sonunda Oliver da Laurel’dan desteğini ve inancını çekti. Birinin Laurel’ı omuzlarından tutup silkerek kendisine getirmesi gerekiyordu, onu telkin etmek, teselli vermek ya da her zaman destekçisi olacağını belirtmek işe yaramıyordu. Ama Oliver’ın, Laurel’ın karşısına geçip tüm hatalarını ve bencilliklerini haykırdıktan sonra “Hayatımın yarısında seni sevdim, bundan sonra peşinden koşmayı bırakıyorum,” diyecek cesareti göstereceğini hiç düşünmemiştim. Oliver’ın yaptığı bu güzel konuşma iki kız kardeşi barıştırdığı hızda Lance ailesi dramasından da bizi kurtarır diye umut ediyorum. Hikâyede gereğinden fazla yer kapladıklarını düşünüyorum, Queen ailesini ve Moira’nın entrikalarını izlemeyi tercih ederim.

Sara’nın şu hallerini gerçekten çok seviyorum. Yıkıcı değil, yapıcı bir karakter.
 
“Lance ailesi” demişken, Sara ya adada evrim geçirmiş ya da evlatlık almışlar. Laurel ve Sara’nın aynı anne babadan doğmuş ve aynı genleri taşıyor olmaları mümkün değil. Bu bölüm Sara’yı bir kez daha sevdim. Starling City’e tek geliş sebebinin Oliver olduğunu düşünüyordum, meğer hiç tanımadığı bir insana verdiği sözü tutmak için dönmüş. Suikastçılar Birliği’nden bu sebeple kaçmış. Sin ve Sara arasındaki ilişkinin hikâyeye yediriliş şekli çok hoşuma gitti, Sara’nın sadakati de tabii ki. Hayır, Oliver ile aralarındaki ilişkiyi hala sevmiyorum. Hatta bana sonlandırılmak için başlanan bir ilişki gibi geliyor. Bitirmek için bazı şeylere başlamak, sonunu görmek için bazı şeyleri yaşamak gerek.

Felicity bu bölümün kahramanıydı. Sara’nın “Team Arrow”un içine iyice girip birçok şeyi sırtlamasından sonra Felicity’nin kendisini dışlanmış hissetmesini ve kendini kabul ettirme çabalarını izledik. Bana kalırsa bunu hissetmesinde en büyük etken Sara’nın alttan alta Felicity’yi küçük görmesi idi. Fakat günün sonunda Sara’nın hayatını kurtaran yine Felicity oldu.

Felicity’nin kendisini kabul ettirme çabaları sevimli olduğu kadar üzücüydü de benim için. Böyle hissetmesine, böyle hissettirilmesine üzüldüm ve Diggle’dan başka kimsenin onu anlamamasına da çok üzüldüm. Gözlerinin önünde her zamankinden farklı şeyler giyen, her zamankinden farklı davranan Felicity’ye tuhaf tuhaf bakana kadar neden o şekilde davrandığını bir sorsaydılar keşke. Oliver aşk hayatına ayırdığı zamanın onda birini “partneri”yle iki kelam etmeye ayırsa Felicity de o “tuhaf”lıkları yapmayacaktı. Felicity’nin Oliver’a karşı olan hislerini Moira’dan Diggle’a herkes fark ederken Oliver’ın bilmezleri oynaması da çok enteresan. Felicity sırtındaki yarayla kendisini Oliver’a bir adım daha yakın hissediyor belki ama dikkat etsin de en büyük yara kalbinde açılmasın.

Felicity morfin etkisindeyken normalde olduğundan daha açık sözlü oldu, en azından bunu hareketlerine de yansıttı. Pek tatlı!
 
Marc Guggenheim tarafından twitter hesabından paylaşılan “You will always be my girl” tüyo repliğinin de Oliver tarafından Felicity’ye söylenmiş bir replik olduğunu gördük bu bölüm. Yine sevgili Guggenheim der ki; Laurel 17. bölümde yeni bir iş sahibi olacak. Laurel kendisine yeni bir hayat kurmaya başlıyor herhalde yavaş yavaş.

Ortalıkta dolaşan bir dedikodu der ki; Felicity ile Slade arasında bir bağ kurulacak. Şimdilik sadece ortada kol gezen bir dedikodu fakat senaryonun ne getireceği belli olmaz, öyle değil mi?

Son olarak; bu bölüm Oliver’ın ağzından “Speedy” tüyosunu da aldık. Thea’nın Speedy olacağı daha açık belli edilemezdi.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR