Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
MYY Kösem: İkinci Sultan kaybımız; hoşçakal Mahfiruze!
Sezon: 1 Bölüm: 15

Muhteşem Yüzyıl Kösem'de "Muhteşem" sıfatını hakeden bir bölümü daha geride bıraktık.

14. bölüm sonunda sarayı bastıkları esnada yaşananları (figüranların darbe almadan yere kapaklanması gibi) amatör bulsam da, 15. bölümde "En Uzun Gece" teması başarılı işlendi.

Bölüm yorumuma başına ne gelirse gelsin tövbe etmeyen, aynı hatalara defalarca düşen, iblisle bile ittifak yapabilecek potansiyeli olan Halime ile başlamak isterim. Oğlum tahta çıksın gerisi boş mantığıyla hareket eden Halime, düşmanımın düşmanı dostumdur diyerek Safiye'nin ağına girdi. O da geç olmadan Halime'yi hançerleyerek, pençelerini gösterdi. Dizi başladığında Halime benim için favori karakterlerden biriydi demiştim, zehir gibi aklı olduğunu düşünürdüm ama son bölümlerde görüyorum ki o kadar da zeki bir kadın değilmiş. Peki bütün bu yaptıklarına değdi mi? Mustafa tahta çıkamadığı gibi hem geriye kalan itibarından oldu hem de Ahmed'in verdiği son şanstan.

Mustafa'm ah! Hayatımız Mustafa'lara kahrolmakla geçti. Şehzade olmak ordan oraya savrulmaktır. Safiye aldı Mustafa'yı çocukluk bitti dedi. Böyle demekle biter mi çocukluk? Mustafa, cellatların elinde kalan, halası tarafından zehirlenen, fitne fesat yuvası içinde kavrulan bir çocuk. Şimdi de ayağının yere değmediği bir tahta oturttular. Bunu gören Ahmed hemen oracıkta bir devlet adamının kellesini aldı. Bu saatten sonra da Mustafa hayatına psikolojisi normal bir şekilde devam ederse yok artık derim.

Ahmed demişken ona can veren Ekin Koç bu bölüm devleşerek, sadece görüntüden ibaret olan oyuncu akranlarına resmen fark attı. Derviş'le olan bağı olsun, saraya geldiğinde karşılaştığı manzaraya verdiği tepki olsun, Kösem'i kaybetme acısını yaşamak olsun oynarken rolüne ruhunu vermek bu olsa gerek. Bu arada Derviş ile Ahmed'in arasındaki bağı Süleyman&Pargalı ilişkisine benzetenler olmuş ama ben böyle düşünmüyorum. Süleyman ve Pargalı arasındaki bağ dostluktu, fakat Ahmed ve Derviş baba-oğul gibi. Zaten Ahmed de dedi ya "Babamla yaşamadığım ne varsa Derviş'le yaşadım," diye, Ahmed onu bir baba figürü olarak görmüştü.   

Mustafa dedik Halime dedik Dilruba'nın bahsini geçirmezsek olmaz. O nasıl bir fenalıktır. Anasını geçtim Safiye'yi bile cebinden çıkarır bu kız. Şimdi böyleyse büyüdüğünde düşünemiyorum ve olgunluk halini izlemek için sabırsızlanıyorum. Umarım Dilruba için uygun bir cast yapılır. Tabii eşi Davud Paşa için de..

1 2 3
Haseki Özkurt
28/02/2016 13:18
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR