Bölüm, geçtiğimiz sezon bıraktığımız yerden başladı. Şura, her şeye rağmen Seyit’i affetmişti ve O’nun kollarına koşmuştu. Tam “Kavuştuk,” derken de Petro ve Billy’nin oyunu sonucunda Seyit, hapse düşmüştü. Şura’nın, Seyit’in ardından haykırışları ile açtık yeni sezonu. Bu olayların ardından aradan sekiz ay geçmişti, Seyit hapishanedeydi ve idamı bekliyordu. Şura mı? O da her zamanki gibi Seyit’i bekliyordu elbet, idamının o olacağını bilemeden. Seyit’e kızmayayım diyorum, o güzel bıyıkları hatırına alttan alayım diyorum ama olmuyor. Seyit, hanesini eksi ile doldurmaya devam ediyor. Şura’ya gösterdiği muameleyi hiç ama hiç sevmiyorum. Şura ki Seyit’in ihanetine rağmen O’nun yanında kalmayı seçmiş, bir an bile gitmeyi aklından geçirmemiş ve her daim O’nun aşkını kalbinin en güzel köşesinde taşımış bir kadın… Şu muameleyi hak ediyor mu? “Sadakat” kelimesinin sözlük anlamıdır Şura, bu hikâyede ilk bölümden son bölüme kadar değişmeyen bir şey varsa o da budur. Şura’yı can-ı gönülden seviyorum, nasıl sevmeyeyim ki zaten? Muazzam bir karakter. Cesaretiyle, aşkıyla, sadakatiyle… Her şeyiyle muazzam. Ama Seyit konusuna gelince basireti bağlanıyor Pamuk Prenses’in. Biliyorum, çok fazla şey istiyorum Şura’dan… O asla Seyit’e arkasını dönüp gidemeyecek, ne zaman gidebildi ki zaten? İhanetini öğrendiği gün bile “Kal,” demesini bekledi. Ama huyum kurusun, ben Şura kadar çabuk unutamıyorum. Seyit’in ihaneti daha çok taze ve sürekli de bunu aratmayacak tavırlar sergiliyor. Şura’ya âşık, gerçekten âşık. Ama zaman geliyor ki, düşmanı gibi davranıyor. Zaman geliyor, gözlerinde bin bir Şura beliriyor. Bu hikâyenin sonu belli: Kötü cadı, Pamuk Prenses Şura’ya zehirli elmayı verecek ve Şura kendisini öperek uyandıracak prensini etrafta bulamayacak.
Murka’nın hikâyesi kitaptan epeyce farklı ilerleyeceğe benziyor. Kitabı okuyanlar bilir; Murka, sessiz sakin bir kızdır. Sürekli annesi ve abisinin boyunduruğunda yaşamış, “günah ve ayıp” kelimeleri ile büyümüştür. Bırakın Şura kadar cesur olmayı, pısırıktır da. Ama Kurt Seyit ve Şura’nın ilk bölümünden de anlayacağımız üzere Murka, kitaptaki korkak karaktere benzemeyecek hiç. İlk başta kızmıştım aslında, “Neden karakterin ayarlarıyla oynadınız?” demiştim. Fakat daha sonra düşündüm ki; Murka, eğer ki Şura’nın yerini alacaksa en az O’nun kadar güçlü bir karakter olarak yazılmalıydı. Başka türlüsü olmazdı. Nasıl ki çoğumuz Shura’dan sonra Murka’ya alışamadıysak kitaplarda, dizide de aynen öyle olurdu. Murka karakteri yolunda ilk adım, annesinden ayrı büyümüş olması ayrıntısının hikâyeye yerleştirilmesiyle atılmış. Dizinin hikâyesinde Murka, annesinin “günah ve ayıp”larıyla büyümemişti. Mesela; benim okuduğum Murka, kesinlikle o semtte, o saatte sokağa çıkmazdı. Sokağa çıkmayı bırakın, balkondan kafasını uzatmazdı. Dizinin Murka’sı ise annesini atlatarak Seyit’in peşine gidebilecek kadar cesur. Murka, Kül Kedisi gibi gizlendiği mutfaktan çıkacak ve Seyit’in koluna girecek. Bakalım nasıl olacak? Fahriye Evcen’i çok severim, Murka olarak izlerken de büyük keyif aldım. Zaten böyle güçlü bir kadın oyuncu seçmelerinden anlamalıydım, Murka’nın kitaptaki Murka olmayacağını.
Emine ise kitaptaki karakterin aynısı… Aynı tutuculuk ve aynı katılık var. Mürvet’i odaya kapatarak koruyabileceğini düşünecek kadar da kapalı bir karakter. Ben kitapta hiç sevmezdim, sevemedim. Bazı yerlerde üzüldüm, evet ama o kadar. Kafasındaki kalıpları asla yıkamayan bir karakterdi. Burada da çok farklı olacağa benzemiyor. Zerrin Tekindor mu? O her zamanki gibi, muazzam!
Tüm kötülüklerine rağmen ben Petro’yu seviyorum. Evet, bazen bana bile “Yok artık!” dedirtiyor ve yaptığı kötülükler yoruyor ama tuhaf bir çekiciliği var. Bağlan Keskin’in MedCezir’in Orkun’una taktığı “Prenses” lakabı Petro’ya da çok yakışmaz mı? Geçen sekiz ay altın kötümüz Petro’nun hayatında da bir şeyler değiştirmiş elbet. Bunlardan en önemlisi Şeref Otel’in ortağı olması... Ortalıkta emirler yağdıran bir Petro görmek çok güzel. Diğer önemli detay ise, geçen zamanda Şura ile bir hayli yakınlaşmış olmaları… Ben hiçbir zaman Petro’nun Şura’yı gerçekten sevdiğine inanmadım, geçen sezonki yazılarımı okuyan herkes hatırlayacaktır. Fakat Seyit’in yokluğunda dahi Şura’nın yanında ayrılmayan ve Şura’yı mutlu etmek için Seyit’i hapishaneden kurtaran Petro’yu görmek bana “Acaba?” dedirtti. Sanıyorum ki kitabın Kaptan’ı Petro olacak ve Şura’yı da yanına katarak uzak diyarlara götürecek. Başka türlü nasıl kızacağız Şura’ya değil mi?
Ayşe’nin en sonunda ağzının payını almasına çok sevindim, tabii bu mevzunun aydınlanmasına da! En azından Şura, Seyit’in kendisini Ayşe ile aldatmadığını biliyor. Artık ne fark edecekse… Ve her şeyden önemlisi, Şeref Otel ahalisi de Ayşe’nin yediği nanelerden haberdar artık. Ayşe bundan sonra iyice sapıtacak gibi duruyor. Bu kızın yüreği, Seyit’in Murka ile evlendiğini görmeyi kaldıramaz. Vallahi bak! Gördük ki Güzide ve Celil cephesinde pek bir değişiklik yok. Bu ikilinin kavuşmasını Alya daha çok istiyor, kız helak oldu.
Kurt Seyit ve Şura, yeni sezon ilk bölümünü de böylece ardımızda bıraktık. Teknemize yeni yolcular ekleyerek devam ediyoruz yolumuza. Bir sonraki hafta görüşmek üzere!
