Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Poyraz’ın Bahri’ye fısıldadığı
Sezon: 1 Bölüm: 3

Bölümün başlangıcı, mutlu bir ailenin sahil gezmesi gibiydi.

Ayşegül, Poyraz ve Sinan’ın sahil sefası ve birbirlerini daha fazla tanımaları vesilesiyle üçlünün birbirine olan sevgisi arttıkça arttı. Fakat Poyraz’ın, Ayşegül’den bazı şeyleri gizlemesi günün birinde oluşacak olan o aşka çoktan bir kurşun sıktı. Sorun oluşturacak. Yalan, ilişkinin kangrenidir nihayetinde. Fakat aynı sahilde, Poyraz’ın Sinan’a aşk üzerine söyledikleri sonrası Ayşegül’e bakışı da gözlerden kaçmıyor. Ayşegül’ü tavlamak için perendeler atmaya devam ediyor aralıksız. Ayşegül’ü evine davet ettiği, etrafta mumların olduğu kısım çok romantikti. Etkilenmeyen kimse kalmadığını düşünüyorum. Ayşegül de zaten en kötü duruma düştüğünde Poyraz’ı aramayı planlıyor bu yüzden. Bu ancak güvenin tezahürü olabilir, Ayşegül, Poyraz’a güveniyor.

Ayşegül ve Poyraz ilişkisi tam bu rotada yol alacakken, Poyraz’ın Ayşegül’ün kimin kızı olduğunu öğrenmesi her şeye biraz değişiklik katacak elbet. Bunun için olası bir teorim yok maalesef. Ama değişim, her şeyi getirebilir.

Ayşegül’ün hayatında ise, yakın arkadaşı bir doktorun önerisiyle yeni bir gelişme yaşanıyor. Zafer’in kızına bakan bu doktor, evlenip gideceği için kızın kontrolü için Ayşegül’ü öneriyor. Ayşegül, Zafer’in evine gider mi gitmez mi diye epey telaşlandım, giderse Zafer bir şey yapar diye korktum. Fakat sonuçta Ayşegül o eve gitmedi. Ve biz de, beraber yasadışı iş yapmak istediği adamın ailesini dahi bilmeyen, kızının varlığından haberi olmayan bir Zafer’le karşı karşıya kaldık. Bu biraz saçma göründü gözüme. Zafer, böyle bir bilgiyi nasıl olur da bilmez, Kulaksız bilirken?

Aslında kimsin sen Bahri?

Bahri kötü biri için fazla iyi değil mi?

Bu soru biraz problemli. Bahri’nin dışa iyi görünmeye çalışan bir yapısı da olabilir, özünde iyi bir yapısı da. Fakat özünde iyi olan biri nasıl olur da başkasının ölmesine sebebiyet verir, orası karmaşık. Bahri’yle ilgili yolunda olmayan şeyler var. Bahri’nin tabii ki bir travması, üzüntüsü var oğlunun ölümünden ötürü fakat uyuşturucu kullanan çocuğun(öyle bir sahne vardı) babasını nereden bulup nasıl yardım ediyor. Bir garip hal içine düştüm tam da orada. Bence, bir kötü için fazla iyi biri. Sorunun da cevabı bu. Bazı noktalarda orantısız biçimde meleğe dönüşebiliyor.

Zafer, Kulaksız’ın öldüğü güne ait olup delil değeri taşıyan kamera kayıtlarını pek tabii Bahri’ye istediklerini yaptırabilmek için her tür pis yoldan kullanacak. Bu pis yolun başlangıcında da Sadreddin bekliyor. Uyuşturucu işine girmeye hevesli Zafer, Sadreddin’in gözünü parayla boyayamıyorsa, tehditle yaptırır işini. Sadreddin ne kadar artistlik yaparsa yapsın, eninde sonunda kafası çok çalışmayan biri. Hata üstüne hata yapacak, Songül’e karşı davranışı ve Songül’ün cinayeti bilmesi de her şeyi daha fazla komplike bir hale getirecek. Bu arada Sadreddin cinayete ortak ettiği adamlarının da nefretini kazanıyor. Daha da artacak bu nefret.

Sadreddin’in bilinçsiz nefreti (bilinçli nefret de mi olur demeyin, nefreti kontrol edebilmek lazım gelir bir yerde) yalnızlaşmasına neden olacak. Zaten ailede pek seven yok kendisini. Şimdi var olan sevgi de nefrete dönüşecek icabında.

Sadreddin: Bilinçsiz davranışların tatlı çocuğu.

Songül, Sadreddin’in parmaklarını gırtlağında hissettiği an hayatını yeniden şekillendirmesi gerektiğini anladı bana kalırsa. Mafyaya gelin olurken hayatını programlamıştı ama böyle bir olasılık yoktu kafasında bence. Şimdi cinayeti bilmesinden mütevellit Sadreddin’i daha da kızdıracak, Sadreddin’i kızdırdıkça Sadreddin hata yapacak ve hata yaptıkça da daha fazla açık verecek. Songül bu açıkları toplayıp sonunda olayı kendi lehine çevirebilirse ne mutlu ona. Yoksa ölür gider. Kimse gözünün yaşına bakmaz.

Oğlunun, ama en çok da adamlarının Bahri’ye yalan söyleyip arkasından iş çevirmesi hiç kuşkusuz Bahri’nin güven ibresini Poyraz’a çevirecek. Diğerleri gözden teker teker düşüp, yerine Poyraz kurulacak, sonrada kurulduğu tahtı parlatacak.

Peki ya ama Poyraz’ın Ayşegül’ü öldürmeye çalışan adamlardan birini yakalayıp getirmesi ve sonra da o rehineyi salıvermesi? Burada bir oyun yapıp kurtulması gerekir, nasıl? Adamı, Kulaksız’ın yanına gideceği ve giderken de takip edeceği gerekçesiyle salıverdiğini iddia edebilir. Ki bana kalırsa, salıvermesinin gerçek nedeni de bu. Yoksa Ayşegül’ü öldürmeye çalışan insanları, Ayşegül’ün babası kim olursa olsun öylece bırakmaz. Bırakıp da gitmesini seyretmez Poyraz. Yoksa okuduğu bütün şiirler, söylediği bütün aşk dolu sözcükler anlamını yitirir. Geriye yılanın deri değiştirdikten sonra bir köşeye attığı eski derisi, bir nevi artığı kalır. Bu duruma da kimse izin vermez. Ya sıra sıra dizilmiş Bahri, Sema ve diğerleri? Onlar Poyraz’a bu salıvermenin adisyonunu çıkarıp ödetmez mi?

Böyle yazmam gerekirdi fakat kurgu tam olarak şu canlarım: Poyraz, Bahri’nin kulağına fısıldadığı aksiyonu gerçeğe çevirmek için böyle bir işe girişti. Bahri ve diğerleri bunun farkındalar. Yani demek oluyor ki, acayip bir durum yok ortada. Yani biraz evvel de dediğim gibi, Poyraz rehineyi Kulaksız’a gidecek yolun rotasını bulmak için Bahri’nin kulağına fısıldadıkları doğrultusunda serbest bıraktı. Kafasına göre değil katiyen. Tamam, Poyraz da bazen saf olabiliyor fakat bu kadar da saf bir eyleme girişeceğini hiç sanmam! 

Sema, Poyraz’la karşı karşıya… Ve ceplerinde sorular.

Bu bölümün en güzel yanı, Sema’nın işlere daha da dâhil olmasıydı. Her taşın altından çıkması, Bahri’yle Ayşegül arasında köprü vazifesi görmesi filan beni çok etkiliyor açıkçası. Son derece inandırıcı ve güzel görünüyor gözüme. Poyraz’a geçmişiyle ilgili sorular sorması, onun hakkında öğrendiği bilgileri sıralaması da oldukça iyiydi. Buradan da şu soru çıkıyor: Poyraz, Sema’yı etkilemeye çalışıp bilgi sızdırmayı aklından geçirirken Sema Poyraz hakkında bir şeyler öğrenip ondan etkilenmiş olamaz mı? O zaman Sema, Poyraz’a, Poyraz istemese de yürür gider. Peki, Sema’ya yürüyen Sefer bu durumda ne yapar? Sefer yürüyor besbelli, hissiyatım bu ve böyle bir şey gerçekleşir de Sema’nın gönül ibresi Poyraz kayarsa, Sefer pek tabii Poyraz’dan nefret eder.

Bir de şunu söyleyip yazıyı kısa makaslayacağım: Komşunun çocuğunun ödev kısmı her bölümde olacak mı? Bazen fazla sıkıyormuş gibi hissettiriyor bana. Güzel çözümlemeler yapılıyor, memlekete giydiriliyor filan- severim bunları. Fakat azıcık soluk mu alsa seyirci?

Yoksa seyirci seviyor mu bunu, sonsuzca gösterilse de seyreder mi?

Seviyor da olabilir, zira Ulan İstanbul’da Servet Abi’yi hepimiz seviyoruz.

Son soru: Taş Kafa’nın kurşunlanmış kolu çabuk iyileşmedi mi? Yoksa ben bir şeyler mi kaçırdım? N’oldu orada?

Bu da bölümün en güzel fotoğrafı: Kalp dayanmaz bu romantizme.

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR