Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Sen bilirsin, gelme gitsin, uyar mı?
Sezon: 2 Bölüm: 15

Bu ne şiddet, bu ne celal? Yakışıyor sana o haller Ömer Komiser ama abartma istersen.

Büyük değil, kocaman bir tehlikenin altındasınız. Boyunuzu aşan bu meseleden kurtulmak için hem boyunuzu hem çapınızı aşan bir karar vermeniz gerekiyor. Sadece hava almak yeterli olur muydu? Bana soracak olursanız gözü kara olmak yetmezdi, Elif olmak lazımdı. Ömer'in dediği gibi "Elif neleri tek başına halletti, bunu mu yapamaz? Ben onun neler yapabileceğini gördüm." Zaten Elif de aldığı nefesin ferahlığından mı, görmediğimiz yerde yürek mi yedi artık bilmiyorum, gizli görev işini pek düşünmeden kabul etti. Sonrasında tam sular duruldu derken, Ömer ile Sami abisinin konuşması sırasında, bu aşk meşk meselesinin gizli görevin içine edeceğini de duymuş olunca Ömer-Elif arasında olabilecek her şeyin önü kesilmiş oldu. En azından biz şimdilik böyle sanmaya devam edelim, tıpkı Levent gibi. Bu arada Levent-Bahar ikilisinin şu hikâyedeki hayalet halleri canımı sıkmaya başladı. Madem kötüsünüz, madem roket takımı olmak istiyorsunuz bir işe yarayın yahu.


O gözler güzel, o bakışlar yakar. O siyah takım ne de yakışır Ömer’e. İvana Sert’in deyimiyle Bizımlasın!

Aradaki doldur boşalt sahneleri geçersek Aslı'nın annesi Zerrin'in öldüğü andaki tepkisini merak ediyordum. Beklediğimden daha içli oldu, sahne biraz daha uzun olsa iki seksen yere yatıp ben de ağlayabilirdim. Bu arada az önce tam Levent'e atarlanıyordum gördüğünüz hatta okuduğunuz gibi; ki Levent vurdu ve gol oldu! Ve "Elif'e âşık oldum mu bilmiyorum ama artık sana âşık değilim Bahar!" demesiyle Levent şu an koruma altına girdi benim gözümde. Bundan sonra ne yapar, ne eder merakla takip edeceğim. Zaten ediyordum ya en azından artık merak ettirecek bir şey yaptı. Kötü olması tercihim ama iyi olsa da fark etmez.


Türk dizilerinin vazgeçilmez hayal ya da rüya unsuru; düğün!

Engin Akyürek yani Ömer o siyahlar içerisinde ne güzel olmuştu. Böyle baktım uzunca, bak bak bitmedi o derece. Gerçi o siyahların içindeki tatlı adam sinirlenince yengesine bir kükredi ki, eh hak ettin be Melike! Gerçi sonrasında ufaklık da ortalığı karıştırdı da Ömer'in yüzünü o an görmek lazımdı, çarşamba pazarına döndü. Bütün bunlar olurken Elif olanca tatlılığı ile çıktı geldi, Melike'ye de gün doğdu. Özellikle flamenko, tango muhabbetinden sonra bir anda havalar değişti. Hayatı tespih yapmış sallar şekilde salınmaya başladı düğün ahalisi, bilhassa Ömer. Pelin ve Melike sağ olsun Elif de ellerini yana ata ata dans etmeye başladı. Bir de becerebilse daha güzel olurdu ama baştan dedik size, anca tango anca flamenko. Bir de o arada Ömer'in muhteşem fantezileri girdi tam oldu. Hayaller Paris, gerçekler Eminönü demişler ya hah işte bu da o hesap. Nefes aldıran bir sahne olması sebebiyle ben pek eğlendim. Hem Elif kızımız adetlerimizi de biliyormuş bak, yapıştırdı 100 TL'yi. Her ne kadar bu sahneler çoğu seyirciye itici gelmiş olsa da ben eğlenceli buldum. Tabii bu mutluluk uzun sürmedi, Taner'in ölüm haberi Hüseyin Efendi ile geliverdi. Ömer'in bulduğu delili örtbas etmeye çalışan Hüseyin'in bıyık altı gülüşü bence Ömer'in aklına takıldı. Sizce?

Zeus Kara Para Aşk keyfinde!! Rahat bırak koca kediyi, yazma!

Taner'in gidişi kızlarımızı bir kez daha yıktı, savurdu. Hüseyin ikinci ailesi ile keyifli vakitler geçirmeye devam ederken, Pınar ölüm-kalım savaşı veriyordu. Pınar bu işten sağ çıkarsa hayatta kalmaya nasıl devam edecek merak ediyorum. (İlerleyen sahnelerde her şeyi unutmuş numarası yaptı.) Ömer'in Elif'e verdiği hediye çok güzeldi, etkisi de Bahar-Levent cephesinde büyük oldu. Bütün bu laf salatasının arasında Ömer'in Elif'e verdiği hayat dersi çok teknik ve bilindik detaylarla dolu olmasına rağmen içerikten altı, anlatımdan 10 aldı. Size bu şekilde yakın ve tatlı bir temasla hayat dersi veren bir Ömer çok tatlı olmaz mıydı? Haydi, düşünün, bence eleştirilecek tek tarafı mavralarının çok bilindik olması olurdu. O da nazar boncuğu olsun.


Yırtıcı ol, savaşı bırakma, asla vazgeçme! Elif yakında komando olacak, ha gayret!

Atış talimi sahnesinde en çok dikkatimi ne çekti biliyor musunuz? O kadar ciddi bir konu anlatılırken bile Elif aşk dolu ve şaşkındı. Gerçeklerden kaçmaya çalışıyor gibi bir havası vardı anlayacağınız. Arası limoni olup atışan tek çift Ömer ve Elif değil tabii ki. Tayyar ve Metin'de birbirini yiyor. Tayyar'ın bölümün girişindeki Hannibalcılık oynar hali aklıma geldiği zaman Metin'in biraz daha dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum. Genç çocuk ne de olsa, Nilüfer'i de seviyor hem. Atış talimine gelirsek, odaklanma sorunu yaşayan Elif Ömer'den azar yiyordu. Taa ki o sarılmalı silah tutma sahnesine kadar her şey yolundaydı, o an geldi Elif Kız'ın içinde bir kuş cıvıldadı. Koşulsuz sevgi fısıldamaları çalındı kulağına, silahın soğuğu gitti de aşkın sıcağı geldi. Metin ve Nilüfer cephesinde de durum aynıydı, soğuk lavabo duvarları aşka eridi de gitti. Nilüfer sarılıp kalırken, Elif tirad savurdu. Ömer'in çaresizliğini o güzel gözlerinden okumayan kalmadı bence. Elif silahı sağa sola sallamasa iyiydi tabi, şeytan doldurur! Bu arada fark ettiniz elbette, Metin hep aynı şeyi giyiyor. Gerçek bir kötü kostümünden tanınmaz mı zaten?


Ortak dediğin biraz uyumlu olur. Bu kadar tarz farkıyla zor işiniz. Bence ayrılın!

Osman Hoca'nın verdiği hediye kadar bulduğu delil de önemli ve hayatiydi. Bizim seyirci olarak bildiğimiz her şeyin sağlamasını yapmış oldular. Eve bir şekilde "girmiş" olan Metin Elif'in saçını çekedursun, Elif'in canını yakan bu olmayacaktı. Onun canını asıl yakan Aslı'nın bilmeden ve istemeden anneleri Zerrin'i öldürmüş olmasıydı. Elif orada inim inim ağlarken zarf ile kendini yelleyen Metin'den gözlerimi alamadım ve kahkahayı bastım! Bu sırada televizyon izleme keyfi yarıda kalan Pınar için üzüldüm, zira karşısında anlı şanlı Tayyar duruyordu. Elif ise burnunun dibindeki Ömer’den yardım isteyemiyordu çünkü Metin en tehlikeli haliyle ensesindeydi. Roma’ya yolculuk şimdiden başladı gibi görünüyor.

Melike’nin üç hayali var. Elif’in evinin mutfağı, mücevherleri bir de evin hepsi!

Senaryo açıklarının olduğu bir bölüm izledik. Elif’in tasarımcılığı sadece kulaklarda kaldı artık, şirketi taşımalarını bile ağız tadıyla görememişiz baksanıza. Çok aksiyon beklerken az aksiyon bulduğumuz, kaba tabirle izlerken ana konuya saplanıp kaldığımız, biraz şiştiğimiz bir bölüm oldu. Haftaya toparlayacağını umut etmek ve bilmekle beraber üç soru sorup gidiyorum.

1-Arda ve Pelin ne olacak? Orası bir kaldı öyle.
2- Hüseyin ne zaman bir açık verecek? Hep kötüler kazansın nereye kadar?
3- Ömer bütün gücüyle Elif’i her şeye rağmen ne zaman öpecek?

Unutmadan, Ömer Bey’ler kollarını güzel açıp dans ediyorlarmış. Ankara’nın Bağları şarkısında biraz daha performansını izlemek şahane olurdu. Sefası olsun!
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR