Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Seni seviyorum, var mı itirazın?
Sezon: 1 Bölüm: 17

Çiçeklerin son renkli, aşkınsa en zorlu anları zamanı geldi.

Ömer'in Tayyar'la konuşacak çok şeyi vardı. Tayyar'ın ise bütün suçlamaları ve gerçekleri sıvıştıracak kadar özgüveni ve tecrübesi. Bazı insanlar biraz böyledir, iyilik maskesini çok güzel giyerler, sizi her şeyin yolunda olduğuna inandırırlar. Oysa ki saklı arka bahçelerinde onlarca insanın bedduası ve bugüne kadar bilerek yaptıkları yanlışları gizlidir. Bütün bunlar olurken, dünyanın her yerinde daha masum insanların başına farklı olaylar gelir. Arda, Pelin'den bir 'aşk tokadı' yer; Tayyar Dündar yalancı şakşakçılarının omuzlarında göğe yükselir.

Daha önce denemediyseniz Ömer'in spesiyalini deneyin! Şahane bir çay ve yanında tost makinesinde ısıtılmış içinde peynir, domates hatta zeytin ezmesi olan simit güne güzel başlama sebebidir. Hatta evinizde mikrodalganız varsa, üç dakika onda ısıtıp da kahvaltınıza devam edebilirsiniz. Lezzet durağından Tayyar'ın oyun parkuruna geçersek, tansiyonum oynadı yalanı her zaman olduğu gibi şimdi de işe yaramıştı. Elif, Ömer'in bir güzel gagasını sıkmaya gidiyordu; gidince ne olacağını izleyip görürüz. Ha bu arada Emmioğullarının arasındaki gerginliğe ne diyorsunuz? Bu sezonun ilk yazısında yazmıştım ya; birbirine silah doğrultmuş bir Ömer ve Hüseyin diye, o sahne beklediğimden önce vuku bulacak sanırım. Bu arada Elif ve Ömer arasında beklediğimiz gibi bir sahne oldu; Elif Kız tüm saflığı ile Tayyar Amca'sını övüp durdu. Aslına bakarsanız insanları sevmek böyledir, kötü taraflarını görmemek için epey kalori harcarsınız.


Sanıyorum başrollerimiz bu kostümleri pek sevdi zira uzun zaman çıkarmadılar. Zamanlamalardan bağımsız!

Ömer'in siyah kombinine, Elif'in siyah beyaz elbisesi ve yeşil çimenler eklenince sonbaharlık güzel bir görüntü karşımıza çıktı. Bu güzel renklerin içerisinde Tayyar'ın nasıl biri olduğu konuşuluyordu. Peki, bir sonuca varıldı mı? Nilüfer o evden, Aslı hastaneden çıkarsa sonucu o zaman göreceğiz. Buradan Ömer'in amirine verdiği cevapların olduğu noktaya ışık içinde geçersek bu kadar şeyi tahmin edebilen güzel gözlü Ömer'imizin şebeke içinde bir kaçak aramamasına ya da köstebek peşinde koşmamasına şaşırmadık mı? Özellikle bu çıkıştan sonra bu bölüm sonunda hala böyle bir şey olmazsa, geçen haftalarda bahsettiğim senaryo boşluklarından biri olarak bir kenarda durur. Ömer'in amirine gaz vermesi surat ifadesinden anlam çıkarma odaklı gerçi, hakkını yemeyelim. Yine de ben kendisinden net bir ifade duymaktan yanayım. Hatta ben son raddede abisinden bile şüphelenmesini bekliyorum. Ömer'i konuşurken Hüseyin ve Amir arasında geçen muhabbeti atlamayalım, sonu başı belli zaten neyse. Bütün dünya neredeyse Ömer'e karşıyken işin sonunun varacağı yer kaos. Özellikle Hüseyin'in her şeyden haberdar olmak için kurduğu anlık plana da bakarsak Ömer'in bir ayağının hep boşa gideceğini söyleyebiliriz. “Akraba akrep sokar,” demişler, unutmayınız.

Tayyar ve Metin arasında geçen konuşma ve ikinciye izlediğimiz flashback sonucunda güzel bir yere vardık, Tayyar Metin'in yani Fatih'in zaafı olduğunu kabul etmiş bulundu. Tayyar “Abimin çocuğusun,” dedikçe aralarında oluşan o bakışlar, o bir anlık sessizlik ikisinin de her şeyi bildiğinin en güzel özetiydi aslında. Tayyar'ın o uygun görene kadar konuşmama emri üzerine Metin'in Elif meselesini hatırlatması üzerine Roma yolculuğunun planları yapıldı. Metin bir işler çeviriyordu ya o büyük kazığı atacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum. Bu arada üç flash gelişme oldu.

1- Elif ağzına geleni saydı. Annemin ölümünün gerçeğini, Aslı'nın başına gelenleri sakladın dedi. Tayyar'la resmen bir yüzleşme yaşadı. Bunun sonunda yine sarıldılar mucuk mucuk oldular ama Tayyar'ın resmen migreni tuttu.

2- Hüseyin lahmacuncunun masasından istediğini alarak kalktı. Gözlerinde korku-hırs ve pazarlık içeren bir bakış vardı.

3- Aslı ve Elif arasında yaşanan konuşma ilerde yaşanacakların haberini verdi. Aslı tahmin ettiğimizden daha fazla delirebilir ya da umulmadık başka bir şey olabilir.

Bu arada Elif, iki bölümdür aynı elbiseyi ve ayakkabıyı giyiyor, dünya zengini Zerrin Hanım'ın odası orta halli ve sadece bir sürü parfüm şişesinden ibaret. Bunlar olmadı yani. Aşk-ı Memnu’yu var eden, Medcezir’i kotaran şirkete yakışmıyor bunlar.

İnsanın herhangi bir yerine en yakınından darbe alması çok acı. Beklemediğin zaman daha çok acıtır çünkü.

Ömer ve Arda'nın dertleşmesine Elif ve Pelin'in denk geleceği belliydi. Aslında burada farklı yerlerde konuşsalar ve biz olayı farklı pencerelerden istesek olur olmaz yerde olaylar bir araya gelse daha iyi olurdu. Neden derseniz, Arda ve Pelin'in atışması bana çok zorlama geldi. Ömer ve Elif'in baş başa kalması ve Sen Bilirsin şarkısının girmesi için daha başka bir sürü numara çekilebilirdi, neyse bu da fena değildi. Bu sahnede Elif'in Ömer'e gol atması için ayarlanmış her şey ancak bana hissiyat olarak hiçbir şey geçmedi. Elif'in ailesini toparlamak için verdiği mücadele ve Nilüfer'le kucaklaşması beni daha çok etkiledi desem yalan olmaz. İçimden bir ses Nilüfer'in taraf değiştirip ayvayı sapıyla yiyeceğini söylüyor ya, dur bakalım.

Ömer'in doğum günü vesilesi ile pasaportu meselesinin ve tasarım fikirlerinin gündeme gelmesi, Aslı ve Elif'in tatlı didişmelerini izlemek filan çok güzeldi. Ömer'in doğum gününün içten içe çok tatlı ve keyifli geçmesini ve hiçbir olay olmamasını diliyorum. Elvan Teyzemizin gülen yüzünü görmek istiyorum kesintisiz bir beş dakika ama kısmet. Zaten Bahar'ın dırdırı ile başladı her şey, iki tane çakacağım suratına aklı başına gelecek ya neyse. Gerçi kadına şiddete hayır, Elif'in bu saflığına da hayır! Her neyse Ömer'in doğum günü Elif'siz başladı, Bahar'ın gazıyla da Elif'siz devam etti. Hüseyin bir tüp çikolata hediye gitti şaka gibi, Ömer de yemeğe vurdu kendini.


"Artık utanma ile yetinme tedavülden kalktı." Hüseyin.

Hüseyin, utanma meselesinin tarihe karıştığını Ömer'in Sibel'in öldürüldüğü gece dediğindeki tavrı ile kanıtladı. Hakkını yemiyim bir yerde gözleri doldu ama Ömer'den duydukları ile ifadesi değişti.

" Benim hesabım o geceyi bize yaşatan adamla, benim hesabım iki kişilik. O herifi mıhlıycaz dimi abi? Buum!"


Çok biliyorsun ağabeycim ama bazen yanlış biliyorsun be!

Bu karşılıksız yüzleşmeden sonra Arda-Pelin ikilisinin karşılıklı yüzleşmesine sıra geldi. Bana sorarsanız Arda söylediği her bir şey de haklıydı ya Ömer ya da bir başkası bu durumu anlamaktan fazlasıyla uzaktı. Ha ama nedir iyi bir şeye sebep oldu bu sızlanmalar, Ömer'in gözünde bir kıvılcım çaktı. Nazan Öncel'in Nazlı Ay şarkısında farklı odalarda aşk acısı çeken karakterlerimizi izledik. Bu arada Elif kızımız kendisi ve Ömer'in karakalem hallerini çiziktirmiş, gözyaşları ile tasarımı zenginleştirmişti. Bu müzikli hafif klibimsi hallerin girişi ile beklenen itirafın geldiği belliydi. Ömer bu aşkı heba etmeyeceğini ve belki de mutlu olmak için son şansı olan bu durumu değerlendireceğini gizli görev abisine yani ortağına anlattı durdu.

Yazının başından beri Nilüfer ve Metin anlatmamıştım size, bölümün başından beri belli olan Nilüfer ve müstakbel kaynanasının tanışmasını söylemek isterim. Bu vesileyle de kısmen bir evlilik teklifi gelmiş oldu, imam nikâhı için hoca efendi de içerde beklemekteydi. Alaturka değerlerimizi kaybetmemek çok tatlı ama bunun Nilüfer'e damdan düşer gibi söylenmesi bir de kızın " Ah caaanım sevgiliim!" diye tepki vermesinin beklenmesi baya iyi. Gerçi gel aynı evde oturalım diyemezdi o, RTÜK'e ters!

Ömer sevgilim dedi ya, ben burada koltukta bir zıpla bir sevin bir eri, annemin ördüğü battaniyeye bir sarıl! Zannedersin bana dedi yani! O sırada hakkında konuşulan berbat komplolardan habersiz ne güzel de seviyor, ne güzel de ifade ediyordu kendini... Tam Elif'in sessizliği nedendir diye düşünüyordum ki Sami girdi sahneye, istemeden de olsa bir çuval inciri berbat etti. Ben artık seni sevmiyorum diyiverdi Elif... İnandırıcı mıydı? El insaf, klişenin dibinin dibine battık gidiyoruz.


Kimi güzellikler, güzellikle lanetlenir. Ömer şimdilik gerçek bir aşkın güzelliği ile lanetlendi.

Arda'nın bilmem kaç dakikalık sarhoşluk sahnesine Metin ve Nilüfer'in önemli bir sahnesinin feda edilmesi bence hiç hoş olmadı. Tayyar ve Metin sahnelerinin, atışmalarının uzun uzun olmasına canımız feda zira oldukça eğlenceli oluyorlar. Ama Bahar'ın artık nedense zorla işin içine sokulmak istenmesi, beklenen Hala'nın (Sumru Yavrucuk olduğu iddia ediliyor) hala gelmemesi, Hüseyin-Tayyar-Amir bermuda şeytan üçgeninin tansiyonunun sürekli yükseltilmesi filan derken izlerken doldukça doluyoruz. Levent'in şu hikâye içinde daha çok yer kaplaması gerekirken Bahar'ın zorla işin içine sokulma gerekçesinin takdirini size bırakıyorum.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR