Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Köprünün altından akan sular
Sezon: 1 Bölüm: 21

Bu hafta yazmak için dizinin bitmesini dört gözle bekledim. Çünkü çok özlediğim, çok beklediğim şeyler gördüm. Hemen konuya girmek istiyorum, çünkü heyecanlıyım. Ama özür dileyerek söylemeliyim ki bu yazı pek kısa olacak. Affınıza sığınarak başlıyorum.

Ali Nejat ve Kaan’lı sahnelerden bahsediyorum elbette. Çok uzun zamandır baba-oğul şöyle güzel bir sahneleri olmamıştı. Hep bir, ‘İşim çıktı oğlum!’ halleri… İnanın benim bile ekranın başında sinirim zıplıyordu o sahnelerde… Ekranın içinden geçip Ali Nejat’ın 4+1 omuzlarından tutup gücüm yettiğince sallayıp kendisini gelmesini istiyordum haftalardır ama diyemiyordum. İnsan kıymetlisine nasıl kızsın? Nasıl kötü söz söylesin. Kıyamadım. Ben bekledikçe zaman geçmedi, ben sustukça olmuyor, demek üzereyken sonunda bu bölüm gördük sonunda baba-oğul zamanlarını.

Çok kıymetli zamanlar onlar. Annesini kaybetmiş ve büyümeye çalışan küçük bir çocuk Kaan. En çok sarıp sarmalanması, en çok kollanması gereken dönemler. Hayatında sabit kalan şeyler olduğunu bilmesi gereken bu dönemde yurt dışına yerleşmek ve ondan –ilk anlamıyla- dilini bile bilmediği bambaşka bir yerde yaşamasını istemek ne derece doğru? Bilemiyorum. Tamam, en geç bir sonraki bölüm ‘Kalıyoruz’ pankartlarıyla çıkacaklar karşımıza, hatta onların yurt dışına gitmekten vazgeçmelerinin şerefine Feyza bir hoş kaldınız, partisi bile verecek ama yine de bu konu üzerine konuşmasaydım içime sinmezdi.

Hele o “Annemi bırakıp, gidecek miyiz?” diye sorduğu sahnede göğüs kafesime sokup saklayasım geldi. Ne güzel çocuksun sen? Nasıl tatlısın? Hem Kaan’a hem Aybars’a ayrı ayrı öpücükler, sevgiler. Çok çok görelim, hep görelim. Baba-oğul sahneleri de çoğalsın ne olur? Özlüyoruz biz böyle doğal sahneleri…

Feyza’nın evlilik teklifi aldığı yerde gözleri dolan Ali Nejat’tan bahsetmeyeceğim. Yoksa buraya ağlarım.

*
Uzun uzadıya yazmak istediğim ama yazamadığım yerleri de kısacık bir paragrafta anlatacağım çünkü içimde kalırsa küf olur.

Nesli ve Umut’un barışmalarına çok sevindim, evet ben de bir inanamadım cümleye… Her ne kadar böyle üç bölümde aşık oldularsa da sevdim ben onları. Kalsınlar böyle. Sanayide biraz bocalasa da sonradan iyi kotardı durumu. Gelin, kaynana, görümce üçgenindeki konuşmalar da başladı, Allah tamamına erdirsin.

Murat’ın Hasan tontonuma yaklaşmaya çalışması ile sağ kaşım yükseldi hemen. Sen kimsin de benim dünyalar tontişi Hasan tontonuma kötülük yapacaksın? Alalım arkadaşı buradan. Abu Dabi’ye APS ile yollayalım. Olmuyor mu öyle? Niye olmuyor? Olsaydı keşke… Zafer’in hikayesi ne olacak bir yandan da onu merak ediyorum…

Naz ve Feyza kapışmasında ise kimse kusura bakmasın tek bir taraf haklı değil. Feyza, Naz’a karışma hakkını nereden buluyor bilemiyorum? Tamam, yeğeninden ayrılmak istemiyor olabilir ama ‘anneliğini tatmin etmek için’ Kaan’la yakınlaşıyorsun demek çok adiceydi Feyza… Sivri dilini seviyoruz ama ucuna zehir, olmamış.

Naz da şu yönden haksız, Kaan’ı kimse düşünmüyor. Tamam, mutlu olmak istiyorlar anlıyorum ama bu bir çocuğu göz ardı ederek kavuşabilecekleri bir şey değil…

1 2
Öykü Sevinç
27/05/2016 10:50
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR