Bir Salih Abi geçti mahalleden. Bağırdınız bir sezon boyu "Nerede Salih Abi?" diye, kampanyalar başlattınız "Selçuk bizi Salih'e götür!" diye bakın ne oldu şimdi? Rüzgar gibi geçti gitti adam. Hem tadı damağımızda kaldı, hem Metin'in böğrüne bir ağrı sapladı. Terk edilme ağrısını.
Adam kaldı öylece. Eda buralardayken aşkından depresyona giren adam, Eda bir mektupla kendisini terk edince ne hale düşer bir düşünün. Önce inkar etti, sonra öfkelendi, en sonunda kabullendi. Ama sana üzülmek yakışmıyor be Metin. Gerçi sevinmek de yakışmıyor. Neyse sen takılma ya.
Tabii bunu yaparken yalnız değildi. Ezeli rakip Emrah şimdi de ebedi dost mertebesine çıktı. O bir de Eda'nın acısını yaşarken evden kovuldu. Kaybetmek bulmanın küçük kardeşidir dediler, gittiler kaybedenlerin kulübüne birlikte. Mete’yle Kaan bile bu kadar marjinalliği kaldıramazdı yalnız. Eda kim? Birinizin eski sevgilisi, birinizin yeni sevgilisi. Lut kavminden misiniz birader?
Metin'le Emrah'tan emin değiliz ama Ali kesin tarladan yetişti. Yoksa katiyen olmaz böyle bir şey abisi ya. Adam Şükrüye’yle Yiğit’in arasını yapıp sonra onun depresyonuna girdi. Depresyon sebebin böyle yamuk olunca depresyonun da yamuk oluyor. Neticede kabullenme aşamasına geçemedi, kaldı öfkede. Hiç değilse bak mucit kafası ama depresyonda bile dünyaya iyilik yapmaya çalıştı. Ama o yün dövdürmeye gelen teyze bak bildiğin suistimalci. Bir kap yemek götürdüğü öğrenci evinin sakinlerine kendi evinin tüm tadilatını yaptıran üst kat komşusu gibi. Bize uzak Ali’ye yakın olsunlar.
Ama bak tüm depresyonların varacağı yer bir rakı masasıdır. İster alası olsun, isterse dandik olsun, tüm depresyonların ilacı o rakı masası. Rakı değil yalnız ha, masası. Masa olmadan olmaz.
Ali’yle Metin’in bu halinin sorumlusu da belli aslında. Nasıl ki Barney Stinson ve Charlie Harper'ın ruh halinden anneleri sorumlu tutuluyorsa, Metin’le Ali için de Hamiyet'i sorumlu tutacağız elbette. Adet görmeyi, ped kullanmayı öğretmişsin Ali’ye ama adam olmayı öğretememişsin kadın. Bari küçük Sezai’yi iyi yetiştir.
Feyza’yı çocukların arasında saymadım bakın çünkü Hamiyet de saymıyor. Feyza’yı kimse saymıyor zaten. Kartal bile laf sokuyor kıza. Gerçi onun da çok umurunda. Kızı görmek isteyen tek kişi Deniz, yeter de artar bile.
Bir de çıraklar var ama onlar da Deniz’le her karşılaşmalarında "Keşke olmasaydık," diyorlar. Hayır çünkü delikanlılık yapamıyorsun Deniz’in önünde. Laf atıyorsun, kaçmak için dönüyorsun adam karşında beliriyor. Bu nasıl çevikliktir lan?
Deniz’e karşı işe yaramıyor olabilirler ama Turgut’un planlarında işe yarıyor bu çıraklar. Bütün mahalleyi üç depreşörlerin depresyonundan kurtardılar. Helal olsun valla, kafası çalışan esnafa.
Zeka diyip Hilmi’nin oğlanı geçmek olmaz. Normal bir senarist bir sonraki dizisinde bu oğlanın büyümüş halini yine Şinasi Yurtsever'e oynatırdı. Ama Selçuk Aydemir normal değil. Hilmi de normal değil zaten. Çocuksa hiç değil. Aynı kürkten iki tane fazla ama mahalleye. Neyseki baba olan Hilmi. Çocuk Rusya’da krallığı yönetir artık.
Bu bölümün bütün zekası Hilmi’yle oğlana yatırılmış sanki, yoksa kötü adam dediğin bu kadar salaklık yapmaz. Yani siz kötülükten gözlemeci teyzenin ojeli ayak tırnağına kadar gözü ilişen adamlarsınız, olmaz böyle şey. Pavyondaki mühendisten öğrendiğin olayı bile yapamayacak adamdan kötü mü olur?
Kötü dediğin Şerif Abi gibi olur. İt olur, uğursuz olur. Kötü gibi kötü olur. Kahveyi de yakar, borla çalışan arabayı da patlatır, sizi de yere serer. Petrolden de haberi olur. Sırf itliğine mahallede petrol olduğunu duyurmaz, Metin’le Ali borla çalışan arabayla uğraşırken o petrol kralı olur. Neticede herkesi gömer gene de ayakta kalır Şerif Abi.