Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Ne dedin sen? ÇAAAT!
Sezon: 5 Bölüm: 9

“İşte yine Taş-Kağıt-Makas oynarken görmek istediğim çift”

Hem sevilmeyi hem de ömür törpüsü olmayı insan bünyesinde barındırabilen dizi The Vampire Diaries, yine özellikle sonunun katkısıyla kendisini sevdiren bir bölümüyle karşımıza geldi. Lafı çok uzatmadan kendisinin ‘ÖzetliYorum’una gireyim, çünkü geçen yazıdan biliyorum, sonra ayarım kaçıyor.

Öncelikle: Bunu haftaya bir kere daha yazacağım ama bu da erken tarihli bir hatırlatma olsun: The Vampire Diaries birçok dizi gibi Noel nedeniyle sezon arası veriyor. Haftaya perşembe yayınlanacak bölümden sonra gidecek ve 23 Ocak Perşembe günkü bölümüne kadar gelmeyecek. Kardeş dizi The Originals da bu haftaki bölümle arasını verdi ve o da 14 Ocak’a kadar yok. Bu duruma karşılık ‘Suck it Up!’ diyorum, TVD izliyorsanız ne demek istediğimi anlamışsınızdır.

Gelelim bu bölüme:


“Yukarıdaki bu dizidekilere torpil geçiyor. Bu da öl(e)memiş.”

DAMON VE ENZO
Geçen bölümde Damon’ın eskiden bir Augustine vampiri olduğunu öğrenmek şaşırtıcı olmuştu. Ama o öyleyse bu bölümde olanlar ne, hiç bilmiyorum. Kelime bilgim tükendi. Beş yıl?! İnsan ömrü olarak düşündüğüm için de olabilir ama yine de onların o hücrelerde yaşadıkları hayat şekli için beş yıl da fazla. Hele Enzo’nunki Damon’dan daha fazlasıydı.

Enzo demişken neredeyse Damon kadar ‘dikkat çekici’ bir karakter yapısı oluşturdukları için senaristleri kutlayasım geldi izlerken. Hatta öyle ki bölümün sonunda “Benim adım Enzo,” ile yaptıkları o klişeyi bile yadırgamadım. O adam o yangından o derece güçsüzken ve mine dolu bir kafesin içindeyken kurtuldu demek? Tabii, oldu canlarım. Şimdilik sadece mantıklı bir açıklama bekliyorum. Dur bakalım. Umarım “Ben koydum, oldu.” yapmazlar.

“Geriye kalan tek Whitmore: Aaron”

AARON WHITMORE:
Bölümün bir noktasında “İnsanlar sürprizlerle doludur,” diye bir cümle geçti. Beş sezonda başına gelenlere rağmen niyeyse hala bunu öğrenememiş Elena, babasının bir Augustine üyesi olduğuna inanmakta zorluk çekti ve bir türlü kabul etmek istemedi. Şahsen ben bunu değil de Wes ile babasının tanışık olmasını daha etkileyici buldum. Babasının bunun içinde olabileceği düşüncesini değil. Mystic Falls’taki Vampir Komitesi de beş çayı için toplanmıyordu sonuçta.

Şaşırdığımsa daha farklı bir şeydi. Aaron’ın soyadının Whitmore olmasıyla bağlantılı ortaya çıkan sonuçlar. Geçen bölümde “Bu Aaron ne işe yarıyor kuzum, ona da bir girsenize artık,” minvali bir cümle kurduğuma pişman olacağım neredeyse. Valla kastettiğim bu değildi: “Aileni ben öldürdüm.” O ne güzel hücreden kurtulduğunda alınacak bir intikam planıdır Damon kuzum öyle… Nesiller boyu sürekli sadece bir Whitmore bırakmak, birkaç kuşak sonra tekrar gelip yine bir kişi bırakarak hepsini bir daha öldürmek? Son kalanın da Aaron olması.

Senariste “Şakacı şey seni ,” Damon’a da dilimizdeki ‘nadide’ sözlerden biri olan “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner,”i bırakıp konuyu kapatayım en iyisi. Adamın itirafından sonra gelen “Ne dedin sen?” cümlesi ve ÇAAAT diye ortaya çıkan kurşun bizim Sevda Demirel-Hande Ataizi olayını hatırlattı zaten… Yine de unutmadan: Mümkünse Noel arasına girmeden Damon ve Enzo karşılaşması/konuşması talep ediyorum.


“Bu duruma ‘Steferine’ diyen varmış, onu yapmayalım olur mu?”

STEFAN VE KATHERINE
Stefan haklı, ne yaptığını gerçekten biliyor bu kız, emin olunmayacak gibi değildi. Bölümün başında günlük yazdığını görünce bir üç-dört saniyeliğine Elena olduğunu düşünmedim de değil ve tüm bu olay gerçekten zevk vericiydi.

Geçen bölüm Stefan’ın Silas toparlanması Katherine’den geçmişti ve bu bölümde de bunun ikinci aşamasını yaşadılar. Tamam, sonuçta Stefan da tersini Katherine için yapıyor da aynı kutuya birlikte girecekleri aklınıza gelir miydi sizin? Caroline’ı bu fikrinden dolayı kutluyorum ve bölüm bittiğinden beridir sonuçta kurduğu o “Bu mesajı alır almaz beni ara,” cümlesi aklıma geldikçe ve şu anda yazarken de gülümsüyorum. “Yaşasın sponsorluk kurumu!” Anladınız siz beni.

Gerçi ben bu bölümün sonunda olanı üçüncü aşamanın sonunda bekliyordum ama tabii ki itiraz edemeyeceğim. Sonuçta ortada bir “Suck it up!” durumu var. Hala çözümü bulabilmiş değiller. Yakında ben de yaşlanmaya başlayabilirim. Neyse, en azından bozmadan şu işi bir süre götürsünler, bana yeter. İşin ucunda Katherine değil de Caroline olsa da itiraz etmeyecektim de bir yandan bu daha çok istediğim bir şeydi, diğer yandan geçen bölümde Jesse’ye olanlardan sonra ağzımın payını aldım.

Gelecek bölümün fragmanına bakarsak Stefan Augustine oyuna katılıp Elena/Damon’ı kurtarma olayına giriyor. Sadece bu konunun ‘Katherine konusu zarar görmeden, Elena dosyasını tekrar açmadan, Aaron da ölmeden’ halledilmesini istiyorum. Çok az şey istediğimin tabii ki farkındayım… Senaristler de bundan dolayı hiç atlamaz gerçekleştirirler zaten. Neyse, bekleyelim bakalım daha ne kadar karıştıracaklar ortalığı? Bunu yapmalarına da hiç alışık değiliz ama olacak o kadar. Right? (Değil mi?)

 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR