Şura’nın hastanede kaldığı günler ise Vtina’nın kişiliği hakkında bize yeni bilgiler verdi. Kurt Seyit ve Şura’nın aşkını ballandıra ballandıra günümüzde anlatıyorsun da geçmişte onları ayıranın sen olduğundan hiç bahsetmiyorsun ya sevgili Vtina? Hep suçu Petro ile Barones’e at sen. Barones hani deli kötülükler yapıyordu? Kadın öldü gitti öyle über bir kötülüğünü görmedik. Petro’nun Şura’nın hayatını mahvetmesinde de senin rolün var belli, çiçekleri burnuna burnuna sokmalar falan. Neyse ben böyle yüklerin karakterleri iyi yönde ağırlaştırdığını düşünürüm. Seninle ilgili öğrendiğimiz ikinci önemli bilgi, hasta bakan aile bireyinin psikolojisine hemen bürünmen. "Taburcu oluyoruz," ne ya? Sen değil Şura taburcu oluyor. En sevdiğim karaktersin ama sezon finalinde Yusuf’a yaptığını da eleştirmeden geçemeyeceğim. Hem "Seni yanımıza aldıracağız," diyorsun sonra da Yusuf aşkını itiraf edince "Benim bir kocam var, olamaz,"falan. E, ne diye yanına aldıracaksın çocuğu? Oturma ve çalışma izni olmayan Gökmenleri çalıştıranlardan mısın yoksa sen de? Ucuz yatılı uşak buldum kaçırmayayım mı diyorsun yani. Zaten Şura da hastanede çocuğu Petro’nun çiçeklerini başka hastaya vermeye gönderdi. E siz kendinize gbf aramıyorsunuz, sen erkek arkadaş aramıyorsun ve bu çocuk sürekli iş yapıyor. Utanın, utanın, geride kaldı prenseslik günleri. O kadar özlediyseniz teyzeniz Nadya kollarını açmış sizi bekliyor.
Barones Lola bu bölüm aramızdan ayrıldı. Ben öldüğünü düşünmüyorum gerçi. Kesin numara yapmıştır. Paraları verdikten sonra silahları çıkarmalı ve arkadan hep diğer tarafın adamının geldiği değişik bir sahne yaşadık. Petito’nun, Billy’nin kötülüğünde beni yoran bir şeyler var. Bir kere Billy çok ucuz bir adam. Rıza gibi birisiyle ortaklıklar falan yaptı, gerçi eline ayağına dolandı da. Ucuz hesapları olan kötülerden hiç hoşlanmam. Billy umut vericiydi ama fazla ayağa düştü. Hem bir insan işgal ettiği ülkede öyle sokak arası bir evde mi oturur? Hiç asker falan da yok kapısında. Kurt Seyit’in bu süper kahraman edasında kötülerle uğraşması hoşuma gitse de Billy’nin evine öyle elini kolunu sallayarak girebiliyorsa birisi, üzgünüm ama siz orayı işgal etmemişsiniz bence. Petro’nun kötülüğünde beni yoran ise çenesi. Nasıl lafçı, nasıl böyle kurgusal cümleler. Sanki Ortadoğu’yu kurtaracak, analizli analizli darlıyor karşısındakini. Belki de bu yüzden başarılı oluyor. Karşısındaki pes edip bırakıyor çenesinden.
Sezon finalinden sonra ben de yaza Ayşe’den nefret etmeyerek gireceğim. Petro’nun aksine Ayşe’nin kötülük tarzını sevdim ben. Hem içten, hem direkt olaya giriyor. Üstelik hayatın akışında yer alabilecek kadar samimi birisi. Kötü karakterlerle ilgili en önemli sorun budur. Sanki hiç başka bir şey düşünmezlermiş gibi kötülük yaptıkları sahnelerde olurlar hep. Böyle normal bir anda göremeyiz. Petro artık geri dönemez gerçi, onu görebileceğimiz en normal an otobüste yaşlı teyzeye yer vermediği an olur. Kötülük içermeyen bir sahnesi olamaz. Ama Ayşe öyle değil. Kötülükleri çok anlık. Alya’ya elleriyle gelin odası hazırlamış ama Alya da spot ışıklarının peşinde gittiği için Kurt Seyit ve Şura’nın aşkını onlardan daha çok savunanlardan. Bu yüzden Ayşe’yi birazcıcık kırdı, Ayşe de yeni gelini çalıştırdı, masaj yaptırdı falan. Başarısız olacağı çok belli Ayşe’nin ama dediğim gibi samimiyeti beni yakaladı. Özellikle de "Kaç kerede ayarttın adamı ha?" diye Alya ve Celil birlikteliğini dürtmesi çok güzeldi.
Alya ile Celile de aslında fena olmayacak bir çift ama bence Güzide-Celil-Alya gerilimi böyle çok güzel. Evet ya, çok şükür böyle bir aşk üçgenimiz var. Loserlık ile basit düşmanlık arasında herkesin birbirine saygı duyduğu, karşı taraf kırılmasın diye çaba sarfettği harika bir aşk üçgeni. Celil’in Alya’ya evlenme teklifiyle ilgili "Dün geceden beri düşünüyorum," demesi ve hemen evlenmeleri harika. Celil kesinlikle gelecekten gönderilmiş, bizim bile ilerimizden. Nasıl kafa rahat adam ya, çokoş.
Güzide ile Celil aynı Bihter ve Behlül gibi aralarında kapı varken birbirlerini hissetmeye başladılarsa işimiz var. Zaten Güzide aynı bölüm içerisinde iki kez intihar etmeye çalıştı. Birincisinde Alya kurtardı, Celil geldi "Geleceğim olurdun," dedi, Alya duydu ve sonra yüksek sesle evliliklerinin mantık evliliği olduğunu söyledi. Gerçekten o devirde mantık evliliği ne ya, harika! Daha tanışıp, çıkıp evlenme bile yok, her yer görücü usulü; bunlar mantık evliliği. Güzide içindeki alevlerden kurtulmak için kendisini alevlerin ortasında bıraktı ama Celil gelip Güzit’i "Benim için yaşa," diyerek kurtardı. Güzide’nin suratındaki ifade, Yahya’yı alevlerin arasından kurtarmak için yardım çağırmanın pişmanlığıydı. E nasıl pişman olmasın taze Güzide evlenince böyle oldu:
Güzide, ses tonunun acılılığından benim dertlendiğim Binnaz’ın kandırmasıyla, evinin hanımı değil, hasta bakıcısı oldu. Peki ya Alya Celil ile evlenince ne oldu?
Gecelerde kız kıza takılmacalar. Yazık çok yazık. Tatili en çok Güzit hak ediyor aslında. Alya, Şura ile buradaki seti toparladıktan sonra İstanbul gecelerinde takılsın.
Günümüzde geçen bölümler beni çok heyecanlandırıyordu. Şimdi Valentina ölünce biraz buruldum, etkilendim falan. İkinci sezon bence günümüze kadar gelen diğer karakterle şenlenecek. Valentina’dan kalan kutu, Yazar’ı teker teker tanıdık ya da yeni simalara ulaştıracak. Bu arada Valentina’nın kocası Yusuf mu acaba? Yusuf’un amacına ulaşıp ulaşmadığı, Şura’nın nerede olduğu önümüzdeki sezona kaldı. Kurt Seyit de Barones’i öldürmekle suçlanıyor, ne olacağı muallak. Petro’nun tarzında uzun, dolambaçlı bir yaz tatili vedası yapmak isterdim ama o kadar çeşitli düşünemiyorum ben. Eylül’de Kurt Seyit ve Şura Mapus’ta görüşmek üzere..