Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
Bir bölüm düşünün ki içi boş zannedersiniz altı mesajlarla doludur. Hah tam da bu bölümden bahsediyorum işte her mesajın ince ince işlendiği, anlayabilene çok şey anlatabilen 26. bölüme gelin bir de beraber bakalım, belki fazla gülemeyeceğiz ama bölümün mesajlarını, şifrelerini birlikte çözmeye çalışalım, artıları eksileri hakkıyla dağıtalım herkese.
Benim için bölüm kendi elini saran Ömer'le başladı. Bu adamı böyle görmeye dayanamiiiyciiim diye tam veryansın edecekken bir de ne göreyim bir çanta dolusu dosya, e boş olacak hali de yok. Ömer altın vuruşunu yaptı dedim ve yanılmadım da. Fakat beni etkileyen Ömer'in bu durumdan hiç de hoşnut görünmüyor olmaması idi ama neyse sonra geleceğim o konuya.
Bakışlar bakışlar.. Her şeyi özetledi bize. Asansörde bir alt katın tuşuna basınca mutlu olan Ömer'i gördün mü? Hah işte asıl Ömer bu! O aslında hala muzip bir çocuk, bakmayın onun bu bölüm çoğu yerde buz şelalesi gibi durduğuna. Defne’yi kitaba bakarken görünce afallayan Ömer bizim Ömer’imiz.
Ömer de İplikçi kanı taşıdığını sonunda gösterdi. Muntazam bir oyun ağıyla hem de ve bu beni hiç mi hiç rahatsız etmedi; açıkçası Sude'ye birinin haddini bildirmesi gerekiyordu, yalancı kuşunun da intikamını almış oldu içi soğudu bence biraz.
EL-PENÇE-DİVAN
En zoru da Sinan'ın işi ha. Ömer gibi birini ikna edecek hem de iş konusunda. Yavrucağzıma bir bakın, adam tanıyor arkadaşını o yüzden Ömer'e "Merasim mi var?" dedirten, sıfırcı hocanın sözlüsüne kalkmış gibi el pençe divan duruşu. Bilse Ömer'in hemen evet diyeceğini adamın 10 yıl ömrü cebinde kalacaktı. Ömer'in "Tamam," deyişine karşılık "hııı?" diyebildi yavrum resmen şokta, felç geçirecek, tansiyonu falan yerlerde, çöktü kaldı koltuğun köşesine. Buraya bir tuzlu ayran piiliiis adam elden gidiyor.
