Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Prensesler her zaman prensleri sevmez
Sezon: 1 Bölüm: 1
Şura, hayallerinde diğer dans edenleri elemişti. Romantizmi ne kadar hastalıklı, tehlikenin farkında mısınız?
 
Aylardır beklenen dizi, Star’ın saatli bomba misali geri sayımıyla sonunda ekranlara geldi. Kurt Seyit ve Şura’nın büyülü dünyası kapılarını araladı. White walkers misali karların ortasında ilk kez beliren Kurt Seyit’in ilk bölüm için sırtında çok yük vardı. Kurt Seyit’in askerliğinden, hakkaniyetli bir insan olmasına, çapkınlığının hızından aşık olduğunda büründüğü hallere kadar çok idealdi karakteri. Masalın beyaz atlı prensi değildi belki ama beyaz atlı şövalyesiydi. Bu farkın oluşturduğu sert yapıyı da ileride göreceğimizi düşünüyorum. Ayrıca eski hayatında hayallerine ulaşamayan Kuzey’i asker üniformasında görmek içimi rahatlattı. Hayat konusunda tecrübesiz, dışarıda yağan kara baka baka ağlayan genç Şura ise, Kurt Seyit sayesinde olaya direk damardan girecek belli oldu. Toyluğuna eklenen aceleci, meraklı tavırları ve Kurt Seyit’i ilk gördüğü andan beri hayaller kurmasının deliliği Şura’nın da nasıl uçlarda, nasıl gözü kara bir karakter olduğunun mesajlarını verdi bize. Ve kazamız mübarek olsun Türk televizyonları Orkun’dan sonra ikinci prensesini kazandı: Şura. Allahım o ne taş bebeklik ya, nazarlar değmesin!

Prensler ille iyi olacak diye bir şey yok. Petro da tam anlamıyla Kara Prens.
 
Her masalda bir kıskanç peri ya da cadı olur. Kalbimizin kıskancı da Petro. Kurt Seyit, bir eli sırtında destek ala ala Petro’yu ordudan istifa ettirdi. Tamam buralara kadar güzel de, bari çocuğun yanında askerlikten falan gururlanmayın ya. Amerikan liselerinde Kolej ceketiyle zorbalık yapan, okulun Amerikan Futbol takımı gibiydiniz üniformalarınızın içinde. Yalnız Petro’cuğum sana smokin daha çok yakışıyor. Boş ver sen öyle işleri, balo salonları senin yerin, belli oldu. Şakalar bir yana, ilk bölümden kötülüklerini esirgemeyen Petro’yu ben ciddi ciddi beğendim. Sadece hemen başından rengini belli etmeseydi de, şaşırtma payı olsaydı diye düşündüm. Politik konularda ileri görüşlü olduğunu tarihten anladığımız Petro’nun zekasını görmemiz iyi bir şey. Zaten sakin tabiatı, bu zeka sayesinde ilerlemesini gerektiriyor. Kurt Seyit ve Şura nasıl kimyalarıyla bizi büyüleyecekse, Petro da kıvrak zekasıyla aralarında gayet dolu duracak belli oldu. Petro’nun annesi de, Aşk-ı Memnu’daki Hilmi Önal’ın kibirli karısı Aynur Hanım. Burada da oğlunu Şura’ya yamamak için türlü entrikalar çevirecek gibi. Ama Petro benden sana tavsiye, o Barones ile ittifak kurmayı bırak. Kaliteni düşürüyorsun, hiç senin kalemin değil onunla ortaklık. Bu arada bakar mısınız ya süprüntüler her devirde varlar. Nedir bizim onlardan çektiğimiz?

Valentina’nın kibri yüzünden okunuyor. Daha ne isteriz?
 
Şura’ya hayranlığım bir yana ablası Valentina da kalbimde taht kurmadı değil. Bizim Meltem Yaşaran zaten güzel kadındı, Valentina olarak başka bir şey olmuş. Şura’nın aşk konusundaki istekliliğini anlasam da Valentina’nın görüşlerini de beğenmiyor değilim. Ya da daha doğrusu Valentina’nın kibrine hayran kaldım diyebilirim. İki kız kardeşin hikayesi iç içe ilerleyecek belli-EN SEVDİĞİM-. Özellikle Valentina’nın piyano çalma sahnesinden sonra Konstantin’in gelecek sene evli olmaları ile ilgili sözleri sadece bir hayal olarak kalacak gibi. Babasının söyledikleri yüzünden Seyit, Şura ile evlenemeyeceğini düşündü ya orada. Sanki Konstantin’in söze dökülen hayali, savaşta ölmesiyle asla gerçekleşemeyecek gibi. Bir şekilde Kurt Seyit ile alakası olabilir. Üstelik her ne kadar Konstantin’in tipi çok ilginç bir karakter olmaya müsait olsa da, dublajlı bir karakter doğal seleksiyonda ölmeye mahkumdur. Valentina’nın, Kurt Seyit ve Şura’nın ilişkisinin tam karşısında duracağı belli. Kız kardeşlerin kurduğu hayallerin ve bu hayallerin onların hayatlarına dağılımının gerginliğini çok severim. Aynı Downton Abbey’deki üç kız kardeşin ilişkisi gibi. Valentina aynı Lady Mary gibi kötücül, Şura ise Sybil gibi naif. Burada da bir kardeşleri daha var, Nina. Ancak Nina, küçükken bir hastalık geçirdiğinden zihinsel hasara uğramış. Bu yüzden Valentina ve Şura’nın ilişkisinin iyi ve kötü yanlarının en çok Nina’yı etkileyeceğini düşünüyorum. Yani anlayacağınız Şura ve kardeşleri bize gel gitli, hastalıklı, sevgi ve nefretin iç içe geçtiği bir üç kız kardeş hikayesi verecekler. Sadece bu drama bile harika.

Mirza: Öldürdüğün düşmanların sayısını istiyorum Kurt Seyit. Kurt Seyit: Not aldığım defterim atımın eğerinde, hemen getireyim!
 
Aileler var bir de. Kurt Seyit’in ailesi daha ilk bölümden Şura’yı istenmeyen gelin ilan etti ya çıldıracağım. Mirza Mehmet Eminof oğluna, Şura’yı bilir gibi vasiyet etti. ‘’Bir Türk kızıyla evlen, öhöm öhöm öhöm!’’ Süprüntüler nasıl her dönemde aynıysa bu geleneksel Türk aile babaları da her yerde aynı. Annesi ne bilemiyorum ama kadının derdi en küçük oğlu Osman. Çocuğa sürekli ‘’Sen küçüksün, otur oturduğun yere!’’ yapıyor ya nasıl sinir oldum. Neresi çocuk onun be, koca adam. Kurt Seyit’in diğer kardeşi ne yapar eder bilemiyorum ama Osman çok canlar yakacak ben söyleyeyim. Kurt Seyit’in ailesinden benim favorim Genç Osman, haberiniz olsun!

Kurt Seyit ve Silah Arkadaşları ilk boy band’imiz.
 
Kurt Seyit’in arkadaş grubu var bir de. Birbirine çok benzeyen iki bıyıklı boy band kontenjanından olsun (One Direction ile tam beşe beş uyuyorlar), Celil büyük bir rolde olacak belli. Zaten Ushan Çakır çok sevdiğim bir oyuncudur, Celil olarak, Kurt Seyit’in sağ kolu rolünde görmek çok güzel. Güzide denen şu köylü güzeline aşık oldu galiba Celil ama Güzide de onu Eminoflar’ın oğlu sanıyor. Bence Güzide, Kurt Seyit’in başına patlayacak benden söylemesi. Hem Celil senin, her ne kadar solgunluktan ölecekmiş gibi gözükse de balerin bir sevgilin yok mu? Bak bir daha, heceleyerek söylüyorum Ba-le-rin!

Yıllarca kadın bedeninin bir cinsel obje olarak kullanılmasından sonra erkek bedeni de cinsel obje olarak oturdu yerli sektöre de. Kurt Seyit ve arkadaşlarının hamam ve göl sahneleri bir kaç bölümlük kas gösterdi doğrusu.

Vuslatın ilk bölümden gelmesine alışkın değiliz biz!
 
Kurt Seyit karakterinin idealliği, Şura’nın aşkından alev alev olması, Petro’nun asalet akan kötülüğünün yanında potansiyeli ilk bölümden belli olan yan karakterlerinin yanında; kıyafetler, mekanlar ve kan yerine kar olan Spartacus tarzı jeneriğiyle Kurt Seyit ve Şura çok şey vaad ediyor. Bir de atmosfere tamamen alışıp, karakterlerin açılımlarını gördük mü, yeme de yanında yat. En sevdiğim ise, tabii ki bölümlerce öpüşmesini beklediğimiz aşıklara inat Kurt Seyit ve Şura’nın hemen öpüşmesiydi. Sonunda gerçek hayattan bir çift! Ama ilk öpücüğün ardından ilk ayrılık da hemen geldi. O da çok sevdiğimiz arabeskten! E masallarda prensler hep prensesleri kurtarmak için öper, şövalyeler ise aşkından öpermiş gördük.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR