Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Kör, akılsız ve kalpsiz adalet
Sezon: 2 Bölüm: 3

Will’in gözünden gerçeği, tüm gerçeği, sadece gerçeği söyleyeceğine yemin eden Hannibal…

Geçtiğimiz iki hafta, iki bölüme yayılan bir vakayı gerilerek ve merakla izleyip bitirdik. Bu bölümde ise asıl mevzumuza geldik ve geçen bölümden ısıtılan yargılanma serisine nihayet başlangıç yaptık. Yapılacak savunma oluşturulmuştu: Will yapmıştı fakat akli dengesi yerinde olmadığından dolayı yaptıklarından sorumlu tutulamazdı.

Sadece Will için değil, bu dava herkes için ayrı öneme sahipti. Jack için kariyerinin bitişi olabilirdi. Alana için Will’i kurtarmak her şeyden önemliydi. Hannibal için ise ikisinin de paçayı kurtarabileceği bir son gayet tatmin edici olurdu. Mahkeme başladığında, iddia makamının giriş konuşması ve Will’e ithamları Hannibal’in egosunu okşamıştı. Savcı, Will’in (aslında Hannibal’in) buradaki en zeki insan olduğunu söylerken Hannibal’in yaşadığı mutluluk bir an yüzüne yansıdı. Savcı, kurbanlardan giderken konu Abigail Hobbs’a da geldi tabii. Geçen sezonun en çok yıpratan vakası Abigail’in konuşulması, Will’i bir kez daha derinden yaraladı.

Purnell’in derdi FBI’ı bu dertten kurtarmak ve olabilecek en hafif zararla bu işin içinden sıyrılmaktı. Bunun yolu da Jack’in ikna olup Will’den vazgeçmesiydi. Jack kararsızdı ve eşinin sağlık problemleri nedeniyle de kafası karışıktı. Kariyeri ne kadar önemliydi? Will suçlu muydu, suçsuz muydu? Eşine ayıracak daha ne kadar zamanı kalmıştı? Tanık kürsüsüne çıkarken kafasında bu sorular uçuşuyordu.

Tanık kürsüsüne çıktığında başta vazgeçmiş gibi görünse de sorgunun ortasında Will’in arkasında duracağının göstergesi olan ilk çıkışını yaptı. Will’in işinden nefret ettiğini, onu çalışması için kendisinin zorladığını ve birçok hayat kurtardığını söyledi. Takdir edersiniz ki Purnell bundan hiç hoşlanmadı. Will’de bir rahatlama, Hannibal’de ise bir mutluluk hakim oldu. Will’in avukatı ise davasının başarılı olması için gereken ilk ifadeyi almıştı. Aldığı bir şey daha vardı ki o da mahkemenin seyrini biraz olsun değiştirecekti.


Prurnell, her fırsatta Jack’i uyarıyor, etme eyleme sen de yanacaksın diyordu.

Hannibal ile Jack mahkeme sonrasında sohbet etmeye başladılar. Jack uzun süredir bu kadar rahat olmadığını söylerken, Hannibal de bunu belirginliğin sağladığını belirtiyordu. Hannibal, Jack’in kariyerinden vazgeçip vazgeçmeyeceğini sorduğunda ise Jack eşini düşünüyordu. Hannibal, ona tavsiye olarak eşinin ölecek olmasının kendisinin öleceği anlamına gelmediğini ve kısa süreli tatmin için kariyerini bir tarafa bırakmaması telkininde bulundu. Bu konuşmalar arasında Hannibal yine şahane bir takımı üstüne çekmiş, tabir-i caizse yıkılıyordu.

Will’in avukatına gelen kesilmiş kulak, Will için başka bir kapıyı aralamaya başladı. Hannibal’in da telkini ile Will’in cinayetleri başka birinin işlediğine dair ifadesi ön plana çıktı. Will, cinayetleri Hannibal’in işlediğini söylüyordu ama Hannibal’in bunu Will’in lehine çevirmesi hiç de zor olmadı. Zira Will’in aklı karmakarışık, imge dünyası üstüste binmiş durumdaydı. Böyle bir durumda kusursuz görünen bir psikiyatriste inanılmayacaktı da ne olacaktı?

Hannibal önce Jack ve ekibini işledi, daha sonra Will’e başka bir katil olacağı düşüncesini belirtti. Will, Hannibal’i suçlamanın kendisini deli gibi gösterdiğini ama artık deli olmadığını söyledi. Bu Hannibal’in yaptıklarını ispatlamak amacıyla yürüttüğü stratejinin söylettiği sözlerdi bana kalırsa. Zira Will, bulunduğu yerden hiçbir şey ispatlayamıyordu, bir şekilde dışarı çıkması ve Hannibal’e nefesi kadar yakın kalması gerekiyordu.

Kürsüye çıkan ikinci tanık gazeteci Lounds’tu fakat kendisinin ifade vermesiyle ifadenin Will’in avukatı tarafından çürütülmesi çok kısa sürdü. Abigail’in kendisine “Will beni öldürüp yemek istedi,” dediğini söyledi. Will’in avukatı, Lounds’un altı kere iftira atmaktan tekzip yayınladığını söyleyerek ifadesini neredeyse yok etti.

Kürsüye çıkacak Alana’yı ise prova ederken izledik. Avukat o kadar başarılıydı ki bu bölümün alt yıldızının o olduğunu ifade etmem gerekiyor. Alana’nın Will’e olan bağlılığına dayanarak iddia makamının onları yıpratacağını ve bu sorulara hazır olması gerektiğini söylerken oldukça kendinden emindi. Alana’nın ise tek isteği vardı: Will’i kurtarmak.

Will’in avukatı Brower’dan Alana’ya: Dr. Bloom sanıkla aranızda romantik bir ilişki var mıydı?

Kesik kulakta ise kanıtlar giderek başka bir katilin varlığına işaret eden cinstendi. Kanıtlar üzerinden gidilerek bu katilin de evi bulundu ve evin içerisinde karşımıza yine aynı boynuza geçirilmiş cesetlerden biri çıktı. Bütün bulgular neredeyse Will’in işlediği (aslında işlemediği) cinayetlerle uyuşuyordu, uyuşmayan kısımlarını ise bir tek Hannibal biliyordu.

Hannibal’den önce kürsüye çıkan ise Will’in kabullenmediği diğer psikiyatristiydi. Will hakkında o kadar net konuştu ki, katil olmadığına dair ufak bir şüphesi bile yok gibiydi. Kendisinden tiksindirecek kadar garip bir eziklik havası var bu psikiyatristin. Karşısında kim olursa olsun, ister hastası ister dostu ister konuğu, hep bir bastırma gayreti içerisinde. Will için de tavrı bundan çok çok öte merhametsizce bir tavırdı. Will’in yakaladığı katilleri, kendisinin en iyi olduğunu ispatlamak için yakaladığını söyledi. Kişi kendinden bilirmiş işi, kendi karakterini Will’e yansıtıyordu belki de.

Yeni cinayetin bulguları ile Hannibal bir kez daha Will’in karşısındaydı. Will kendisini yine katilin yerine koyduğunda bunun diğer cinayetlerle uyuşmadığını gördü. Zaten ikisi de olmadığını çoktan biliyordu da Hannibal, Will’i başka bir katil var stratejisine döndürmeye ikna etmek için gelmişti. Will de bunu istiyordu. Karşı olan kişi Alana’ydı, endişesi suçsuz olduğu kanıtlanamazsa bilinçsizlik savunmasına geri dönülemeyeceği ve tamamen Will’i kaybedeceğiydi.

Sonunda Hannibal kürsüdeydi. Will’in karşısındaki soğukkanlı tavrı, ikna etme kabiliyeti on üstünden on puandı her zamanki gibi. Öyle ki Will’in gözlerinde bile ona ikna olmak istercesine bir bakış vardı. Çok üzülüyorum ben bu çocuğa, iki arada bir derede kalıp bu derece problemli bir beyinle yaşamak kendi cehenneminde savaşmak gibi bir şey olsa gerek. Hannibal, Will benim dostum, her zaman da öyle kalacak dediğinde Will’in inanmak isteyen ifadesi görülmeye değerdi.

Hannibal tanık kürsüsünde: Onun dengesi olmam gerekiyordu. Bu konuda onu yüzüstü bıraktım.

Hannibal’in ve avukatın çabası sonuçsuz kalmış, hakim bu savunmanın kabul edilemez olduğuna kanaat getirmişti. Bu onun hakim olarak aldığı son karardı. Ertesi gün mahkemede kendisini kelimenin tam anlamıyla kalpsiz, beyinsiz ve kör olarak bulacaktık. Bu eli terazili sunum Hannibal’in deyimiyle katilin adalete göndermesiydi. Bu cinayet, davanın sil baştan başlaması demekti ve Alana’nın korktuğu da bir nevi başına gelmeyecekti. Yani yine en baştan istenilen stratejide bir savunma yapılabilirdi. Bilin bakalım bu başka kimin işine gelirdi?

Prurnell hakim cinayetini gördükten sonra Jack’te bir kez daha şansını denedi. Ya kendini kurtaracaksın ya da batacaksın diyerek belki de son kez uyarıyordu onu. Will’in rüyalarında ise yine boynuzlu geyik silüetinde Hannibal vardı, bu defa ona çıkışı gösteriyordu.

Alana… Ah zavallı Alana… Onun tek derdi ise Will’i kurtarmaktı.

Yeni bölüm ÖzetliYorum’unda görüşmek üzere, geç kalmayın.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR