Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
İnsanlar gerçeği değil duymak istediklerini dinlerler
Sezon: 1 Bölüm: 5

Geçen bölümdeki dağınıklıktan sonra çok daha tutarlı ve sağlam diyalogları olan bir bölümdü bizim için.

Başrolde Sema; Bahri’nin daha önce uyardığı gibi potansiyelini konuşturdu. Önce yalan yalan yakınlaşmaya çalıştı Ayşegül’e; kafasında bir planla. Gerçi Ayşegül yanılıp şaşırıp onunla samimi olsa dünyalar onun olacaktı; pek yalnız çünkü. Sema’nın hikayesini tez zamanda öğrenmemiz gerek. Bahri’ye çok şey borçlu belli tamam da aynı zamanda çok aşık, o kısmı ne yapacağız?

Kadın avukat değil dedektif mübarek; nasıl da çözdü bütün olayları ve sakince düğümü attı sonunda.

Pişpirik oynayacaktık hani?

Bahri Poyraz’a bir kere daha borçlandı ve borçlu kalmaktan da pek memnun değil bir yandan teşekkür ederken yüzünü ekşitmesi bundan. Allah Bahri Umman’a uzun ömür versin; es kaza başına bir şey gelse Sado iki günde adamları tarafından bir kaşık suda boğulmuş olur. Şu anda bile zor tahammül ediyorlar. Sado’nun bütün derdi rüştünü ispat etmek de 10 yaşında oğlan çocuğu hareket edip azar işittikçe o gün hiç gelmeyecek.

Kulaksız’la karşılaşmalarında ondan beklenen aslında tetiği çekmesiydi; yaptıklarının sonucunu düşünmeden hareket etmek onun mottosu ne de olsa. Kulak demişken Kulaksız’ın adı nereden geliyor acaba; baktım ikisi de yerinde? Kulaksız yerine kafasız olmalıymış gerçi adı, kim ne derse inanıyor, dolayısıyla yarın Zafer bir adam koyup önüne aha bu vurdu senin oğlanı deyince inanmazsa asıl o zaman şaşırırım.

Şuursuz gazeteci; sen kalk yüreklere korku salan koskoca Bahri Umman ol; yükselme hırsındaki gazeteci kız da seni tanımasın. Duymasın vallahi kulaklarından asar. Yine de küçümsememek gerekiyormuş ne yaptı etti Ünsal’ın işine yaradı.

Hep bu küresel sermayenin işi; kaçırdılar Kulaksız’ı.

Gelmiş geçmiş en eğlenceli mafya çetesi Zülf, Taşkafa ve Sefer üçlüsü. Hele biraraya geldiklerinde ayrı bir keyif oluyor. Rakı sofrasında kitap okuma sahnesi ise başlı başına bir olaydı. Tek bir gülden kutup ayılarına bağlamak için okumak gerek tabii, bol bol oku sen Zülf. Sema’yla denk olma muhabbeti ise ayrı güzeldi; mazallah Sefer kendini her an bir Çin lokantasında bulabilirsin amman dikkat. 

Poyraz’a piyango vurdu; Ayşegül piyangosu. Aşka, meşke girmeyelim daha Poyraz, flört hallerinin sefası sürülecek, herşey sırayla.

Poyraz ve Ayşegül’ün kimyası çok uymuş birbirlerine; aynı şeye gülüp gözlerinin ucuyla anlaşabilmeleri de garip gelmiyor dolayısıyla. Öte yandan zıt zevklerinin, birbirine tamamen ters olan fikirlerinin olması da çok renkli zamanlar vadediyor bize.

Bayan/kadın vurgusuyla ise gönlümde ayrı bir yeri var artık. Ayşegül ne kadar farklı ve eğlenceli bir kadın olduğunu her defasında değişik bir şekilde gösteriyor. Poyraz’ın sevgi senaryolarıyla dalga geçmesi de buna güzel bir örnekti. Ayşegül fazla uzun bakma Poyraz’a öyle; her an gözlerinin içinde kaybolabilir. Poyraz da işin sırrını çözmüş, bakmayın ne yapacağımı bilmiyorum demesine. Kadınlar en çok farkeden erkeklerden hoşlanır

Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum bi yol göster.

Zafer hedefe kilitlendi Ayşegül’ü görünce, kilitlenmeyecek gibi değildi de masadaki güllerin bir anda solmasını ne yapacağız? Ayşegül görse çok dalga geçerdi vallahi.

Seda’nın neden eve hapsedildiğini anlamadım yalnız. Hastane ortamı onu üzmesin germesinse o zaman da evin en kasvetli klostrofobik odasında işi ne? Üstüne üstlük  Zafer gibi bir adam arada sırada uğramaya razı olan bir doktor yerine küçük bir sağlık ordusunu hazır etmez miydi?

Ayşegül’le bir gelecek hayal etmek bile güzel de gittikçe batıyor Poyraz. Neye ağlayacağına şaşırdı; oğlunu kaybetme ihtimaline mi, itibarının eriyip gitmesine mi yoksa her geçen gün daha imkansız hale gelen ve dolayısıyla can acıtan aşka mı?

İlahi; biz önceden tanışmıştık sayılmaz, öyle mi? Bir soralım istersen Ayşegül’e ne dersin?

Detaylar

-Sema’nın kıyafetleri hep çok tarz, klasik avukat imajı olmasa da Sema klasik avukat değil zaten; Bahri babayla renk uyumu da gözden kaçmadı. Kim kime bakıp giyindi acaba?

-Ayşegül’ün her kıyafeti pek yakışıyor ve tarzını çok iyi yansıtıyor da ev kıyafeti şimdiye kadar gördüğüm o kategorideki en şık şeydi.

-Sinan’ın eşofmanını bir çıkartın artık arkadaki isim buzlanmasından yorulduk.

-Dizilerimizde de evler büyüdükçe insanlar daha cendere kıyafetlerle dolaşır oluyorlar; bakınız Songül’ün daimi kokteyl formatı. Öte yandan Ayşegül kutu gibi evinde ne kadar rahat pofuduk terliklerle dolaşıyor kendi halinde.

-Edebiyatı baştacı eden dizilerin gönlümde yeri apayrı elbet de Maria Callasda tam cuk oturdu doğrusu; şahane renkler bunlar.

Küçük hıçkırıklar:

Poyraz gecenin bir yarısında (hatta çoktan geçmiş olmalı) eve geldiğine göre İsa o saatte ödev yapmıyor olsun artık. Gün akışını bir gözden geçirmekte fayda var; geçen bölümdeki okullar açılmadan faaliyette olan alışveriş merkezi gibi mantık hatasından sonra bu bölümde de önce gece kulübünden çıkıp üç kapı yapmasından sonra (ki Ayşegül beklemekten perişan oldu) eve gelip çay içen, ödev yapan ortam görünce insanın bi asabı bozulur ; sonra demeyin Poyraz niye duygusala bağladı diye.

İstanbul’un büyüklüğünün hakkını verip dizideki üç beş kişinin sürekli birbirine denk gelmesinin mantığını açmayı senaristlerimizden bekliyoruz. Poyraz aslında Bahri’nin peşinde ama tesadüfe bak ki arabasına kızı biniyor. Zafer de aslında Bahri’nin peşinde ama yine tesadüfe bak ki Ayşegül doktorları oluyor. Bahri’yi polis çağırıyor, bir gidiyor ki Mümtaz. Bırakın İstanbul’u küçük bir sahil kasabasında geçse yine bu kadar tesadüf olmaz

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR