Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Poyraz Karayel'e 41 kere maşallah!
Sezon: 2 Bölüm: 41

Çıkar çıkar, arş-ı alaya çıkar çıtayı. Sinirlerimi bozuyorsunuz gerçekten. Eve kapatacağım kendimi, bir daha çıkmayıp sabah, öğle, akşam, kuşluk, ikindi ne kadar zaman dilimi varsa artık hepsini DÖM’le (Depresyon Özel Menüsü) dolduracağım. O ne ya? Öyle evlenme teklifi mi olur? İnsan izleyecek bunu da diye düşünmez misiniz hiç? Kalp, şeker, tansiyon hepsi aynı anda çullandı. Bitkisel hayata selam çaktım, gelemeyeceğim sanırım. Ne demek kendini atmak aşağı? Ne demek her şeyin hazırlanmış olduğu? Ne demek oradan evlenme teklifi? Çıldırdım. Sinirlerim bozuldu, düşünüp düşünüp kahkaha atıyorum. Sonra gözlerim doluyor. Delirdim galiba. Delirmek belirmek mi hakikaten Bonomo? Yoksa bazı şeyler belirince mi deliriyorsun? İyi değilim. Şeytan diyor ki: “Hepsi manyak bunların!” yaz bitir. Az, öz. Ama yok, Zülfikar’la konuşmam gereken şeyler var. Sefer’le Sema’ya kalp emojileri göndermem gereken kısımlar var. Bir de babaya kızacağım, ‘Gitme kal,’ diyemedi diye. Bir de Songül’le Begüm’e, ‘Bu da size kappaaaakkk!’ yazmam gereken kısımlar var. Zaten kime atar yaptıysam artık, yazacan yani! Neyi kasıyon? Neyse, gelin gelin 41’e.

Zülfikar, otur sıfır. Yok ya yetmedi o sıfır ona, az geldi, eksi 2641216648613 sana Zülfikar! Bıyıklarını tek tek cımbızla yolmayı istemek suretiyle şekillenen işkence planlarım var sana. Celil başkan idare ediver, lafım tamamen Zülfikar’a. Zaten iki saate affederim ben onu, kıyamam, maksat yazıp rahatlamak. ‘Konuşsana be adam!’ nidalarıyla başladım zaten, hah dedim tamam, şahane bitiyoruz yine, hayırlar olsun. “Teknik olarak sen hala evlisin,” diyor, aslında demek istiyor ki: “Bir temas oldu, üstüne gül koklayamam.” Hep meşaj tabii bunlar, anlayana. Her şeye eyvallah ama arkana bile bakmadan Çiğdem’in peşinden gitmeyi, yok anlamıyorum. En azından bir özür bakışı, bir bi’şeyler. Hani affedilmez de, en azından ‘Ama bunu da yaptı,’ diyebilelim. Güpgüzel diyor ki: “Her şeyi silahla mı halledeceksin böyle?” Kapkafa diyor ki: “Yollar bunlar, kaçırıyoz adamı!” Beriki güzel, öteki kapkafa. Ya bırak güzelliği dünya güzeli olsa(!) kafanın anlaşamadığı biriyle nereye kadar? Samimiyet diyorum, bıkmadım, yılmadım, yılmayacağım da, SAMİMİYET. O da ancak ve ancak kapkafalıktan geçiyor. Huuuuu kime anlatıyorum? Duyuyor musun dedem?

O ‘gerçek’ Adil’deki nasıl bir ego ya? Ağırlık yapmıyor mu o ego ona? (Sevgiler Leyla ile Mecnun, unutursak kalbimiz kurusun.) “Ben senin asaletinim!” ne demek? Türk televizyon tarihi böyle koca ego görmemiştir herhalde. “Hala sana karşı bir şeyler hissettiğim için..” diye girdiği bir cümle duydum, üzgünüm babalık, kredin eksi sonsuzda. Bir insan kendi evladına nasıl der böyle bir şeyi, demeyi geçtim, bunu o denli kendinden emin nasıl düşünebilir? Aklım almıyor. Nasıl bir insan ki bu, sırf Bahri Baba’nın kanından diye, kendi doğmamış torununu tehdit eder! Karşı karşıya olduğum şeyin ne denli büyük olduğunun bilincindeysem kalırım, korkmam. Ama bu, öyle bir şey ki, bundan daha fazlasını yapamaz artık dediğinizde, çarpı bilmem kaçını yapan bir adam, kestiremiyorum. Kestiremediğim için de korkuyorum. Korktuğum için de battaniye altına kaçma ihtiyacı hissediyorum. Yalnız olmadığımı da biliyorum.

1 2 3
Buse Savaş
21/01/2016 11:52
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR