Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Mad Men: Babalarını Affetmeye Doyamayan Kızlar
Sezon: 7 Bölüm: 2

Küçük kız, büyük aşk

Nereden başlasak, nasıl anlatsak. Sally, Sally... İsterseniz her şeyi, Hershey’s’in SC&P’nin kapısını çalmasıyla başlatalım. Tam olarak her şeyi açıklamasa da, Sally-Don yüzleşmesi için önemli bir milat bu reklam sunumu. (In Care Of: S6/B13)

Don, hiçbir kelime oyununa ve tasarım şaheserlerine sırtını yaslamadan—ki reklam söz konusu olduğunda Don sadece tasarıma ne zaman güvendi ki-- yine nostaljiye sığınarak bütün cevherini Hershey’s yöneticileri karşısında göstermişti. Tıpkı bundan öncekiler gibi bütün yaratım anlarında beslendiği çocukluğu ona bu sunumda da yardım edecekti. Sisler ardında gördüğümüz, sepya tonlardaki itilmiş kakılmış çocukluğunu kendi büyülü prizmasından geçirip yine güzel kelimelerle süsleyecekti. Çocukluğunda kimseden sevgi, şefkat görmemesi bir elinden, kimse tarafından istenmeme duygusu diğer elinden tutup ona büyük paralar kazandıran ürünler hakkında yalan söyleme yetkisi verecekti. Diğer deyişle, evet, naylon çorap satabilmek için aşk yalanını o ortaya atacaktı. Ve başaracaktı.

Fakat bu sefer işler sadece Don’ı değil ROGER’I BİLE şaşırtan şekilde gelişti. Hershey’s’in albenili paketiyle reklamdaki babanın çocuğuna olan sevgisini anlatılmaz bir özlemle tasvir eden Don bir an duraksadı ve aslında bir genelevde büyüdüğünü söyledi. Masaya bomba atılsa Roger yine de dalga geçecek bir şey bulurdu (Muhtemelen Japonlara karşı duyduğu nefreti burada dile getirmekten çekinmezdi. Bknz. The Chrysanthemum and the Sword: S4/B5); fakat bu sunum karşısında o bile bir şey yapamadı. Don, hayatında ilk defa gerçek kimliğini hiç tanımadığı insanlara ifşa edecek iki kelime etti ve bundan sonrası bildiğimiz hikaye; çöküşün en görünen belirtileri, ücretsiz izinler, sen bir hava al gel tavsiyeleri, New York reklam dünyasını saran dedikodular, iki yaka arasında mekik dokumalar vs.

Bu yenilgiden sonra çocuklarını alıp kendi çocukluğunu geçirdiği geneleve götürdü.Altıncı sezonun final sahnesi işte böyle bir itirafın ürünüydü. Sally babasının pek çok farklı yüzünü görmüştü; Betty’yi aldatan, yalan söyleyen, Megan’ı aldatan, yalan söyleyen; Faye’in kucağına Sally’yi sorumsuzca bırakan, yalan söyleyen; fakat Sally, babasının çocukluğuna dair bu kadar gerçek ve yabancı bir şeye hiç dokunmamıştı. Baba-kızın son sahnedeki bakışları yeterdi bunu anlamak için.


“İşte çocukluğum, çocuğum”, In Care of.

Annesinin, hakkında “düşünebildiğim her şeyi yaptım, annemin yaptığı her şeyi, ama fark etmiyor,” dediği Sally’nin büyümüş de küçülmüş çocuk tipinden ziyade hep --ama hep büyümek zorunda kalan halini ne Betty, ne Don gördü. Betty kendi derdine düşmekten, Don’ın etrafında dönen kuşları vurmaktan, öyle ya da böyle birine yaslanmaktan, kıskanma ve kıskandırma yarışmalarından Sally’nin büyüdüğünü, haddinden fazla büyüdüğünü yanı başında fark edemedi. Don ise Megan ve Sally’nin birlikte resim yapmasına “bu iş tamamdır” kolaycılığında baktı. Bir ailenin parçalanması, (boşanmalar, ayrılıklar) o kadar da dert değildir hayatın tüm akışı içinde ama babanın size yalan söylediğini fark ettiğiniz an geri dönülmez güven sorunlarına kapıyı aralamışsınız demektir.


Faye’den kaçıp kendini Megan’ın kollarında bulduğu sahne The Beautiful Girls.

Bu bölümün baba kız buluşması işte bu temel üzerine kuruluydu. Sürekli geçmişi hatırlamak, zaman zaman onu hatalarından dolayı affetmek, babanın güçlü, konforlu kucağında kendini güvende hissetmek, yine de diken üstünde oturmak, ondan kopamamak, kopamamak, kopamamak.


Büyükler dünyasının pisliğine adım attığı o gece At the Coldfish Ball.

Bölüme dönelim; oda arkadaşının annesinin cenazesine giderken cüzdanını kaybettiğini fark eden Sally için şehirde gidecek tek yer babasının evidir. Bir çocuğun karşılaşabileceği en travmatik sahnelerden birine geçmişte şahit olan Sally’nin Sylvia’yla asansörde karşılaşma ihtimali bile onda kusma isteği yaratır. Şehre gelmişken babasının artık ofiste çalışmadığını da görmüştür. Yine kendisinden bir şeyler saklanması içini hayalkırıklığıyla doldurmuşken her şeye rağmen Sally’nin göğsünü gere gere Lou’nun kapısının eşiğinde babasının Don Draper olduğunu söylediğindeki gururu tam da hangi kaba sığacağını bilemediğimiz bir sevginin tezahürü. Belki Sally’nin bile kendine itiraf edemeyeceği bir sevgi. Kendine itiraflarda bulunmak için daha yaşı ne küçük oysa.

Don, işiyle ilgili gerçeği birkaç kıvırmadan sonra sonunda söyler fakat bu iki yakada yaşama hikayesini sevdiğini Sally’e tabii ki yutturamaz. Megan’ı hala sevdiğini, onunla her gün konuştuklarını anlatarak evliliğini, sadakatini kızına ispatlamaya çalışsa da bir zamanlar LA için “Palmiyeli Detroit” dediğini bu kulaklar duydu. Megan’a olan sadakatinin üzerinden ise Detroit’te üretilen arabalar geçeli çok oluyor.

“Ona LA’de yaşamak istemediğini söyle.” Bu kadar basitti Sally’nin babasına verdiği tavsiye. “Ona gerçeği söyle,” Don gibi bir adamın bedeninde sarsıntılar yaratmadan onu bırakmaz. Gerçek, Don’ın sadece LA’de yaşamak istememesi değil, daha çok başarı ve daha çok kadının sonunun olmadığını idrak ettiği anda, genelevde büyüyen çocukluğunun elinden bir türlü tutamamasıydı. Bunun bir kısmını kızına söyledi. “Yanlış zamanda, yanlış insanlara, yanlış şeyler söylediğinden dolayı” bu istenmeyen izne çıkarılmıştı. Söylediği yanlış şeyler Sally'nin bilmediği şeyler değildi. Sahiden de öyleydi.


Aç kalmadı yavrucak.

Sally babasını didik didik ettikçe aralarındaki mesafe de gittikçe azaldı. Evde ve arabada yaşanan gergin dakikalardan sonra soğuk patateslerin servis edildiği restoran onların evi gibi oldu. Masaya oturduklarında yemek yemeyi reddeden, sadece bir suyla yetinen Sally, babasından tatmin edici cevaplar aldıkça yumuşadı. Don’ın hesabı ödeyemeyecekmiş gibi Sally’e oyun oynaması az kalsın Sally’nin yüreğine indiriyordu. Ardından Don’ın masaya attığı 100 dolar ise, sadece maddi bir rahatlamanın değil, hala güçlü gördüğü ve tabii ki hala hayranlık duyduğu babasının yıkılmadığının da bir göstergesiydi. Boşuna değil cenazeye giden kızına “Hayatında böyle şeyler görmeni istemiyorum,” demesi.

Babasının Sevgililer Günü’nü kutlamadan duramayan, cenazesini (her anlamda) hele hiç görmek istemeyen, ama onun yaralarını da deşmeden yapamayan Sally ne zaman babasından vazgeçer, -ve onu affetmekten- bilmiyoruz.


Büyümek. Babaya rağmen. Ve sayesinde.

Çemberimde Gül Oya’da Yurdanur’un çocukken boyunu ölçtüğü duvardaki işaretlerde parmaklarını gezdirdiği sahneyi hatırlayanınız var mı? Sekiz yaşının boy çizgisinden 25 yaşının çizgisindeki mesafeyi babasına gösterip “Bu kadarcık yer mi bizi düşman edecek?” demesi gibi, Sally de yılların hayal kırıklığını bir yana koyup her şeye rağmen babasını o yaşa geldiğinde de sever mi? Duvara çizilen tüm çizgilere rağmen. Her şeye rağmen.


Not: Peggy’nin Sevgililer Günü bozgunu, Dawn’ın Don’a tıpkı bir Peggy ya da Joan gibi yol arkadaşı olması, New York -LA hattının daha ne kadar devam edeceği, Joan’ın yerde bulamadığını gökte bulması, sonunda hak ettiği odaya geçmesi ve elbette Pete’in “Kimse varlığımdan haberdar değil,” hezeyanına yer kalmadı. Hepsine de sonraki bölümlerde uğramak üzere...
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR