Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Listen: Korku, senin süper gücün!
Sezon: 8 Bölüm: 4

 

Doctor Who’nun 8. sezon 4. bölümü 13 Eylül akşamı Steven Moffat imzalı bir bölümle arz-ı endam etti. Kendisinin seveni de çok sevmeyeni de fakat izlediğimiz bu bölüm –modern seri için söylüyorum- akıllarda ayrıca kalacak bir bölümdü.

‘LISTEN’ diye başlıyor bölüm. TARDIS’ın tepesine tünemiş olan sevgili Doctor’umuz, yüzümüze bakarak bu sözcüğü söylüyor. Ardından kendi kendisine konuşmaya başlıyor. Aslında bir bakıma kendisiyle konuşmaktan öte sanki her zaman, hiç göremediği ama varlığını hissettiği bir “şey”le konuşuyor. Ona sorular soruyor. Bütün özelliği, var oluş amacı gizlenmek olan ve onu mükemmel yapanın da bu özelliği olan o varlıkla konuşuyor. Bazen ensende hissettiğin bir nefes, bazen de bir gece aniden uykudan uyanıp, karanlıkta sanki odada birisi varmış gibi hissettiren o varlığın peşine düşüyor Doctor.



Bölümü beğenenlerin sayısı çok olduğu gibi, sırf Capaldi’ye ısınamadıkları ve Moffat’tan nefret ettikleri için ağzına geleni söyleyenin sayısı çok olmuş. Zira yazımı yazmadan önce her zaman etrafta neler konuşuluyor bir bakarım. 2000 küsur yaşındaki Doctor neden dört bölümdür çocukça davranıyor? diye soranlar olmuş. – Yanlış.

Soru baştan hatalı bence. Kabul ediyorum ki tam anlamıyla beklediğimiz çıkışı –geçen haftada söylediğim gibi- göremedik. Fakat bu göremeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Bölüm akılda birçok soru bıraksa da, kurgu olarak müthişti. Böylesine ‘kelebek etkisi vari’ bölümlerde işi layıkıyla yerine getirmek zor çünkü ve Moffat yine bunu başarmış.

Dedik ya Doctor bu bölümde o hiç göremediğimiz ama varlığını hissettiğimiz “şey”in peşine düşüyor diye. Öncelikle bu nereden esti? sorusu sorulabilir. Bu sorunun yanıtı da kanımca bölümün sonunda gizli. Zira İmkânsız Kız Clara bu anlamda devreye giriyor. Bölüm Clara’nın zaman çizgisi üzerinden ilerliyor ve haliyle onun etkilediği hayatların içerisine giriyoruz. Bunlardan ilki sevgili Danny!

Gerçek adı Rupert Pink olan Danny’mizin bu ismi nasıl seçtiğini, Clara’nın bundaki etkisini görüyoruz. Clara bu durumu her ne kadar düzeltmeye çalışsa da aynı derede iki kere yıkanmak mümkün olmuyor ve olacakların önüne geçmekte neredeyse imkânsız bir hal alıyor. Kısaca olacak olan yine oluyor.

Doctor kendi kendine bu gizemli varlığa dair sorular sorarken, Clara ise Danny ile bir akşam yemeğinde, lüks bir restaurantta yemek yiyor. Aslında o fasla geçemeden, biraz sonra Danny ile ilk karşılaşmalarında olduğu gibi yaşadıkları saçma yanlış anlamalarla masadan ayrılıyor. Clara evine gittiğinde onu kapının ardında bekleyen birisi vardır. Mavi Kulübe’siyle Doctor oradadır.

Doctor, Clara’yı da yanına alarak bu gizemli varlığın peşine düşer. Özellikle dünyadaki herkesin gördüğü, bir gece uyanırsın ve odada garip bir “şey”in varlığını hissedersin adlı rüyayı gördün mü sorusuyla, TARDIS’ın telepatik arayüzüne bağlanan Clara, onun anılarıyla bir şekilde bizi bir zamana götürür. Hedef Clara’nın gördüğü o rüyanın zamanıdır fakat kendimizi, Danny’nin daha Rupert olduğu, yetimhanedeki zamanında buluruz. Bunun sebebi de biraz önce tartışarak Danny’nin yanından ayrılan Clara’nın telefonunun çalmasıdır.



Clara ve Doctor aradıkları şeyi Danny’nin zamanında bulacaklardır. Fakat ne onlar ne de biz aradıkları şeyi göremeyiz. En azından gerçekten böyle bir şeyin varlığından haberimiz yok. Zira bölüm bütün gizemine ve ürkütücülüğüne rağmen, olan her şeye “olası” cevaplar veriyor. Ve bu cevaplar bölümün sonunda aslında hiçbir zaman gizlenen bir varlığın olmadığı fikrini doğuruyor.

Bölüm sonu mu? İşte burası harika! En azından benim için öyle. Bütün bölüm korku üzerinden adım adım işliyor. Doctor’un korkularıyla başlıyoruz ve öyle de bitiriyoruz. Fakat en son halinden, çocukluk haline doğru, Clara’nın bu zaman çizgisine nasıl müdahale ettiği üzerinden ilerliyor bölüm. TARDIS’in bütün hareketleri bölüm boyunca Clara’nın zaman akışı üzerinden olduğundan kendimizi evrenin sonunda, geriye kalan son gezegen olan ve kimsenin yaşamadığı bir yerde buluyoruz. Buraya ise bizi getiren yanlışlıkla buraya zaman yolculuğu yapan ve Danny’nin muhtemel torunu olan Albay Orson Pink oluyor.

Her ne kadar ürkütücü olsa da, evrenin sonu olan ve kimsenin yaşamadığı bu yerde Doctor aradığı gizemli varlıkları bulabileceğini düşünüyor. Kısaca bulamıyor ya da bu varlığı görmüşse bile henüz bizim görüş alanımıza girmediler. Haliyle bu birçok cevaplanamayan soruya da ilerleyen zamanlarda cevap bulacağımız anlamına geliyor. Bu arayış sırasında yaralanan Doctor kısa süreli bir baygınlık geçiriyor ve işler bambaşka bir noktaya geliyor. TARDIS’in kendi zaman çizgisinden ilerlediğini akıl eden Clara, telepatik arayüze bağlanarak onları oradan çıkaracağını düşünüyor. Fakat geldikleri yer mi? Gallifrey’in ta kendisi oluyor. Doctor’un çocukluğuna, korkak, bir ambarda herkesten uzakta ağladığı o günlere gidiyoruz. Çünkü Clara, Doctor’un bütün zaman çizgisine giren ve bu yüzden İmkânsız Kız adını alan birisi. Burada olması çok anlamsız değil.


Rupert ile konuşan Doctor ve Doctor ile konuşan Clara…

En başta sormuştum ya. Doctor neden bu rüyaların peşine düşüyor diye. İşte bunun sebebinin de Clara’nın zaman çizgisinin Doctor’un şimdiki anına yaklaşmasından ötürü olduğunu düşünüyorum. Çünkü kendisini genç Doctor’un – hatta daha Doctor olmadan öncesi oluyor- yanında bulan Clara, biraz önce Doctor’un, Rupert’a yaptığı konuşmayı daha da genişleterek, geçmiş yaşanmışlıklara değinerek ona yapıyor. Yani Doctor’un bölüm boyunca peşinde koştuğu o gizemli varlığın Clara olduğunu öğreniyoruz. En azından şimdilik böyle. Elbette ileride bunun nasıl farklı bir yöne çekerler bilinmez.

Fakat en heyecanlı kısım ise işte Clara’nın Doctor’a burada söylediği sözlerin aslında Doctor’u Doctor yapan şeyler olması. Yani onun bütün bu halinin sebebinin, o çocukluğunda sanki bir rüyaymışçasına Doctor’un hayatına giren Clara olduğu gerçeğidir.



Bununla ilgili olarak Savaş Doctor’unun ortaya çıktığı 50. Yıl Özel Bölümü’ne kadar giden bir atıf söz konusu. Burada isminin anlamını soran Clara’ya verdikleri cevapları, Clara Doctor’un çocuk halinin yanı başındayken ona söylüyor. Yani kısaca Doctor’un nasıl bu adam olduğunun özeti!

Yazı biraz uzun ve hatta karmaşık olmuş olabilir. Fakat anlatmanın yanında da tek izlemeyle kafadaki bütün soruları giderebileceğimiz bir bölüm değil. Zor ve gelecekte bambaşka noktalarla bağı olacağını düşündüğüm bir bölüm olmuş. Artık Doctor’un çocukluğuna kadar indiğimize göre belki de 12.‘nin neden böyle olduğunu da anlayabiliriz. Zira dört bölümdür çocuksu, saf bir tavra sahip olduğunu ve tam anlamıyla yaptıklarından emin olamadığını görüyoruz. Elbette bunda 1000 yıllık bir savaştan çıkmasının ağır etkisi olmuştur. Bu sezon daha çok giriş sezonu olacak gibi. Kalan bölümler bütün sorularımıza yanıt bulmaya yetmeyecek olsa da genel bir bağlam oluşacaktır. Bölüm birçok göndermesiyle de ayrıca keyif verdi. Bunu da belirtmek isterim ve belli ki böyle şeyler bu sezon sıkça olacak. İzlemeye devam…
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR