Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
İyi günde buradasın, dar günde yoksun. Neden?
Sezon: 1 Bölüm: 2

Önemsemek, işte bütün mesele bu!

Eğlenerek izlediğin ve sevdiğin olayların olduğu dizileri yazmak ne kadar zormuş meğer! Dizi bittiğinden beri oturdum bir yandan Sıla-Zor Sevdiğimden dinliyorum bir yandan da dizide yaşanan olayları düşünüyorum. Aklımda kalan ise bölümün neredeyse tamamen bu şarkı üzerine kurulu olduğuydu. Normalde dizilerde bu tarz klipleri sevmem ama bu şarkı bölüme cuk mu oturmuş yoksa bilerek bu şarkıya uygun olsun diye mi senaryo yazılmış bilmiyorum.

Biliyorsunuz geçen hafta diziyi “Ben seni satmadım. Çünkü…” çıkışı ile kapatmıştık. Bu hafta da kaldığımız yerden devam ettik ve cümlenin devamı tahmin ettiğimiz gibi “sana aşık oldum”la bitmedi. Zaten bence “önemsiyorum” “seni seviyorum”dan daha anlamlı. Hele hele de Zeynep ve Fatih’in yaşadıklarından sonra. Bazen aşk da yeterli olmaz. Ne kadar seni seviyorum desen de, yetmez. Önemsemek mühim şey! Çünkü önemsersen, kıyamazsın, Bırakıp gidemezsin. Zeynep’i uyutmayan düşünceler de bununla ilgiliydi işte. Bu yüzden de bu bölüm tamamen bununla ilgiliydi. Geçen haftaki yazımda da Zeynep ve Fatih’in ilişkisinin çok samimi olduğunu söylemiştim. Bu bölümde de kavgalarından, hayallerine kadar her olay bunu bir kere daha kanıtladı. Kavgaları bile birbirini seven ve yıllardır tanıyan çoğu insanın yaptığı kavgadan daha içtendi. Çat çat çat ne hissediyorsan söyle gitsin. Çünkü bu yalanı paylaşmak bunu gerektirir.

“Halacığım” mı dedi o? Oh maşallah, aileye de girdi Fatih!

Bu hafta olaylar yine beklediğimden de hızlı gelişti. Sanırım bu diziyi  reklamsız hiç sıkılmadan izlememizin bir nedeni de bu. Her şey çok çabuk oluyor. Ailelerin tanışmasından, Zeynep ve Fatih’in yakınlaşmasına kadar yaşanan her şey ikinci bölüm için belki de fazlaydı. Lakin kötü anlamda değil. Bana göre bunlar güzel hareketler. Umarım daha sonra konu sıkıntısı çekip saçmalamalara ya da uzatmalara kalmazlar.

Bölümde izlerken sinirlendiğim tek şey Mukaddes’in tavırları ve İrem’i sürekli Fatih’in dibine sokma çabalarıydı. Gerçi bunlar daha başlangıç. Kimbilir bu İrem bizim başımıza ne belalar açacak. Bu nasıl bir gurursuzluk onu da anlamadım. Adam evli, çocuklu ve mutlu (ama cidden mutlu, oyundan değil yani). Gelmişsin sevdiği (!) karısından boşanmasını bekleyeceğini söylüyorsun. Cidden tövbe tövbee! Bu işin altından ne çıkacak bilmiyorum ama çok iyi şeyler çıkmayacak gibi.

Şevket Reyis’in Selim’i kaçırtması ve peşinde yaşanan tonlarca kavga ve gürültünün ardından aklıma yer eden bir cümle ise “Benim karım lan o!!”. Normalde insanlar sinirliyken ağzından ne çıktığını bilemeyebilir. Sağolsun Zeynep ve Fatih de pek kendilerine hakim olabilen insanlar değil. Nasıl oluyor da bu ikisi her türlü gerilimin, kavganın, gürültünün içinde böyle korumacı olabiliyorlar. Nasıl birbirlerini kırk yıldır tanıyormuş gibiler bilmiyorum. Dediğim gibi bence artık birbirlerini ve bu yaşamı benimsediler gibi. Hem insan nasıl benimsemez ki yahu? Dar günde yanında olana sahip çıkmalı insan. Çünkü dar gününde seni koruyan, kollayan, yanında olan insanlar önemlidir! Fatih’in karısını (!) kollaması, Zeynep’in Fatih’in üstünü örtmesi ya da Selim'le ve onunla geçirdiği zamanları düşündükten sonra ikisinin de o gülümsemeleri, Fatih’in Zeynep’e neden bırakıp gitmediğine dair hesap sorması da bunların birer işareti. Bir de “amaa bunlar çok şirinler yav!”.

Bölümün en gizemli olayı ise Şevket’in Zeynep’in annesine ne yaptığı ve annesinin  nereye gittiğiydi. Şevket Zeynep’in annesini kalleş olmakla suçlarken, Zeynep de annesinin gidişinin haklı olduğunu babasının yüzüne haykırdı. Çok ağırdı, çoook. Silahı alıp kalbine tutması ise güzeldi. İnsan evladı için neler yapmaz ki, dese de Mukaddes hiçbir şey yapmıyor. Hayret sonunda kızını evlendirmek istediklerinde nasıl “Cesedimi çiğnemeniz lazım,” dedi bilemedim. Gerçi zengin olsaydı bir şey demezdi ya. Neyse!! Yine de bu karakter bana çok batıyor. Yine de oyuncuyu tebrik etmek lazım. Karakterin kendisi hariç her şey mükemmel. Tamam belki gelinini ve torununu kabullenemedin ama “bir çocuk” kaçırılmış, sen nasıl kayıtsız kalırsın? Neyse, pek de mühim bir detay değil. Geçelim!

Selim’e de bir şeyler alsaydınız ya?

Bölümün en şirin olayı ise kız istemeye gitmeden önceki telaş ve Zeynep ile Fatih’in heyecanlarıydı. Canım, ne kadar da güzel olmuştu Zeynep. Alışveriş sahneleri ise tam hayal ettiğim gibiydi. Fatih’in kredi kartını vermesi ve Zeynep’in çekinerek alması ise çok dokunaklı. Kendimi yerine koydum da bilemiyorum, çok zor. Gerçi şöför sağolsun bırakmadı Zeynep’e hesapları ama yine de zor. Para konusu açılmışken aklıma nereden geldi bilmiyorum ama  Fatih’in “Seni bırakıp giden değil, sahip çıkan adamım ben,” lafı geldi. Çok fazla kırıcı değil miydi yahu? Yani evet belki doğru ama hayrına da yapmadı bu adam bunu ki. Fatih eli açık adamsın, iyisin hoşsun da kızı üzme. Zaten 11 TL’si vardı en son bıraktığımızda. Taksiye kaç TL ödedi onu bilmiyoruz. Yine de bu sahip çıkma konusu da bölümün ana teması ile uyuşuyor.

Malum Selim’in kaçırılması sırasında Şevket’in söylediği “Kızımı benden kaçırdın,” lafı da Şekercizade Konağı'na bomba gibi düştü. Ne demek “kaçırmak”! Herkes Zeynep’le Fatih’in Amerika’da tanıştığını sanarken, yeni bir yalanla ortalık karıştı ve babanne Zeynep’i babasından istemeye gitmeye karar verdi. Lakin benim anlamadığım ise, neden bu kaçırma olayını Fatih’in kabul ettiği. Gayet de “Zeynep başkası ile kaçtı gitti ama sonra onlar ayrıldı ve biz de Amerika’da tanıştık aşık olduk,” diyebilirler. Bu kadar palavraya gerek yoktu.

“İlk kucağıma düştüğünde aşık oldum!” demek istedin bence canım <3

Neyse gelelim kız isteme olayına. Ya da isteyememe mi deseydik. Malum eve gittiler ama eli boş döndüler. Çünkü Şevket Zeynep’i kaçırma çabalarındayken kaza geçirdi. Kamil’in kazayı anlatma şekli ve sahneler de çok eğlenceliydi. Zaten ancak bir Trabzonlu kaza yapar yaralanmaz da ağaçtan düşer kolunu kırardı. Eh Şevket kaza yapıp hastaneye kaldırılınca Şekercizadeler de hastaneye gidip kızı istediler. Yalnız Zeynep nasıl korktu, gördünüz mü? Ne yaparsan yap baba işte, atsan atılmaz satsan satılmaz. Tabii, aynısı Şevket için de geçerli. Evlat işte yapacak bir şey yok. Aile mühim!  Tabii, biz Şevket gülmeye başlayınca kalkıp yataktan herkese sıra dayağı atacak diye düşünürken meğer aklında başka planlar varmış. Geçen bölüm yazdığım gibi  Selin ile Orhan’ın birbirlerine aşık olma ihtimallerinin yüksek olduğunu söylemiştim. Şevket Reis bizden önce davrandı ve çoktan bu ikisini eşleştirdi bile. Helal be sana Şevket Baba diyorum o zaman. Yalnız cast seçimleri de çok mükemmel. Bence o çift oldu. Hatta çok güzel oldu. Yalnız Zeynep’e karşılık Selin teklifi ortalığı biraz gerdi. Bu işin içinden nasıl çıkacaklar hiç bilmiyorum ama merakla bekliyorum. Bu olay Selin Zeynep arkadaşlığını bozmasa ya bari.

Bölüm yorumunu burada kapatırken o yüzükleri en yakın zamanda parmaklarda görmek istiyorum haberiniz olsun!

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR