Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Heybesi umut dolu bir kadının hikâyesi
Sezon: 1 Bölüm: 1
Bu gülüşü kim solduracak?
 
Bana Artık Hicran De, Pazar akşamı itibarıyla yayın hayatına başladı. Öyle naif ve öyle sıcak bir başlangıç yaptı ki, izleyen herkesi muhakkak çemberinin içine almıştır. Benim gibi aylardır Hicran ile ve O’nun hikâyesi ile tanışmayı bekleyen kitleyi de ziyadesiyle memnun ettiğini düşünüyorum. Sırf o ince ince yerleştirilmiş detayları için bile her hafta oturup izleyeceğim bir iş…
 
Kızın adı ne? –Hicran…
 
Nasırlı elleri, renkli hayalleri ve küçük dünyası ile mutlu Hicran… Daha ne gerek?
 
Şu kare Hicran’ın hayatındaki dönüm noktasını öyle güzel özetliyor ki…
 
Eldeki iz, gönlün temsili…
 
Ben Hicran’ı çok sevdim, ilk bölüm ile birlikte gönlümü kazanmayı başardı. Aslı Enver, oyuncu kadrosu açısından baktığımda bir proje için çok büyük referanstır bana göre… Bu işi ile de beni yanıltmadığı için kendisine teşekkür ederim. Özlem gibi baskın bir karakterden sonra “Evet, Hicran bu. Hicran böyle yapar,” dedirtebilmek, 19 yaşındaki bir genç kadının hayat dolu hallerini benimsetebilmek her babayiğidin harcı değildir. Üzerine çok düşünülmüş bir karakter Hicran, bakışından duruşuna kadar her halinden belli. “Bakın karakteri tanıtıyoruz,” diye gözümüze sokmadan, alttan alta çok güzel verdiler Hicran’ın hikâyesini… Özellikle Hicran’ı anlatmak için vitraydan daha güzel bir sanat seçilemezdi herhalde. Biz vitray ile Hicran’ın hayallerindeki o rengârenk, göz alıcı ve zor ama bir o kadar da naif dünyaya adım attık. Gönlünde hayaller, cebinde umutlar taşıyordu Hicran. Cebinde taşıdığı umutlar bilye olmuş, çocuk gülüşleriyle buluşmuştu. Ta ki Nazif kırmızı kamyonuyla Hicran’ın karşısına çıkana kadar… O an, Hicran’ın hayatını ve o hayatın dönüm noktasını öyle güzel özetlemişti ki. O kırılma anından sonra Hicran’ın gözlerinde belki de kendisinin bile alışık olmadığı bulutlar gezinmeye başladı. Ve biz o bulutların dağıldığı iki yer gördük; birincisi Hicran çocukluğundan beri hayalini kurduğu işi yaparken, diğeri ise Murat’a bakarken… Hicran’ın elinde boyanın, kalbinde Murat’ın izi kalmıştı. Bize anlatılandan anladığımız ise o izin daha da derinleşeceği ve en sonunda Hicran’ı kanatacağıydı.   
 
“Hayat bir gün bir seçim yapmaya zorlar Hicran’ı… ‘Bana artık anne demeyeceksin!’ der kızına…”
 
“ ‘Peki sana ne diyeyim?’ sorusuna cevabı ise çaresizlik içinde bir fısıltıdır; ‘Bana artık Hicran de…’ ”
 
O can havliyle Özlem’e uzanan o iki el, o kadar çok şey anlatıyor ki…
 
Hicran ve Özlem arasındaki çatışma henüz gizemini koruyor. Neden bu durumdalar, Özlem’in babası kim, Hicran kızına karşı neden bu kadar mesafeli? Hepsinin cevabını alacağız zamanla. Lakin bir kaza sahnesi vardı ki, Hicran’ın gönlünün kapılarını açtı bizlere… Hicran’ın dili “Bana bundan sonra anne demeyeceksin!” diyordu, umursamaz ve acımasız görünüyordu. Ama gönlü dayanamadı, ellerini uzattı. Bu muazzam sahne için Volkan Kocatürk’e ve ekibine, kaza anında bile bizlere o duyguyu mükemmel bir şekilde aktaran Aslı Enver ve Ceren Balıkçı’ya teşekkürü bir borç bilirim. O gerilimi ve duygu yoğunluğunu iliklerime kadar hissetmemi sağladılar. Zaten Ceren Balıkçı, Merhamet izleyen herkesin hafızasında yer etmiştir muhakkak. 
 
En sevmediğim anne modeli, arz ederim.
 
Hicran’ın her fırsatta babasına attığı umut dolu bakışlarını ne yapacağız? Kim olsa içi ezilir.
 
Peki bu bakışlar hep böyle şefkat dolu kalacak mı?
 
Hicran ile babası Sait Usta arasındaki ilişki öyle muazzam kurgulanmıştı ki, hayran kaldım. Hicran ile Sait arasında çok başka bir bağ var; “korku” değil Hicran’ın babasına karşı duyduğu, O’nu kırmaktan ölesiye korkuyor. Dizilerde baba ve kız ilişkileri her zaman çok dikkatimi çekmiştir, Hicran ve Sait’in arasındaki baba&kız ve usta&çırak ilişkisine bayıldım. Fakat annesi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Kızının yalnızca ve yalnız evlenince mutlu olabileceğini, “evde kaldığı” takdirde hayatına dünyanın en mutsuz kadını olarak devam edeceğini düşünen bir anne ne kadar “iyi” olabilir ki? Bir anne kendi yaşayamadıklarını, evladı yaşasın istemez mi? Hicran’ın annesi kendi yaşayamadıklarının faturasını Hicran’a kesiyordu. 
 
Umarım bu şekilde el pençe divan durmak gelecek planların arasında da yoktur Murat’cığım.
 
Alican Yücesoy ile Suskunlar sayesinde tanışmıştım fakat daha sonra izlemeye fırsatım olmamıştı, o nedenle Murat olarak benimsemek zor olmadı benim için. Murat, ilk izlenim olarak bana fazlasıyla Kayıp’ın Kemal’ini hatırlattı. İzleyenler muhakkak aradaki bağlantıyı kuracaklardır. Kemal, Özlem’e âşıktı ama bir o kadar da korkaktı. Elindekileri kaybetmekten deli gibi korkuyordu. Murat da o hesap olacak kanımca… Eeee, attan inip eşeğe binmek her zaman söylemesi kadar kolay olmuyor. Murat, Hicran’ı gerçekten sevecek lakin diğer yandan da sahip olduklarını bırakmak zor gelecek. Ben “imkânsızlık” olarak bahsedilenin ne tür bir hikâyenin tanımlaması olduğunu çok merak ediyorum. Murat ile gerçek manada tanışmak içinse sabırsızlanıyorum. Eminim ki her zaman bu kadar ezik bir karakter olarak devam etmeyecektir yoluna… Hicran gibi bir kadının hayatında iz bırakabilmek için, bundan çok daha fazlası olmak gerek. 
 
Hikâyemizin çapkını Sinan ile tanışın!
 
En çok çekindiğim isim Buğra Gülsoy’du fakat o bile öyle güzel durmuştu ki, o hep bildiğimiz kalıbından sıyrılmıştı. Sinan, “serseri adam” kontenjanından muhakkak büyük bir kesimin kalbini çalmayı başarmıştır. Yetiştirme yurdunda büyüdüğünü ve Recai Kutlu’nun yardımları ile bugün olduğu yere geldiğini biliyoruz. Umursamaz bir adam ve çapkın tabii ki. O’nu Hicran’a götürecek yolda yürümeyi çok istiyorum. Sinan gibi bir adam nasıl olacak da Hicran’a ait olmaya razı olacak? Hicran gibi bir kadın nasıl olacak da Sinan’ı gönlünden içeriye alacak? Hikâyenin büyük güzelliği bu olsa gerek; hem Murat ile hem Sinan ile yaşanacak iki aşk hikâyesi izleyebileceğiz. 
 
Fazla sevgi de fazla naz da aşık usandırır Lale kızım.
 
Lale, her zaman ilgi odağı olmaya alışmış bir kadın. Bu nedenledir ki çevresindeki herkesin önceliğinin kendisi olmasını istiyor. Hatta bana kalırsa Sinan’dan da bu nedenle hoşlanmıyor. Lale’nin bulunduğu ortamda kimse Lale’den rol çalamaz, hele Sinan asla. Lale’yi, Hicran’ı üzecek potansiyel bir tehlike olduğundan dolayı şimdiden aramıza mesafemizi koyduk. Ama gel gelelim ki Şebnem Hassanisoughi muhteşem bir iş çıkarmıştı, sahnelerinde gözlerimi alamadım kendisinden. 
 
“Dilber daha tatlı olabilir miydi?” diye düşünüyorum, olamazdı herhalde. Çok sevdim, çok!
 
Hicran, ayağına terlik giy kuzum. Kıyamam.
 
Bana Artık Hicran De’nin en büyük artısı hikâyenin diğer kahramanlarını yok saymaması… Hicran’ın yanağından makas alan komşudan tutun da, karşı pencereden kurduğu düzenek ile haberleştiği arkadaşına kadar her şey çok doğal ve gerçekti. Evet, biz Hicran’ın hikâyesini izliyoruz orada fakat Hicran’ın hikâyesini yönlendiren unsurların da farkındayız. Hicran ile birlikte onları da tanımak ve anlamak istiyoruz, Hicran’da ne gibi etkileri olur bilmek istiyoruz. İşte Bana Artık Hicran De bu noktada da gönlümü çalmayı başardı. 
 
Bakalım bu iki içli “Hicran” deyişin hikâyesi nereye götürecek bizleri.
 
Tabii bir de 16 yıl öncesinde yaşadığımız bu sürpriz var.
 
Bizi bir hikâyeye inandıran en büyük unsurlardan biri de oyuncuların gösterdiği performanstır. Bana Artık Hicran De’de “olmamış” diyebileceğim tek bir isim dahi yok. Buna Volkan Kocatürk ve Coşkun Irmak gibi iki referans da eklenince Bana Artık Hicran De izlemek, kaçınılmaz oluyor. Bir işte yer alan insanlara bunca güvenip, karşılığında yanılmadığınızı görmek de çok güzel bir duygu. 
 
Ve dizi müziklerine bayıldım. Hikâyenin ruhunu öyle güzel yansıtıyorlardı ki… Hicran gibi naif, kırılgan ve sizi etkisi altına alan melodiler. Bolahenk gerçekten çok güzel iş çıkarmış. Sanırım dizi ile ilgili tek şikâyetim renkleri, başka da bir diyeceğim yok hâkim bey!
 
Son olarak; Hicran’ın portresinden vitray ile jenerik kimin aklına geldiyse alnından öperim.
 
Bana Artık Hicran De’nin ilk bölümünü böylece geride bıraktık. Dilerim şans, tüm ekibin yanında olur ve daha uzun haftalar boyunca Bana Artık Hicran De’yi ekranda görebiliriz. Bir sonraki hafta görüşmek üzere… 
 

 

 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR